Bugün yurt içinden Şubat ayına ait cari hesap, işsizlik oranı ve Mart ayına ait inşaat sektörü enflasyonu açıklandı.
Hatırlarsak TCMB Başkanı Kavcıoğlu, Eylül ayında faiz indirimi sinyalini veren konuşmasında cari fazla verilmesinin de hedeflendiğini belirtmişti. Eylül ve Ekim ayında fazla veren cari hesap, Kasım’da 2,6, Aralık’ta ise 3,8 milyar dolar açık verdi. Yani plan işlemedi, çünkü bu dönemde kurda yaşanan yükseliş tüm dengeleri alt üst etti. 20 Aralık’taki rekor ve ardından gelen müdahalenin yansımaları devam ederken Ocak’ta 7,11 milyar dolar ile son 4 yılın en yüksek açığı verildi.
Bugün Şubat rakamı açıklandı ve cari hesap 5,15 milyar dolar açık verdi. Açığın artmasındaki en büyük etken dış ticaret açığının artması oldu. Dış ticaret açığının artmasının sebebi ise ithalata olan bağımlılığı yüksek olması ve fiyatlardaki artış.
Dış ticaret açığı Şubat’ta %135,5 artışla 7,8 milyar dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Şubat ayında %82,7 iken, 2022 Şubat ayında %71,7'ye geriledi.
Cari hesaptaki değişim neden önemli?
Çünkü planlar farklıydı. Yapılan hesaba göre kur bir miktar yükselecek ve böylelikle ihracat artacak, bu artış ithalatın da öne geçeceği için cari fazla verilecekti. Cari fazla verilince de elde edilen dövizle boşluklar doldurulacaktı. Ama olmadı. İki aylık sınırlı fazlanın ardından son yılların en yüksek açığı verildi. 2022’nin sadece iki ayındaki açık 12,26 milyar dolar.
Merkez Bankası, son toplantıda metinden cari fazla verme yönündeki tahminini çıkarmıştı. Yani merkez de bu uygulanan politikayla cari fazla verilemeyeceğini gördü, ama bu, politikada değişikliğe gitmek için yeterli gelmedi. Tıpkı %61’lik tüketici enflasyonu ve %115’lik üretici enflasyonu gibi!
İnşaat sektöründeki enflasyon %90’a çıktı. Malzemelerdeki fiyat artışı ise %113 oldu. Buna karşılık işçilik masrafları %41 arttı. Bu, ne anlama geliyor?
Sektördeki üretim maliyetleri daha önce görülmemiş oranda artıyor ve bunun neticesinde üretim maliyeti, tüketiciye yansıtılıyor. Yani inşaatı pahalıya mal eden sektör, haliyle çok daha pahalıdan satıyor. Böyle olunca konut piyasasında da sonu gelmez bir yükseliş yaşanıyor. Yeni konut fiyatları son bir yılda %84 oranında artış gösterdi. Netice de konut sahibi olma hayali de uzaklaşmaya başladı.
Bugün açıklanan bir diğer veri olan işsizlik oranı Şubat’ta Haziran 2021 sonrası en düşük seviyeye %10,7’ye indi. TÜİK verilerine göre istihdam edilenlerin sayısı son ayda 90 bin kişi arttı. İşsiz sayısı ise 3 milyon 579 bin kişi oldu. Gençlerin %20’si işsiz. Bu oran önceki aylarda daha fazlaydı ve elbette işsizlik oranındaki azalma sektörler için de sosyal durum için de son derece önemli. Ancak hesaplama ve detay kısmına hakim olamadığımız için resmi rakam üzerindeki değişimin olumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Enflasyon konusunda dün ve bugün Hazine Bakanı Nebati’nin açıklamaları oldu. Önce Nisan, sonra yaz ayları derken şimdi ise Aralık ve sonrasında enflasyonun düşeceği söylendi. Ve Bakan Nebati, şunun şurasında Aralık ayına ne kaldı diyerek sabredilmesi gerektiğini söyledi. Bu konuşmanın neresinden başlasak, nasıl desek bilemiyoruz. Çünkü enflasyonun bu seviyelere çıkacağı zaten Eylül -Aralık döneminde belliydi. Oranlar da malumun ilamı oldu.
Bugün %60’lara çıkan enflasyon Aralık’ta baz etkisi ile düşmeye başlasa ne olur ki? Hedefler orta vadede %5, yıl sonunda ise %23 iken enflasyon ne kadar gerileyebilir ki? Ve bu zirveden gelecek düşüş hangi düşünceyle başarı olarak görülebilir ki!
Bugün Türkiye ekonomisinde hayat pahalılığı, alım gücündeki kayıp ve hanehalkının geçim mücadelesi en büyük sorun. Bu sorunda salgın, tedarik sıkıntısı, savaş, küresel durum, dış mihraklar vs. hiçbirinin etkisi iç dinamikler kadar fazla olmadı. Çünkü yanlış zamanda çok yanlış bir politika izlendi – izleniyor. Ve bu yanlışlığın bedelini enflasyon olarak çekiyoruz. Yanlıştan dönülmesi için evvela yanlışın kabul edilmesi gerekiyor. Ama gerek KKM’nin ön plana çıkarılması gerek enflasyon korumalı bir sistemin hazırlandığının söylenmesi gerekse de bu dönemde diğer merkez bankaları gibi enflasyonla mücadelede faiz artırımının bir sarmal, bir kıskaç olarak görülmesi uygulanan politikaların doğruluğuna inanıldığını gösteriyor. Böyle olunca da ne desek boşa gidiyor.