Ekonominin arz yönünü önemli ölçüde temsil ettiğini düşündüğüm sanayi üretimi yıllık değişim oranı (bir önceki yılın aynı ayına göre değişimi gösteriyor) 2018 sonunda dibi gördükten sonra çıkışa başlamış, bu yılın Nisan ayında bir düşüş sonrası Mayıs ayında yeniden yükselişe geçmişti. Genel beklenti Haziran ayında bu yükselişin süreceği ve olasılıkla eksiden artıya geçileceği yönündeydi.
Yukarıdaki grafik takvim etkilerinden arındırılmış olarak sanayi üretimindeki yıllık değişim oranlarını gösteriyor. Grafikten izlenebileceği gibi Haziran ayına ilişkin sanayi üretimi yıllık değişim oranı açıklandığında ekonominin artık çıkışa geçtiğine ilişkin söylemler ciddi darbe yemiş oldu. Haziran ayı verilerine göre takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi geçen yılın Haziran ayına göre yüzde 3,9 ve bu yılın Mayıs ayına göre yüzde 3,7 oranında düşüş göstermiş bulunuyordu. Grafik, sanayi üretimindeki yükselişin Haziran ayında da devam ederek artıya geçeceği beklentisindeki hayal kırıklığını ortaya koyuyor.
Ekonominin talep yönünü bir ölçüde temsil ettiğini düşündüğüm perakende satış hacmi zaman gecikmelerinin etkisiyle bazı farklılıklar sergilese de büyük ölçüde sanayi üretimindeki yıllık değişimle aynı yönde hareket ediyor. Haziran ayındaki beklenti tıpkı sanayi üretiminde olduğu gibi artış olacağı ve bu artışla birlikte pozitif alana geçilebileceği yönündeydi.
Yukarıdaki grafik takvim etkilerinden arındırılmış olarak perakende satış hacmindeki yıllık değişim oranlarını sergiliyor. Haziran ayına ilişkin takvim etkisinden arındırılmış yıllık perakende satış hacminde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,2 gerileme olmasına karşılık bu yılın Mayıs ayına göre yüzde 2,3 oranında artış ortaya çıkmış bulunuyor. Grafik, takvim etkisinden arındırılmış perakende satış hacminin, geçen yılın gerisinde kalmış olsa da, bu yılki artışının devam ettiğini gösteriyor.
Bu iki grafiği bir arada incelediğimizde arzda iniş ve çıkışlar, talepte ise daha derli toplu bir çıkış eğilimi olduğunu görüyoruz. Sonraki aylarda faizlerin düşüşü, özellikle kamu bankalarının kredi vermeye teşvik edilmesi, bütçe harcamalarının artması gibi nedenlerle talep yönündeki artışın arz tarafını da yanına çekmesi mümkün olabilir.
Talep yönünü daha net görebilmek için Ocak Temmuz döneminin satışlar üzerinden alınan KDV ve ÖTV vergilerinin tahsilat gelişimine de bakmakta yarar var. Bu yılın ilk 7 ayında dahilde alınan KDV tahsilatı geçen yılın ilk 7 ayına göre yüzde 12, ÖTV tahsilatı ise yüzde 3,7 gerilemiş bulunuyor. İlk 6 aydaki gerilemeler dahilde alınan KDV tahsilatında yüzde 14,7, ÖTV tahsilatında yüzde 4,2 idi. Temmuz ayında bir miktar iyileşme olmuş görünüyor ama bu iyileşme henüz talep artışının arzı yanına çekecek güçte olduğunu göstermiyor.
Buraya kadar ekonomiyi geçmiş veriler için takvim etkilerinden arındırılmış ve gelecek tahmini için de siyasal, sosyal ve jeopolitik etkilerden arındırılmış olarak ele aldık. Oysa ekonomi hiçbir zaman sadece ekonomi değildir. Birçok farklı alandan gelen etkiye açıktır. Ki içinden geçtiğimiz dönem bu tür ekonomi dışı meselelerin sayı olarak ve etki büyüklüğü olarak en fazla olduğu dönemdir. Özellikle risk artışı ve onun yarattığı kur yükselişi Türkiye ekonomisi üzerinde çok etkili olabilmektedir. Eğer önümüzdeki dönemde bu etkiler ortaya çıkmazsa talep cephesindeki bu artışın arzı da etkileyebileceğini söylememiz mümkündür.
Özetle talep tarafındaki bu eğilim devam ederse arzı da kendi yanına çekebilir ve ekonomiyi büyümeye döndürebilir. Yine de eldeki birkaç aylık veriye bakarak “ekonomi çıkışa geçiyor” ya da “ekonomi toparlanamıyor” gibi keskin yorumlar yapmak için çok erken. Daha anlamlı tahminler yapabilmemiz için Temmuz ve Ağustos verilerini de görmemiz gerekecek.