Son günlerde ekonomi sözlüğüne “inflation perception” olarak giren ve bizde TÜİK tarafından önce hissedilen enflasyon olarak kullanılan sonra medyada eleştiri ve hatta espri konusu olduğu için algılanan enflasyon olarak değiştirilen enflasyon ölçüsünü kısaca insanların algıladığı enflasyon oranı olarak tanımlamak mümkün. Ülkenin istatistik kurumu tarafından tüketicilere uygulanan anketlerle belirlenen enflasyon oranı dünyanın birçok ülkesinde açıklanan enflasyon oranına göre daha yüksek çıkıyor. Bir başka ifadeyle sokaktaki insan, yaşadığı enflasyonun, istatistik kurumunun açıkladığından daha yüksek olduğuna inanıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ölçülen enflasyonun yüzde 64,8 olduğu 2023 yılı için hissedilen enflasyon oranını yüzde 96 olarak açıkladı. Hissedilen enflasyon olarak açıklanan yüzde 96’lık enflasyon oranı aslında 2022 yılı için hesaplanan GSYH zımni deflatöründen başka bir şey değil.
TÜİK’in açıklamalarına göre 2023 yılında yüzde 4,5 oranında büyümüş olan Türkiye’nin GSYH’si 26,3 trilyon TL’ye (1.119 milyar dolara), kişi başına geliri de 307.950 TL’ye (13.110 dolara) yükselmiş görünüyor. 2022 yılında Türkiye’nin GSYH’si 906 milyar dolardı. 2023 yılında GSYH 1.119 milyar dolara yükseldiğine göre bir yılda dolar bazında yüzde 23,5 oranında bir artış gerçekleşmiş demektir. 2022 yılında Türkiye’de kişi başına gelir 10.655 dolardı. Buna göre kişi başına gelirimiz de bir yılda dolar bazında yüzde 23 oranında artış göstermiş oluyor. Kimse böyle inanılmaz bir gelir artışını hissetmediğine göre bu artışlar gerçek mi yoksa ortada artık çok alıştığımız türden bir illüzyon mu söz konusu?
Bu soruyu yanıtlamak için önce GSYH’nin nasıl hesaplandığına bir bakalım. Bir ekonomide üretim yoluyla GSYH, önce cari fiyatlarla yani piyasada geçerli olan fiyatlarla hesaplanır. Bir yıl içinde ekonomide üretilen bütün malların ve sunulan bütün hizmetlerin miktarlarıyla satış fiyatları çarpılır çıkan değerler toplanır ve Cari Fiyatlarla GSYH elde edilir (buna cari piyasa fiyatlarıyla GSYH deniyor.)
Sadece ekmek ve peynir üretilen ve 100 kişilik nüfusu olan bir ekonomi düşünelim. Bu ekonomide ortalama dolar/TL kuru da 2022 yılında 3 olarak geçekleşmiş olsun. Bu durumda bu ekonomide 2022 yılı cari fiyatlarla GSYH ve kişi başına gelir lira ve dolar cinsinden şöyle hesaplanır: Buna göre 2022 yılının cari fiyatlarla GSYH’si 50.000 USD ve kişi başına geliri de 500 USD’dir.
2023 yılında ülkeye 10 sığınmacının geldiğini, bunların ekmek ve peynir üretiminde çalıştırıldığını ve onların da katkısıyla ekmek ve peynirin hem üretim miktarında hem de fiyatlarında artışlar olduğunu, ortalama dolar kurunun aslında 3,5 olması gerekirken baskı altında tutularak 3,3’te tutulduğunu, bu sığınmacıların nüfusa dâhil edilmediğini düşünelim. Bu durumda tablomuz şöyle olacaktır:
Buna göre bu ekonominin GSYH’si 2023 yılında 2022 yılına göre cari fiyatlarla [(195.000 – 150.000) / (150.000)] yüzde 30 oranında artmıştır. Bu artış üretimdeki artışı da fiyatlardaki artışı da kapsamaktadır. Yani fiyat artışlarından arındırılmamıştır. Ayrıca GSYH, sığınmacılar hariç tutularak 100 kişilik nüfusa bölündüğü için de kişi başına gelir 500 dolardan 591 dolara yükselmiş görünmektedir.
Şimdi de 2023 yılında dolar kurunun baskılanmadığını ve piyasadaki hareketlere göre 3,5 olarak gerçekleştiğini ve 10 sığınmacının da kişisel gelir hesabında nüfusa dâhil edildiğini varsayalım. Bu durumda 2023 tablomuz şöyle değişecektir:
Buna göre baskı altında tutulmayan dolar kuru olması gereken yere gelmiş ve sığınmacılar da hesaba katılarak GSYH ve kişi başına gelir gerçeklere uygun olarak hesaplanmış olur. Gerçeklere uygun hesaplama bize cari fiyatlarla GSYH’nin yüzde 30 oranında artmasına karşılık, kişi başına gelirin yalnızca yüzde 1,2 arttığını gösterir.
Enflasyonun çok yüksek olduğu ve kurun baskılandığı ekonomilerde GSYH ve kişi başına gelir artışlarının gerçeği yansıtmadığını, bu yüksek artışların bir illüzyondan ibaret olduğunu geçmişte birkaç kez anlattım (https://www.mahfiegilmez.com/2013/04/gercekte-ne-kadar-buyuduk.html). Ekonomiyi olduğundan iyi göstermeye yönelik bu durumu elde etmek için kuru baskılamak 2004 – 2014 arasında ülkede sahte bir cennet yaratmıştı. Ne var ki yaşanan bu sahte cennet sonradan cehenneme dönüşmüştü. Bu sorunu birçok kez yaşadık ama ders çıkaramadık ve yaşamı olduğundan iyi gösteren bu illüzyonlardan vazgeçemedik.