Normal zamanlarda hisseler ve tahviller arasında negatif bir korelasyon vardır; hisseler düştüğünde, tahvil fiyatları yükselir. Tahvil faizleri de, tahvil fiyatlarına ters hareket ettiği için, hisselerle birlikte düşer. Buradaki temel fikir, yatırımcıların hisselerini satarak elde ettikleri miktarı ABD Hazine tahvilleri gibi güvenli liman tahvillerine yatırmasıdır.
Ancak so dönemde daha farklı bir sürece tanık olduk. Bazı analistler artık, portföy dengelemek için uygun görülen %60 hisse, %40 tahvil şeklindeki klasik yöntemin artık sona erdiğini dile getiriyor. Analistlere göre bu dağılım tarihinin en kötü yılını yaşıyor ve enflasyona göre düzeltilmiş haliyle bu yıl %49’luk bir gerilemeye doğru ilerliyor.
Yüksek enflasyon ve resesyon korkuları, tüm finans piyasalarında etkisini gösteriyor. En popüler güvenli liman olan altın bile, bu çeyrekte %6 değer kaybetti. Şu an nakit lider durumda ve analistler de bu yönde tavsiye veriyor.
Ancak bazı analistlere bu düşünce yanlış ve hisseler ile tahviller arasındaki pozitif korelasyon şimdiden azalmaya başladı. Mayıs başında tahvil faizlerinin yükselmesi ve 10 yıllık tahvil faizinin %3,1 üzerine sıçrama yapmasının ardından, durum daha öngörülebilir hale geldi ve 10 yıllık tahvil faizi şu an %2,9’un altına gerilemiş durumda.
S&P 500 endeksine göre ölçtüğümüz şekilde hisseler ise ayı piyasası eşiğinde ancak Pazartesi günü tahvil fiyatlarındaki düşüşle birlikte geri sekme yaptı. 10 yıllık tahvil faizi yaklaşık 9 baz puan artışla %2,85 üzerinde kapanış yaptı.
Yine de, endişeler hâlâ mevcut. Yatırımcılar, Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) 3-4 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantının Çarşamba günü yayımlanacak tutanaklarını yakından takip edecek ve Fed’in Haziran ve Temmuz toplantılarında 50 baz puanlık faiz artışları konusunda ne kadar ciddi olduğuna dair kanıtlar görmek isteyecek.
Hazine tahvilleri ve diğer menkul kıymetler için ise belirsizliğini koruyan şey, Fed’in yumuşak bir iniş umutlarının gerçekçi olup olmadığı.
Conference Board geçtiğimiz haftada, ekonomiye dair CEO güveninin mevcut genişleme döneminde ilk kez negatif bölgeye gerilediğini açıkladı. Ankete katılan 133 CEO’nun büyük bir kısmı kısa süreli ve makul boyutlu bir resesyon öngördü ve bunun ne zaman gerçekleşeceğine dair net tahminler sunmadı. Ancak CEO’ların üçte ikisi, Fed’in faiz artışlarıyla bir resesyonu tetiklemesini bekliyor.
ECB’de Sıkılaşma Nihayet Başlıyor
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde ise, merkez bankasının uzun süredir uyguladığı negatif faiz politikasını sona erdireceğinin ve Temmuz ve Eylül aylarında 25 baz puanlık iki faiz artışı yapacağının sinyalini verdi.
Ancak ECB’nin daha şahin üyeleri, Euro Bölgesi’ndeki enflasyonla mücadele için daha agresif bir politikanın izlenmesi gerektiğini düşünüyor.
Lagarde’ın yorumları Alman 10 yıllık tahvil faizini yeniden %1’in üzerine taşıdı.
Yakından takip edilen Ifo iş güveni endeksi Nisan ayındaki 91,9’dan 93,0’a yükseldi ki, bu da 91,2’ye düşüş yönündeki konsensüs beklentisinden çok daha iyi bir sonuç. Ekonomistler, bu figürün Alman ekonomisinin dayanıklılığını yansıttığını belirtti.
Bu ay dolar ile pariteye yakın bir noktaya kadar gerilemenin ardından, euro Lagarde’ın açıklamaları sonrasında 1,07 doların hemen altına yükseldi.
Beklendiği gibi, Avrupa Komisyonu üye ülkelere yönelik borç ve bütçe açığı kurallarını askıya aldı ve Euro Bölgesi ülkelerinin üzerindeki borçlanmayı ya da borçlarını azaltmaya dair kısa vadeli baskıları hafifletti.
Para politikasında sıkılaşmaya karşı daha hassas olarak görülen Yunanistan 10 yıllık tahvil faizi, 1 baz puan düşüşle Pazartesi’yi %3,721’de kapattı.