COVID-19 sürerken piyasalara miras bırakacağı hasarlar üzerine konuşmaya devam ediyoruz. Dünyada yükselen enflasyon rakamları piyasaların baş belası olarak gündemde ön sıralardaki yerini almayı sürdürüyor. Öyle ki oyun kurucu merkez bankası olan Fed varlık alım programının geleceğini belirlerken enflasyon gerçekleşmelerine öncelik veriyor.
Bizde ise durum biraz daha farklı. Bizdeki yükselen enflasyon dinamikleri ne yazık ki kronik. Kemikleşen riskler yumuşamadığı sürece enflasyonu oluşturan yukarı yönlü eğilimde yumuşama izlemekte zorlanıyoruz. Nisan ayında gerçekleşen yılın ikinci enflasyon raporunda Merkez Bankası yıl sonu enflasyon beklentisini %70 olasılıkla %10,0-14,4 aralığını dikkate alarak orta noktasını %12.2 olarak revize etmişti. Ancak Nisan ayından bu yana risklerin yukarı yönde oluşmaya devam etmesi ve yapılan zamların etkisi piyasa beklentilerini bozdu. Piyasa beklentisi %11 olan yıl sonu enflasyon beklentilerinden %15-16 bandına kaymış durumda. Bu bozulan beklentileri TL üzerinde ve risk priminde de (CDS) bozulmayı beraberinde getiriyor.
TCMB bugün açıkladığı yılın 3. enflasyon raporunda ise enflasyonu %70 olasılıkla %12,2-16,0 aralığı dikkate alınarak yıl sonu beklentisini %14,1 olarak yukarı yönde revize etti. Bu piyasa ile paralel gittiğinin bir işareti olarak alınsa da iyimser bir tahmin. Merkez Bankası 2022 yılı için enflasyonun %7,8 olmasını bekliyor. Ancak 2022 yılı için küresel ve yurt içinde nasıl senaryoyla enflasyonun %14,1’den %7,8’e bu kadar sert düşeceği ifade edilmemiş. Enflasyon gerçekleşmeleri konusunda her açık kapının kapatılmasının iletişim anlamında çok daha güven uyandıracağını düşünmekteyim.
Burada en temel sinyal Temmuz ayı enflasyon verisi başta olmak üzere bunu takiben gelecek birkaç aylık enflasyonun yıl sonu beklentilerini daha faza netleştireceğini düşünmekteyiz. Kurum olarak yılın başında yıl sonuna ilişkin %11,2 olan beklentimizi mevcut durumda %16,1 seviyesine revize ettik. Ancak en yüksek enflasyon rakamının Haziran ayı olan %17.53 seviyesi ile sınırlı kalmayacağını düşünüyoruz. Riskler yukarı yönde olmaya devam ediyor.
Tüm bu gelişmelerle birlikte 10 yıllık tahvil faizleri %18 bandında ve 5 yıllık Türkiye CDS’i 380 bandında kalmaya devam ediyor. Son dönemde dolar/TL kurunda aşağı yönlü eğilim olsa da 8,50 seviyesinin altına doğru geri çekilmede zorluk yaşıyoruz. Gelişmekte olan ülkelerdeki negatif ayrışma Mart ayından bu yana devam ediyor ve bunun en başlıca nedeni hem enflasyon konusundaki iletişim politikalarının yetersiz kalması hem de para politikasının salt olarak Merkez Bankasına bağlı olmaması. Dolar/TL’deki geri çekilmeyi sağlamak için enflasyon konusunda yeni bir iletişim politikasına ya da yeni bir hikayeye ihtiyaç olduğu kaçınılmaz. Ancak şimdilik Türkiye bunu üretmekte ne yazık ki uzak görünüyor. Dolayısıyla dolar/TL’de oluşabilecek geri çekilmelerin sınırlı kalması beklenebilir.