Avrupa Merkez Bankası (ECB), pandemi acil satın alım programının (PEPP) mevcut 1,35 trilyon euroluk miktarını yükselteceğinin sinyalini vermenin ardından bu hafta sahneye çıkıyor. COVID-19 vakalarının Avrupa'da yeniden artması ve Euro Bölgesinde faiz oranlarının sıfırın altına inmesi, ECB yetkililerinin yapacakları artırım miktarında temkinli olmalarına neden olacak.
Artış beklentileri 500 milyar euro civarında ve bu figürün altındaki her miktar yatırımcıları hayal kırıklığına uğratabilir. PEPP Mart ayında 750 milyar euroyla başlamıştı ve Haziran ayında 600 milyar euroluk bir ekleme yapılmıştı. Bazı analistler toplamda ek 1 trilyon euroluk bir genişleme öngörüyor, ancak bu muhtemelen tek bir seferde yapılmayacak. Bu haftaki toplantıda beklenti programın 2021 ortasındaki vadesinin yılın ikinci yarısına, belki de 2022'ye kadar uzatılması yönünde.
ECB'nin alımları İtalyan tahvillerini rekor düşük seviyelere indirdi. Benchmark 10-yıllık tahvil Pazartesi'yi %0,57 civarında kapattı.
Grafik: TradingView
İtalyan tahvilleri hala pozitif getiriye sahip olduğu ve ECB de fiyatları desteklediği için, Alman tahvilleriyle aradaki fark daraldı ve analistler bu aralığın daha da daralacağını öngörüyor.
Alman tahvilleri sıfırın altında getiriye sahip. Avrupa'nın standardı olarak kabul edilen tahviller ABD Hazine tahvilleriyle daha uyumlu bir yön çiziyor. ABD'de Kongre'nin 1 trilyon dolara yakın yeni bir teşvik paketinde uzlaşmaya yaklaşmasıyla birlikte 10-yıllık Hazine tahvili bir yükseliş trendinde. Tahvil gelirleri, fiyatlara zıt yönde hareket eder.
Alman tahvil gelirleri ABD Hazine tahvil gelirleriyle uyum içinde yükselirken ve ECB alımları ile yatırımcı talebi İtalyan tahvil gelirlerine aşağı yönde bir baskı yaratırken, iki Euro Bölgesi tahvili arasındaki fark daralacak. Bazı analistler farkın şu anki 115 baz puandan 100 baz puan altına, belki de 90 baz puan kadar düşük bir seviyeye gerileyeceğini düşünüyor. ECB bu hafta PEPP zarfına ne kadar ekleme yaparsa, bu senaryo o kadar yüksek bir ihtimal kazanacak.
Bu arada, Birleşik Krallık ve AB Brexit mücadelesinde yeni hamleler yapıyor; Brexit geçiş süreci bu ayın sonunda tamamlanmaya yaklaşırken, müzakereciler arasında bir anlaşmaya yönelik çabalar ve restler devam ediyor.
İngiliz hükümeti salgın kaynaklı bütçe açığını kapatmak adına tahvil ihraçlarına tam gaz devam ediyor ve bu yıl yarım trilyon sterlinin üzerinde fon sağlama yolunda ilerliyor. Borçlanmaya rekor bir hızda devam eden BK bu hafta yaklaşık 8 milyar sterlin değerinde tahvil ihraç edecek ve İngiltere Merkez Bankası da fiyatları destekleyerek tahvil gelirlerini düşük seviyede tutuyor.
Brexit müzakerelerindeki belirsizlik de tahvil fiyatlarını yükseltiyor; İngiliz 10 yıllık tahvil geliri Pazartesi günü 5 baz puanın üzerinde düşüşle %0,295'e geriledi.
Parlamento'daki güçlü Hazine Komisyonu'nun Başkanı Mel Stride'ın, Borç Yönetim Ofisi'ne (DMO) tahvillerin bir kısımını açık artırma yerine bir banka sendikası yoluyla satmanın en iyi fiyatı almaya yardımcı olup olmayacağı yönündeki soru önergesi, yatırımcıların pek ilgisini çekmemiş gibi görünüyor. Ofis mali kriz sonrasında büyük boyuttaki tahvil ihraçları için 2009 yılında sendika satışlarını yeniden canlandırmıştı.
DMO Başkanı Robert Stheeman'a yönelik mektubunda Stride banka sendikası tarafından verilen gösterge fiyatların vergi mükellefleri için gerçekten de en iyi anlaşmayı temsil edip etmediğini sordu. Eylül ayında bir sendika tarafından satılan 40 yıllık bir tahvil, 6,5 milyar sterlinlik tahvillere karşılık 49,6 milyar sterlinlik teklif almıştı ve Stride DMO'nun bu tarz bir talep karşısında en iyi fiyatı alıp almadığını öğrenmeyi istiyor.
Bütünüyle, BK son on yılda sendikasyon yoluyla 300 milyar sterlinin üzerinde tahvil ihracı gerçekleştirdi. Stride üst üste 58 ihracın gösterge aralığın alt sınırında fiyatlandırılmasını ilginç buldu ve bu etkileyici performans gösterge fiyatların çok düşük belirlenip belirlenmediğini, ya da bankaların fiyatlandırma öncesinde ucuzlaştırmak adına referans tahvilin fiyatını manipüle edip etmediklerini sorgulattı.
Stride'ın sorularına gelecek cevap ne olursa olsun, riskten kaçınan yatırımcıların güvenli seçeneklere yönelmesiyle birlikte talep açık bir şekilde mevcut. Birleşik Krallık AB'den nasıl ayrılırsa ayrılsın, ekonomi yatırımcıların risklerini en aza indirmelerine yol açacak zorlu bir süreçten geçecek.