Kasım ayında TCMB Başkanının değişmesiyle para politikası da değişti ve merkez, gerek kur gerek enflasyon gerekse cari açıktaki yükselişi durdurmak, göstergeleri hedeflenen seviyelere düşürmek için sıkı para politikasına geçti. TCMB, yılın ilk PPK toplantısında “2021 yılsonu tahmin hedefini dikkate alarak, enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürülmesine karar vermiştir.” ifadesine yer vererek politikanın devam edeceğini belirtti. PPK sonrası yapılan enflasyon raporu sunumunda da Başkan Naci Ağbal, şu önemli açıklamaları yaptı:
- 2021 yılsonu enflasyon hedefi daha önceden belirlenen %9,4 olarak korundu.
- 2021’de faiz indirimine gidilmesini konuşmak için çok erken.
- Fiyat istikrarını sağlamak için tüm araçları kullanacağız ve eğer hedeften sapma riski oluşursa önden ek sıkılaşma yapılacaktır.
- Hedeflere ulaşmak için para politikasının ekonomideki tüm aktörlerle ortak hareket etmesi şarttır.
- Hükümet de gereken desteği vererek yanımızdadır.
- Enflasyon birkaç ay daha yüksek seyredecek.
Bu açıklamaların piyasalarda yarattığı algı ise; enflasyonda yükseliş bir süre daha (en az ilk çeyrek) devam edecek. Ancak merkez bu yükselişe karşın yılsonunda tek hane hedefini koruyor. Bunu sağlayabilmek için de söylediği gibi tüm araçları kullanacak. Bu noktada siyasi cephenin faiz karşıtlığında da süreçteki toparlanma için uzlaşı sağlanmış görülüyor. Yılın ilk yarısında faiz indirimi bir yana enflasyondaki yükseliş riskine göre bir faiz artırımı daha gelebilir, şeklinde. Ancak bu yükseliş durumuna karşın piyasalar merkezin geri adım atmayacağı ve verdiği kararlılık mesajları piyasalarda önemli bir “beklenti” yarattı.
Beklenti nedir, fiyatlamalarda nasıl bir etki yaratır?
Beklenti, ülke ekonomisindeki önemli göstergelerin daha önceki seyrine göre şekillenir ve buna göre de devam edeceği düşüncesidir. Ancak önemli gelişmeler ve değişikliklerle beklenti mevcut durumun tam tersine de dönüşebilir, yine de genel olarak geçmişteki deneyimlerden etkilenir.
Örnekle açıklayalım:
Ülkemizde çok uzun yıllardır enflasyon yüksek seviyelerde, bazı dönemlerde düşüşler olsa da ekonomik olarak geçmişe baktığımızda mutlaka hepimizin aklına enflasyonun yüksek olduğu gelir. Dolayısıyla enflasyona dair beklentiler de genel olarak yüksek olduğu yönündedir ve en önemlisi enflasyonda düşüş olmasına karşın düşüşün devam edeceğinden ziyade enflasyonun tekrar yükseleceği beklentisi çok daha fazladır. Bu da geçmişteki tecrübelerden gelir. Enflasyonu düşük bir ülkede ise durum tam tersidir, mesela, Japonya’da ya da ABD’de enflasyonda yükseliş olsa da bunun kalıcı olacağı beklentisi oluşmamıştır, çünkü bu ekonomilerde yıllardır enflasyon son derece düşük seviyelerde.
Enflasyona bağlı faiz beklentileri de şekillenir. Enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomide çok düşük bir faizden söz edemeyiz. Burada kastettiğimiz faizin enflasyon seviyesinin hemen altında olması değil, çok fazla altında olmasıdır ki ikinci durum daha risklidir. Ülkemizde de 2020’nin 3. çeyreğine kadar faiz enflasyon seviyesinin altındaydı ve bu durumun dövize olan talebi artırdığını gördük.
Beklenti fiyatlamalarda nasıl etkili oluyor?
Enflasyon - faiz tarafında enflasyonun yükselmesiyle faizlerin de yükseleceği beklentisi oluşur. Aynı durum düşüşte de söz konusudur, eğer enflasyon düşmeye başlıyor ve bir - iki ay ile sınırlı kalmıyor, değişim artıyorsa faizin de düşeceği beklentisi oluşur.
Döviz tarafındaki durum ise çoğu oranda bir sonuçtur. Eğer yerel para biriminin getirisi enflasyon altında kalıyorsa dövize olan talep artar. Burada bir önemli nokta da; enflasyon ve faiz dışında kurda yükseliş olmasıdır, bu durumda ise kurdaki artış ayrıca enflasyona yol açar. Ülkemizde son yıllarda faiz-enflasyon ve kur döngüsünde her değişim birbirini etkilemeyi sürdürüyor. Dolayısıyla kurda da yükseliş olacağı beklentisi fiyatlamalarda etkili oluyor.
2021, TCMB politikalarının takip edileceği bir yıl ve merkez de bu politikaları uygularken güven yaratabilmek için öncelikle beklenti oluşturmaya çalışıyor. Bunu yaparken de riskleri açıkça belirterek, şeffaf davranarak alınacak aksiyonları söylüyor. Bu hamleler de 2020’ye göre piyasaların beklentilerinde (olumlu anlamda) değişiklik sağladı. Bazı gelişmeler ve değişimlerin beklentileri değiştirdiğine de tanık oluyoruz. Ancak tekrar altını çizelim, olumsuz olarak devam eden bir beklentiyi olumluya çevirdikten sonraki süreç en zorudur, bunu koruyabilmek için prensiplerin de aynı şekilde korunması gerekir, aksi durumda hafızayı yoklamak çok zaman almayacaktır.