Ukrayna ve Rusya arasındaki görüşmelerin iyiye gittiğine dair haber akışı piyasalardaki oynaklığın azalmasını sağladı. Petrol ve altındaki ralli dururken endeksler yükselişe geçti. Dolar ise jeopolitik riskin ardından faiz fiyatlamasının öne çıkması ile güçlü kalmaya devam ediyor.
Merkez bankalarının yılı olması beklenen 2022, maalesef ki savaş olarak değişti. Zaten pandemi sonrası kötü olan küresel ekonomi, savaş nedeniyle maliyetini kat be kat artırdı. Petrolden paladyuma, buğdaydan nikele kadar birçok gıda ve emtia gurubunda üretici olan Rusya’nın ihracata sınırlama getirebileceği kaygısı ile fiyatlarda rekor ataklara tanık olduk. Tüm bu olan bitenin ekonomideki en belirgin ve telafisi de zaman alacak en büyük hasarı enflasyon!
ABD’de son 40 yılın, Türkiye’de son 20 yılın, Euro Bölgesi’nde tüm zamanların zirvesinde… şeklinde başlıklarla verilen yüksek enflasyon korkusu sürerken savaşın yarattığı yeni fiyat artışları aynı zamanda düşük büyümeye neden olacak. Hem enflasyonun yükselmesi hem de büyümenin yavaşlaması vatandaş için fakirlikten başka bir şey değil. Büyüme derken elbette belli bir kesimin değil, genele yayılan ve gerçekten hanehalkı tarafından hissedilen bir büyümeden bahsediyoruz. Haliyle çift taraflı baskıdan çıkmak da zaman alacaktır. Bu noktada yine merkez bankalarının politikaları önemli olacak. Şöyle bir kısaca üzerinden geçersek;
Salgın dengeleri bozdu, ülkeler de bunu düzeltmek için çabalarken savaş çıktı. Dengeler daha da bozuldu ve şimdi daha hızlı ve etkin adımlar atılması şart oldu. Hızlılık noktası elbette ki ülkelere göre değişiyor, ancak piyasalar için ana oyuncu olan Fed’in ne yapacağı son derece önemli.
Savaşla beraber Mart beklentileri 50 baz puandan 25 baz puana düştü. Fakat açıkçası bunun başlangıç için düşük ve az etkili bir oran olduğu görüşündeyiz. Dolayısıyla 25 baz puan yerine 50 baz puanlık bir faiz artışı dolar pozitif bir sürpriz olacaktır. Neden 50 baz puanı daha doğru bulduğumuza gelirsek; sebebi enflasyon. Savaşın ilk etkisinin yansıdığı enflasyon oranını gelecek ay göreceğiz, fakat fiyat artışlarının enflasyonu daha da yükselteceğinden kimsenin şüphesi yok. Fed için geç kalınan ve etkisi düşük olan bir sürecin maliyeti de ağır olacaktır. Bu nedenle daha yüksek oranda bir faiz artışı ile sürece başlanması gerektiği görüşündeyiz. Ancak yineleyelim ki en önemli nokta: Bilanço küçültülmesi!
Bu hafta Fed dışında Türkiye, Birleşik Krallık ve Japonya’nın da faiz kararı açıklanacak. Son iki toplantıda faiz artıran BoE’nin bu ayki toplantıda da 25 baz puan faiz artırması bekleniyor. BOJ'dan değişiklik beklenmiyor. TCMB’nin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hazine Bakanı Nebati’nin ısrarla ‘Faiz artışı söz konusu değil” açıklamaları dikkate alındığında faiz artırmaması gerekiyor. Bu durumda tek olasılık var o da faizin sabit tutulması. Peki, diyelim ki faiz sabit tutuldu, karar metninde enflasyondan cari açığa, savaştan, artan fiyatlara kadar neredeyse tüm metinde değişikliğe gidilmesi şart. Çünkü hedefler ile gerçekler arasında uçurum var.
Hatırlayalım, TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Eylül’de faiz artışının sinyalini veren konuşmasında çekirdek enflasyonun baz alınacağını belirtti ve bu kalemde de düşüş olacağını söyledi. Gelgelelim o dönem %16,98 olan çekirdek TÜFE Şubat’ta %44’e çıktı. Cari fazla verilecek denildi, cari denge son 4 yılın en yüksek açığını verdi. Yılsonu enflasyon hedefinde ise zaten enflasyon sunumunda yeni bir yukarı yönlü revizyon şart oldu. Karar metninde ısrarla %5 enflasyon hedefinden bahsedilmesi de ayrı bir iletişim sorunu. %54 olan enflasyon için ilk hedef %5 olamaz. Gerçekçi hedefler verilmesi gerekir ki o zaman açıklamaların karşılığı olsun. Aksi durumda bu tarzdaki açıklamalar prestij kaybının derinleşmesinden öteye gidemez.
Geçen hafta TCMB’nin bu ayki toplantıda faiz artırabileceğine dair bir spekülasyon oldu. Bugünkü fiyatlamalar bu olasılığın olmadığını gösteriyor. Fakat diyelim ki Merkez Bankası faiz artırdı, bu noktada faiz artış oranı önemli. %54 enflasyona %14 faiz var şu an. TL’nin reel getirisi %40 ekside ve artırılması gereken oranın da 200 ya da 300 baz puan olmadığı ortada iken, ayrıca ortada yine karar vericilerin son derece kati açıklamaları da varken kuvvetli olmayan sembolik hamlelerin sorunu çözmeyeceğini de hepimiz biliyoruz.
Yanlış para politikasının yanına küresel riskleri de eklediğimizde TL için iyileşmeden bahsetmek de zorlaşıyor. Kur tarafında önemsediğimiz 14,80 direnci üzeri ataklar yaşanıyor ve eğer haftalık kapanış bu direnç üzerinde olursa 16,0 seviyesine doğru hareket sürebilir. 14,80 üzerinde izleyeceğimiz aralık 15,65 - 16,0.