Küresel piyasalar haftaya barış umuduyla başladı. Rusya ve Ukrayna temsilcileri bugün İstanbul’da müzakerelere devam ediyor. Daha önceki görüşmelerden sonuç alınamasa da diplomasinin devam etmesi önemli, Kremlin de yüz yüze görüşmelerin önemine dikkat çeken bir açıklama yaptı.
Hisse senedi piyasası savaşın başındaki kaybın ardından yükselişine devam ediyor. Barışı fiyatlayan endeksler Fed’i ve küresel ekonomik durgunluğu bu dönemde fiyatlamıyor. Oysa masada müzakereler sürse de sıcak savaş devam ediyor ve her günün ekonomiye maliyet yarattığı ortada.
Tahvil piyasasındaki hareketlilik ise ABD’de resesyona dikkat çekiyor. Fed’in enflasyonu başta ciddiye almaması gibi resesyonu da fazla ciddiye almadığı düşünülüyor ki haklılık payı var. Mart’ta daha da artacak enflasyon göz önüne alındığında Fed şahin davranmak zorunda. Peki, bunu yaparken işgücü piyasasına zarar vermeden ve büyümeyi çok sınırlamadan nasıl yapabilir? Bu noktada Powell’ın ilk söylemleri başa çıkabilecekleri yönündeydi, ama piyasalar Fed’e kendileri kadar güvenemiyor.
Dün öne çıkan tahvil hareketliliği bugün bir miktar azalırken petrol, altın ve dolar cephesinde ise müzakere ile gerileme var.
Petrol için müzakere tek başına sebep değil, aynı dönemde Çin’deki karantinanın da etkisi var. Ve bu hafta yapılacak OPEC+ toplantısı öncesi düşüş yaşanıyor. Dün fiyatlar %9 kadar geriledi, Brent 11,0 doların altına indi. Bugün ise işlemler 114 dolardan geçiyor. Teknik olarak 50 günlük HO seviyesi 101,62 dolar üzerini güçlü alım bölgesi olarak gösteriyor, fakat savaş gibi sıra dışı süreçlerde teknik analizin güvenilirliği de düşük olur.
Pandemi sonrası kayıplarını kurtarmak için günlük üretim sözüne çok sadık kalmayan petrol üretici ülkelerin bu haftaki toplantıda üretimi bir miktar daha artırması gerekiyor. Özellikle savaş sonrası ABD’den bu yönde gelen baskıla arttı, fakat 400 bin varil üzeri bir artış kararı alınsa da buna çok riayet edileceğini düşünmüyoruz. Çin etkisine karşın S. Arabistan’ın satış fiyatını da artıracağı haberleri var ki bu hiç şaşırtıcı olmaz. İçinde bulunduğumuz dönemi etraflıca izlediğimizde petrolde yükseliş trendinin de devam edeceğini görüyoruz. 98 dolar ara destek olmak üzere 91,75 üzerindeki seyirde 115 – 120 dolar aralığı dengelenme bölgesi olabilir. Ve bu aralığın korunması demek daha fazla atak anlamına geliyor.
Dün petrolde yaşanan düşüşle beraber yurt içinde de akaryakıtta indirime gidilmesi bekleniyor. Döviz ve petrol çarpanı ile yapılan hesaplamada çok gün zam, az gün indirim uygulanmaya devam ediyor.
Motorinin litre fiyatı 23,6 TL ve özellikle çiftçi için kazanç zordan çok zora dönerken akaryakıt maliyetinin enflasyondaki ağırlığı her şeye sirayet ediyor. Tarım sektöründeki üretici maliyeti bir yılda %68,49 oranında rekor bir artış gösterdi. İnşaat sektöründeki maliyet ise %79,91 ile tüm zamanların zirvesinde. Bugün açıklanan hizmet sektörü üretici maliyeti de %78,09 ile rekor kırdı. Bunlar Şubat rakamları ki Mart ayında akaryakıta gelen zamlarla beraber oranların daha da artması şaşırtıcı olmayacaktır. %100’ü aşan ÜFE ve %54’ü aşan TÜFE’de de Mart’ta daha yüksek seviyeleri göreceğiz. KDV oranlarında yapılan indirimler iyi, güzel, fakat fiyat artışlarının önüne geçecek bir uygulama değil.
Salgınla artan maliyetler savaş nedeniyle katlandı, ancak salgın sonrası maliyetlerin Türkiye’de çok fazla arttığı rakamlarla ortada. Biz henüz savaşın yansımasını resmi oranlarda görmedik. Şubat ayı dahil maliyetlerde kurun etkisi vardı, Mart’ta da savaşın ilk faturasını göreceğiz. Dolayısıyla yükü savaşa atmadan önce buralara nasıl gelindiğine baktığımızda karşımıza kurdaki yükseliş çıkıyor. Kur neden çıktı? Kısmına gelirsek faizin sebep enflasyonun sonuç görülmesi, likiditenin kısılmaya başlanacağı dönemde farklı politika uygulanması, söylemler, görevden almalar, güven kaybı gibi faktörler TL’nin değer kaybının sebepleridir. Bugün ülkede maliyetler sürekli artmaya devam ediyor ve kur belli bir seviyede tutulmaya çalışılıyorsa kur – faiz – enflasyon sarmalından çıkılmamış demektir.
- Enflasyon %54
- Faiz %14
- Kur 14,84'te
- TL'nin reel kaybı %40,4, dövizdeki ilk çeyrek yükseliş oranı %10,7.
- Asgari ücret, açlık sınırının 675 TL altında.
- Gıda enflasyonu son bir yılda %76 arttı.