Son açıklanan rakamlara göre Türkiye’de enflasyon %70’e yükselirken ülkedeki negatif reel faiz de %56’ya ulaşmış durumda. Türkiye bu oran ile negatif reel faiz sıralamasında gelişmekte olan ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor.
Peki negatif reel faizin artması ne anlama geliyor?
-
Tasarruf sahibi parasını ödünç verdiğinde enflasyona karşı korunamayıp kaybetmiş oluyor.
-
Tasarruf sahibinin tasarrufundan pay alınıp borçlanan kişilere aktarılmış oluyor.
Şurası oldukça net ki negatif reel faiz durumunda tasarruf yapan cezalandırıldığı gibi borçlanan kişi de ödüllendirilmiş oluyor, kazanan tasarruf sahibi değil borçlanan oluyor.
Türkiye’de negatif reel faizin yükselmesinin en önemli nedeni enflasyonun giderek artıyor olması. Peşi sıra TCMB’nin faizleri artırmamaktaki ısrarı da işi hepten zorlaştıran bir diğer unsur. Enflasyonun artıyor olması sadece faiz getirisinde değil hemen hemen tüm yatırım araçlarında tasarruf sahibine kaybettiriyor, aşağıdaki tablo bu durumu gayet net özetliyor. Hem ÜFE hem de TÜFE baz alınarak hesaplanmış reel getirilere baktığımızda Türkiye’de 2022 yılının ilk çeyreğinde çok rağbet gören yatırım araçlarından olan külçe altın, dolar, BIST 100, euro, mevduat faizi ve devlet iç borçlanma senedinin (DİBS) yatırımcısına hem de oldukça yüksek oranlarda kaybettirdiği görülüyor. Tabloda en ilgi çekici noktalardan biri de borsadaki reel kayıp. Son aylarda enflasyondaki yükselişle en çok kazandıranın borsa olduğu sıklıkla dillendirilse de reel anlamda şimdilik durumun pek de öyle olmadığı aşikâr.
Bu durumun çözümü elbette ki enflasyonla mücadele ederek enflasyonu düşürmekten geçiyor. Ama biz şunu artık çok iyi biliyoruz ki TCMB’nin enflasyonla aktif bir şekilde mücadele etmek gibi bir niyeti yok. Ama küresel barışın tesis edilmesi ve baz etkilerinin bir an evvel devreye girerek enflasyonu düşürmesi yönünde bir temennisi var elbette. Maalesef ki aktif politikalarla değil de iyi dileklerle enflasyonun kendiliğinden düşmesini bekler durumdayız.
Yüksek enflasyon karşısında vatandaşı enflasyona karşı koruyacak bazı enstrümanlar sunulacağı uzun süredir dillendiriliyordu. Ama özellikle son bir haftadır ekonomi yönetimi tarafından piyasaya sunulacağı dillendirilen “enflasyona endeksli bono ya da tahvil” bir hayli merak konusu oldu. Özellikle de Hazine ve Maliye Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde bir röportajda enflasyona endeksli bono tarzı bir ürününün bittiğini ve ihraca hazır olduğunu söylemesi merakı daha da artırmış oldu. Şimdi piyasadaki beklentiye göre kuvvetle muhtemel Mayıs ayı içinde bu ürünün piyasaya sunulması bekleniyor.
Peki nedir bu enflasyona endeksli bono ya da tahvil? Gerçekten işe yarayacak mı, yatırımcıyı enflasyona karşı koruyacak mı?
Bu hafta sevgili Gökhan Şen’in de köşesinde değindiği üzere bu sorunun cevabı çıkarılan ürünün özelliğine göre farklılık gösterecektir. İlk olarak çıkarılacak bu yeni ürün vadesi bir yıldan kısa olan “bono” mu olacak yoksa vadesi bir yıldan uzun olan “tahvil” mi olacak. Eğer çıkarılan ürün vadesi 6 ay ile 1 yıl arasında olan ve enflasyona karşı koruma sağlayan bir bono olursa (piyasada süper bono olarak da ifade ediliyor) vatandaşı enflasyona karşı koruması mümkün olabilir. Çünkü bu durumda kuvvetle muhtemel bononun getirisi %70 olan enflasyonun oldukça üzerinde olacak. Vatandaşın getirisi yüksek olması sebebiyle bu yeni araca yönelmesi ile TL talebi de artmış olacağından enflasyona endeksli bono kur üzerindeki baskıyı da azaltmaya aday olabilir. Öte yandan vatandaş enflasyondan korunma amaçlı olarak ev ve arsa gibi gayrimenkullere de daha az yöneleceğinden bu gibi varlıkların fiyatlarında da düşmeler görülecektir. Hani faiz artırılmak istenmiyor ya işte en azından faizi artırmadan da biraz da olsa piyasalarda normalleşme sağlanmış olacaktır. Bu arada bono çıkarılırsa son aylarda borsaya yönelik enflasyondan korunma amaçlı olarak artan talebin de azalabileceği ve bunun da endeksleri olumsuz etkileyebileceği de dillendirilenler arasında. Bono çıkarmak vatandaş açısından olumlu olurken Hazine’ye ise maliyeti oldukça yüksek olacaktır. Yüksek maliyeti nedeniyle Hazine’nin bono çıkarmaya pek yanaşmak istemeyeceği bunun yerine tahvil çıkaracağını düşünenlerin sayısı da bir hayli fazla.
Bu yeni ürün bir bono değil de vadesi 2 yıla kadar uzanan bir tahvil olursa bu durumda beklenen ilgiyi görmemesinin yanı sıra piyasada beklenen etkiyi de yaratmayabilir. Ne demek istiyorum? Tahvil olması durumunda Hazine kuvvetle muhtemel ileride enflasyonun düşeceği beklentisine uygun bir tahvil çıkaracağından ürünün enflasyona karşı koruması da sınırlı olacaktır. Ayrıca kimsenin parasını 1 yıldan daha uzun bir süre ile tahvile bağlamak istemeyeceği gerekçesiyle bile enflasyona endeksli tahvile yönelik ilginin düşük olabileceği bekleniyor. Haliyle bu ürünün piyasaya etkisinin de sınırlı olacağı beklenebilir. Bu durumda spekülatif amaçlı talebin daha da artmasıyla konut fiyatları gibi finansal varlıkların fiyatlarında da yükselişlerin de devamı beklenebilir. Son haftalarda hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler tarafında dövize yönelik talebin artmaya başladığını düşündüğümüzde tahvil çıkarılmasının düşük getiri ve uzun vade nedeniyle döviz talebini de yeterince azaltamayacağı düşünüldüğünde kur üzerinde de baskılayıcı etki yaratamaması muhtemel görünüyor.
Son söz olarak şunu söyleyeyim; en azından enflasyonun ve kurun bu kadar yükselmiş olması bile başlı başına bir başarısızlıkken enflasyona endeksli bir bono çıkarılmasını bile maalesef bir başarı olarak görmüyorum.