Dünya ekonomisi yükselmeye devam eden enflasyonla mücadele etmeye çalışırken Rusya ve Ukrayna arasında süren savaş bu mücadeleyi zorluyor.
Dün Avrupa ülkeleri ve Euro Bölgesi enflasyon oranları açıklandı ve yeni rekor seviyeler görüldü. Son aydaki yükseliş oranı beklentilerin çok üzerinde geldi ve bunun en büyük nedeni ise enerji maliyetleri ile gıda fiyatlarındaki yükseliş oldu.
Avrupa Birliği, Rusya’ya uygulanan yaptırımlara devam kararı aldı ve Rusya’dan alınan petrole uygulanan ambargo ile ithalatın %90’a kadar azaltılması hedefleniyor. Rusya, kendisi için büyük bir Pazar olan Avrupa’nın bu hamlesine üretimi düşürerek ve fiyatları artıracak hamlelerle karşılık verebilir. Bu anlamda yarınki OPEC+ toplantısı önemli. Üye ülkeler zaten günlük üretime sadık kalmazken 400 bin varil 430 bin veya daha üstü olarak belirlense de kota altında kalınmaya devam edilecek gibi görünüyor. Rusya’nın ne kadar kısıtlamaya gideceği de tabii ayrı bir önem arz ediyor.
Çin’de vaka sayısının azalması, AB ve Rusya arasındaki ambargo durumu ve ABD stoklarının son haftada azalması ile petrol fiyatları yükselişini hızlandırdı. Brent 120 dolar yakınında denge kurmaya çalışıyor ve Mart’ta test edilen 124 doların aşılması durumunda yeniden bir ralli söz konusu olabilir.
Bu ne anlama geliyor?
Dünyada taşımacılıktan üretime kadar tüm kalemlerde fiyatların yükselmeye devam etmesi anlamına geliyor. Artan maliyetler de nihayetinde tüketiciye yansıyacağı için yüksek enflasyon düşük gelir zorluğu da sürecek demektir.
Petrol ithalatında elbette varil fiyatı kadar kur etkisi de söz konusu. Mesela 120 dolardan baz alırsa kur da 10 ise bunun maliyeti 1200 olurken petrol fiyatı sabit kalıp kur arttığında; 120*16’dan 1920 oluyor. Peki petrolü yükselten gerekçeler devam ederken yani fiyatın daha da çıkması beklenirken kur da şu anki seviyeleri aştığında bu çok daha fazla maliyet demek oluyor.
Kurda neden artış bekleniyor?
Çünkü öncü göstergeler maliyetlerin artmaya devam ettiğini gösteriyor. Özellikle gıda tarafında durum son derece kötü. Üretim de düşük kalıyor, bunu bugün açıklanan imalat PMI teyit etti ve eşik altı yani zayıf bölge 3. ayda da devam etti. Yine üretim için gerekli ara mamul ithalatında miktar azalırken fiyatlar artıyor. Bunda çift etki var: İlki üründe küresel bir fiyat artışı olması. İkincisi kur etkisi.
İhracatta rekorlar kırılsa da ithalat maliyeti iki katına çıkmış durumda ve böyle olunca son ayda dış ticaret açığı geçen yıla göre %98 artarak 3,8 milyar dolardan 6,11 milyar dolara çıktı. Cari fazla verme hedefli stratejilerin işe yaramadığının en açık örneğidir bu.
Şu an uygulanan para politikasının yakın vadede değişmeyeceğine piyasalar zaten ikna olmuş durumda. Bununla beraber faiz sabit kalırken artan enflasyonun kuru etkilememesi de zaten mümkün olamazdı? Üzerine dünyadan ayrışmamızı da eklediğimizde dolar kuru Mayıs’ta %11 arttı ve TL, en çok düşen para oldu.
Mevcut durumda iyileşme olmadıkça KKM maliyeti, akaryakıttaki maliyet ve yapılması beklenen asgari ücret düzenlemesini de hesaba katarsak Hazinenin ve yöneticilerin işi oldukça zorlaşıyor. Tüketici tarafında ise doğalgaz ve elektriğe gelen yeni zamlar, gıdada durmayan zamlar ve azalan gelir kamburu daha da çıkarıyor.
Küresel tarafta Fed’den ECB’ye büyük ve gelişen ülke merkez bankalarının sıkılaşmayı enflasyon nedeniyle daha da artırması elbette ki risklerin de artması demek.
Gelişmeleri bir araya getirdiğimizde kurun bugünkü seviyeleri aşması çok şaşırtıcı olmayacaktır. Kurdaki yükselişin etkiye tepki olarak kısır bir maliyet döngüsünü daha da hızlandırdığını göz önüne alırsak bu son derece olumsuz bir sonuç maalesef ki.
Bugünlerde aşılmaması için gayret gösterilen 16,40’lı seviyelerin her gün korunması demek yükselişin de güçlenmesi demek oluyor. Biz 17,15’i izliyoruz. Olası bir düşüşte ise yükseliş ihtimalinin en azından kısa vadede zayıflaması için 15,85- 15,65 bölgesinin altına inilmesi gerektiğini düşünüyoruz.