Bu hafta başında Yeni Zelanda ve Kanada Merkez Bankası neredeyse 20 yıldan daha uzun süredir ilk kez 50 bp faiz artışına imza attılar. Bununla da kalmayıp özellikle Kanada Merkez Bankası önümüzdeki aylarda daha yüksek faiz artışı yapabileceği sinyalini vermekten de geri durmadı. Öte yandan dün Güney Kore Merkez Bankası da faizleri 25 bp artırdı. Gelişmiş ülke merkez bankalarının yaptığı bu faiz artışları Mayıs toplantısı için Fed’i daha bir köşeye sıkıştırdı denebilir. Bu gelişmelerle piyasa Fed’in Mayıs ayı için 50 bp faiz artışı yapmasını çoktan %90’ın üzerine çıkardı bile.
Tabii gözler ayrıca dünkü ECB faiz kararındaydı. Hatırlarsak ECB Mart toplantısında 3. çeyrekte varlık alımlarını sonlandırdıktan “bir süre sonra” faiz artışlarına başlanabileceğinin sinyali vermişti. Fakat geçtiğimiz hafta hem Euro Bölgesi hem de AB ülkelerinden gelen veriler enflasyonun Avrupa’da savaşın etkisi ile tarihi zirvelere çıktığını gösterdi. Bunun üzerine piyasa ECB’nin dünkü toplantıda “o faiz artırım konusunda hiç de aceleci olmayan tavrını” değiştirerek enflasyonla mücadeleyi önceleyen çok daha şahin bir duruşla varlık alımlarını sonlandırmayı daha öne çekip yaz aylarında da faiz artırmaya başlayacağını düşünmeye başladı.
Fakat piyasa dün ECB konusunda çok fena hayal kırıklığına uğradı. Evet, dün ECB faiz oranlarında beklenildiği gibi bir değişikliğe gitmedi. Fakat varlık alımlarını yine daha önceki söylemlerindeki gibi 3. çeyrekte sonlandıracağının sinyalini verirken asıl merak edilen faiz artımı konusunu ise yine ve yeniden “belirli bir süre sonra” diyerek muğlak bıraktı. Bu yönüyle dün sahnede piyasanın beklediğinden daha güvercin bir ECB vardı. Çünkü piyasaya göre ECB varlık alımlarını hemen sonlandırmalıydı ya da hiç değilse varlık alımları azaltılırken faizleri artırmaya başlamalıydı. Yani dün ECB “evet enflasyon özellikle de kısa vadede beklediğimizden çok daha yüksek olacak ama kusura bakmayın savaş ekonomik büyüme üzerinde aşağı yönlü ciddi bir belirsizlik yaratıyor, bu belirsizlik ortamında şimdilik beklemedeyim” demiş oldu.
Sözün özü piyasa ECB’den bu yıl için iki faiz artışı beklerken ECB’nin gündeminde henüz faiz artışının olmadığı anlaşılmış oldu. Bu kararla da piyasaya göre ECB diğer merkez bankalarının çok gerisinde kalmaya devam ediyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde euro diğer büyük ülke para birimlerine göre zayıf kalmaya devam edeceğinden zayıflayan euro da enflasyon üzerinde ek bir baskı oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor.
Dün güvercin ve eylemsiz bir ECB ile birlikte euro/dolar paritesi son 2 yılın en düşük düzeyi olan 1,0757 seviyesine kadar geriledi. Ara ara toparlanmalar olsa da teknik olarak euro/dolar kısa vadede düşüş eğilimi gösteriyor. 1,0850 seviyesi altındaki haftalık kapanışlarda 1,06 ve 1,05 seviyelerine hızlı bir düşüş mümkün hale gelebilir. 1,1070 seviyesi üzerindeki fiyatlamalar kısa dönemde düşüş baskısını hafifletecektir. Ancak ve ancak 1.1285 üstü fiyatlamalar yükselişleri hızlandırabilir.
Dün ABD’de Mart ayı için aylık perakende satışlar %0,5 (beklenti %0,6) ile bir miktar beklenti altında gelmiş olsa da çekirdek perakende satışların %1,1 ile (beklenti %1, önceki %0,6) beklenti üstü gelmesi enflasyondaki artışa rağmen tüketici harcamalarının azalmadığına işaret etti. Dün hem ECB kararı sonrası euro’daki zayıflama hem de ABD’den gelen güçlü makroeonomik veriler sonrasında kâr satışlarının da azalması ve frank ve yendeki zayıflamanın da katkılarıyla dolar endeksi yeniden 100’ün üzerine çıkarak yükseliş ivmesine geri döndü ve son 2 yılın en yüksek seviyesi 100,77’yi test etti. Öte yandan dün New York Fed Başkanı John Williams’ın Fed’in Mayıs’ta 50 bp faiz artırmasını düşünmesi gerektiğini söylemesi de doları destekleyen bir diğer unsur oldu diyebiliriz. Endeks 98 üstü kaldığı sürece yön yukarı.