Dün Türkiye ekonomisinde döviz kurundaki yükseliş nedeniyle tarihi bir gün yaşadık. Dolar ve euro kuru gün içinde %18 yükseliş yaşadı. TCMB'nin Eylül'de faiz indirimine başlaması ile TL'de hızlanan değer kaybı bu hafta tarihi oranlara yükseldi.
Kurdaki yükseliş neden hızlandı?
- Son günlerde kurdaki yükselişin hızlanmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarının etkisi çok fazla.
- Açıklamalara ve bu açıklamaların ne anlama geldiğine bakmamız gerekiyor:
- Evvela Kavcıoğlu'nun faiz indirimine gerekçe olarak çekirdek TÜFE'deki geçici düşüşü göstermesi
- Ardından Eylül ve Ekim'deki faiz indirimi, enflasyonun yükselmeye devam etmesi
- En önemli açıklamalardan biri olan cari fazla hedefi. Bu son derece önemli çünkü cari fazla vermek için kurun yükselmesi gerektiği aslında açıkça belirtilmiş oluyor. O zaman kurun yükselmesi zaten beklenen bir sonuç.
- Diğer önemli fakat anlaşılmaz olan nokta ise Cumhurbaşkanının “tarihi mücadele” ve “ekonomik kurtuluş savaşı” ifadeleri. Yapılan açıklamada büyüme, istihdam ve yatırım hedefli bir strateji izlendiği söylenirken bunun bir mücadele olduğu belirtiliyor. Yani bu stratejinin risk yaratacağı da kabul ediliyor, fakat risk ya da yanlış hamlelere bir saldırı gözüyle bakılıyor.
- Bir taraftan uygulanan politika savunulurken diğer taraftan bunun sonucunda yaşanan kur ataklarında sorumlu aranıyor.
Bir yatırımcı gözüyle bakalım:
Cumhurbaşkanı faiz sebep enflasyonu sonuç görüyor. Bu düşünce ile faiz indirimi istiyor ve merkez bankası başkanı bunu kabul etmediğinde onu görevden alıyor. Ardından göreve getirdiği başkan ilk fırsatta faiz indiriyor, bundan da memnun olunduğu dile getiriliyor. Fakat merkez bankası hem küresel hem de yurt içi durum buna hiç uygun değilken bunu yaptığı için TL'deki değer kaybı da artıyor. Diğer taraftan Cumhurbaşkanının kur ve faize dair açıklamaları tansiyonu giderek artırıyor ve kur, aslında hedeflenen ve rekabetçi görülen seviyelere çıkıyor.
Eğer yerli yatırımcıysanız sadece düşük faiz sizin için yeterli olmaz, çünkü dövizdeki her artış sizin de maliyetinizi artırır ve hatta zarar etmenize dahi sebep olabilir.
Eğer yabancı yatırımcıysanız ülkede para politikası anlaşılmaz bir hal almışsa, risk primi dünyada en yüksek ülkeler arsına çıkmışsa, siyasi otorite her an merkez bankasına müdahale edebilecek durumdaysa ve yakın zamanda Fed başta olmak üzere sıkılaşma süreci gelişen ülke varlıklarının cazibesini düşürecekse yatırım yapmakta tereddüt edersiniz.
Dün yaşanan hazin durum ise Erdoğan-Kavcıoğlu görüşmesi oldu. Yazının başında da belirttiğimiz gibi zaten kuru gözden çıkaran cari fazla odaklı bir politika izlenirken üzerine yaptığınız açıklamalarla belirsizlik ve endişeyi artırırken yapılan bu görüşmenin ardından son derece anlaşılır ve uygulanabilir bir kararın açıklanması gerekirdi. Oysa merkezin açıklamasına baktığımızda; “Döviz piyasalarında gerçekçi olmayan ve iktisadi temellerden tamamen uzak, sağlıksız fiyat oluşumları gözlemlenmektedir. Şirketlerimiz ve vatandaşlarımızın aşırı oynak piyasa koşullarında iktisadi temellerden tamamen uzak değerlerden işlem yaparak olası kayıplara karşı uyarılması lüzumu üzerine bu açıklamaya gerek duyulmuştur.” ifadesi bırakın piyasaları sakinleştirmeyi sürecin kötü olduğunu gösteriyor. Öte yandan merkez elindeki araçları kullanmak bir tarafa sözlü müdahalede de ne kadar zayıf olduğunu gösterdi. Dolayısıyla görüşmeden bir sonuç alınamaması ile dövizdeki yüksek seyir de devam etti.
Merkezin ve Cumhurbaşkanının açıklamalarını belirttik, yapılan açıklamalara göre şu bekleniyor:
İhracatçıların kazancı artacak, böyle olunca işler artacak ve şirketler büyüyecek, sonuç olarak istihdam artacak.
İhracat artınca ithalat azalacak neden, çünkü fiyat çok yüksek olunca şirket yerli malını tercih edecek, yoksa o malın üretimi başlayacak bu da ülkedeki üretimi artıracak.
Faizler düşünce yatırımlar artacak, derken ülkece büyüyeceğiz.
Bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için evvela ülkede enflasyonun düşük olması şart. Sadece düşük enflasyon da yetmez, ama enflasyon olmazsa olmaz. Enflasyonun yanında rezerviniz yüksek olacak, merkez bankasının kredibilitesi yüksek olacak, şimdiye kadar samandan tohuma, gübreden ilaca, ara mamulden hammaddeye kadar hemen her şeyde ithal olan ürün ve hizmetlerin yurt içinden karşılanabilir olması gerekecek.
Enflasyonu düşürmeden faizi indirmek demek TL'de kalmanın kaybettirmesi demek, böyle olunca altın ve döviz başta olmak üzere TL dışı varlıklara olan talebin artması da absürd olmayacaktır. Bu ay ve özellikle son günlerde yaşadığımız bu hareketliliğin sebebi hem biriken bu anlaşılmazlıklar hem de gelecek dönemde daha kötü durumların yaşanabileceğinin korusu. Tüm bunları “belirsizlik” içinde düşünebiliriz. Dolayısıyla yapılacaklar da belli. Ya alınan kararların sonuçları göze alınacak -ki bu kararları son derece yanlış buluyoruz-,ve suçlu aranmayacak ya da bunun gerçekle bağdaşmayacağı kabul edilip ivedikle vazgeçilecek.
Bu ay döviz kuru %36 yükseldi, fakat bu yükselişlerin fiyatlara etkisini daha çok gelecek aylarda göreceğiz, bu da demektir ki %20 sınırında olan resmi enflasyon gelecek aylarda %25 ve üzerine doğru yükselmeye devam edecek. Şu an faiz %15 ve eğer merkez faiz indirmeye devam ederse TÜFE-faiz makasının açılması, ayrıca ÜFE'deki artışla beraber döviz de yüksek kalmaya devam edebilir.
Dolar kurunda 8,80 sonrası teknik seviyeleri güvenilir bulmadığımızı belirtmiştik. Dün gün içinde 2 TL'lik hareket yapan kur bugün 13,0 seviyesinde işlem görüyor. Çok kısa sürede aşılan 10,11,12 ve 13 seviyelerinin ardından artık gözler 14,0'te. Umarız ki hem merkez bankası hem de siyasi cephe gerçeklere uygun bir görüşmenin ardından para politikasını değiştirir ve güven veren adımlar atılır.