Herkese merhaba! Ülkemizde biraz yetersiz olduğumuz ve hepimize fayda sağlayacak finansal okur-yazarlık konusunda dilim döndüğünce bilgilerimi sizlerle paylaşmak istedim. Yazılarımda analizlerden tutun da temel bilgilendirmelere, indikatörlerden tutun da beklentilere yönelik bir çok analiz olacak. Bugün, uzmanlık alanım olan bir konuyla başlamak istedim. Forex gerçekte nedir, nasıl para kazanılır ve aslında ne değildir? Uzun bir yazı konusu olacağından, bölerek anlatmak daha iyi olacak diye düşündüm. İlk olarak forex nedir kısmıyla başlayalım.
Forex kısaca özetlemek gerekirse ; döviz bürolarının yaptığı işlerin size maliyeti çok daha aza düşürerek sağlandığı bir piyasadır. Yani, döviz bürolarında alacağınız 1 doların alım satımı arasındaki fark 2-3 kuruş olabiliyorken (Örneğin: 2,95 alım, 2,92 satım gibi), bu piyasada sizden çok daha küçük şekilde temin ediliyor (Örneğin : 2,950 alım 2,9450 satım gibi). Dolaylı olarak yatırımlarınız büyüdükçe aradaki farkın küçük kalması sizin için daha az maliyet yaratıyor. Bir diğer avantajı da iki yönlü kazanımdır. Fiziki olarak elinize aldığınız dolar, altın, vb. Yatırımlarda tek taraflı yani sadece yükselişinden kazanırken, bu piyasada beklentinize göre hem alım hem satım yönlü pozisyon alabilirsiniz. Ayrıca 5 gün (haftaiçi) ve 24 saat açık aktif bir piyasadır. İnternet olan her yerden de rahatlıkla ulaşabilir, yatırımlarınızı yönetebilirsiniz. Diğer enstrümanlardan en büyük farkı ise kaldıraç oranlarıdır. SPK’nın (Sermaye Piyasası Kurulu) son yaptığı mevzuat değişikliği sonrası 20.000 TL üzeri yatırımlarda 1:100’e kadar, 20.000 TL altındaki yatırımlardaysa 1:50’ye kadar belirleyeceğiniz her kaldıraçta işlem yapabilirsiniz.
Peki nedir bu kaldıraç?
Kaldıraç, size yatırdığınız paranın belirlediğiniz oran kadar katında işlem açma yetkisi verir. Yani kullandığınız 1:100 kaldıraç, size 1 dolarınızla 100 dolarlık işlem açma yetkisi verir. 1 dolar kazanacakken 100 dolar kazanırsınız. Bu da küçük paralarla büyük kazançlar elde ettirir. Ama bir de olayın tam tersi durum var. 1 dolar kaybedecekken 100 dolar kaybetmek gibi. O yüzden benim tercihim, bana göre (!) ideal kaldıraç 1:50’dir.
Forex yatırımcılarının kazanç/kayıp oranlarını gören bir çok kişi, piyasayı incelemeden hızla uzaklaşır. Her firmanın müşteri kazanç/kayıp oranı farklıdır. Bundan bir kaç sene öncesine kadar %10 kazanç/%90 kayıp istatistikli firmalar vardı örneğin. Ancak yine SPK konuya el atarak yatırımcıyı koruma amaçlı, demo işlem zorunluluğu getirdi. Size verilen sanal bir hesap ve sanal bir para ile işlemler girerek piyasayı, platformu, al sat işlemlerini vs. öğrenmeniz amaçlandı. Artık 6 işlem günü ve 50 işlemi olmayan yatırımcıların hesabı gerçek hesaba dönüştürülemiyor. Böylece yatırımcı piyasayı daha iyi tanıyıp, platformu daha aktif kullanmayı öğreniyor. Bu mevzuat değişikliği 14.01.2016’ da yayınlanmasına rağmen sadece 9 ayda müşteriler bazı kurumlardaki kazanç/kayıp oranlarını %50+/%50- kadar çıkardı. Özetle bilinçlenmeye ve tanımaya başlayan bir çok insan kazancını artırmaya başladı.
İşlem yapabileceğiniz enstrümanlara gelirsek, kurumlara göre değişiklik gösterebilse de, genel olarak çapraz pariterlerin çoğu (EUR/USD, USD/TRY, USD/JPY, AUD/CAD, vb.), gram ve ons altın, ham ve işlenmiş petrol, pamuk, şeker vb. gibi araçlar yer almakta. Tekrar belirtmekte fayda var, her kurum her enstrümanı işleme açmaz. Öncesinde bilgilenmekte fayda var.
Peki neden A kurumunu ya da B kurumunu tercih etmelisiniz? Yukarıda da belirttiğim gibi alım satım arasındaki fark, yani spread oranları. Size en düşük spreadi veren kurumlar, sizin için daha az maliyeti yaratırlar. Kimi kurum Eur/Usd için 20 spread verirken (1.1200 alım, 1.1220 satım gibi), kimi kurumlar bunu 5-6’ ya kadar düşürmektedir (1.1200 alım, 1.1205 satım gibi). Tabi şunu da unutmamak lazım, bu oranların düşmesi için sizin aylık açıp kapattığınız işlem hacminizin büyük olması lazım ki kurum da maliyetin üstüne kar koyabilsin. Siz 100$ ve ayda 2 işlem yapıyorsanız spread oranınızı çokta düşük beklemeyin derim. İkinci olarak teknik alt yapı. Fiyatların size sorunsuz verilmesi, teknik arızalar yaşamamanız, fiyatlar arası boşlukların olmaması gibi bir çok konu değerlendirilmeli. Saniyelik işlemlerden para kazanıp kaybedildiğini unutmayın. Bir diğer konu size verilen müşteri desteği ve hesaba para yatırmadan ziyade çekmede sorun yaşamamanız. Şirket güvenirliğini en iyi şekilde araştırıp, özellikle o şirketi deneyimlemiş yatırımcılardan bilgilenmenizi tavsiye ederim.
Türkiye’ de fiyat sağlayıcı kurum olmadığından, tüm aracı kurumlar yurtdışından fiyat almak zorunda kalır. Yani alım satım olarak gördüğünüz fiyatlar, anlaşılan yurtdışı kurumlarından gelir. Çokça bilinen yanlışlardan biri de burada başlar. Emirlerin iletilme konusu ve hazine var mı yok mu sorusu. Bir kurumda hazine olup olmaması yatırımcı açısından bir şey ifade etmez. Eğer ki siz emir verdiğinizde emrinizin açılıyor ve kapanıyor ise emrin piyasaya iletilmesi sizin için bir zarar ya da kar teşkil etmez. Hazineli çalışan kurum isterse emrinizi kendi cebinde karşılar ve verdiğiniz emri kendisi üstlenerek açık tutar, isterse de direkt piyasaya iletir. Peki aracı kurumlar neden hazine kullanır ve verdiğiniz emri içeride tutar?
Bunu basitçe bir örnekle açıklarsak:
2.90’ dan aldığınız Dolar kurunu 2.92’ den sattınız diyelim. Ama kurum beklentisi Dolar’ın 2.95’e gitmesi. Siz emrinizi kapattığınızda kurum elde ettiğiniz geliri cebinden karşılar. Yani bunu hazineden verir. Sonra pozisyonunuzu kendi pozisyonu gibi taşımaya devam eder ve 2.95’te ayrıca kendine kar yaratır. Tabi pozisyon terse kalır ve zarar ederse yine zararı da kendi karşılar.
Yazımın ilk kısmını burada bitirmek faydalı olacak gibi. Bu yazımda forex piyasasını tanıtmak ve doğru-yanlışlarını hap bilgiler şeklinde aktarmak istedim. Umarım küçükte olsa bir katkı sağlamayı başarabilmişimdir. Soru ve görüşlerinizi her zaman iletebilirsiniz. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, şimdiden bol kazançlar!