Dün ve bugün USD/TRY kurundaki yükseliş dikkat çekiyor. Kur, 2021’in ilk yarısında TCMB Başkan değişikliği ve faizin indirilmesi için yapılan açıklamalarla küresel fiyatlamalardan ayrışarak 8,80’lere çıkarak o günkü rekoru kırmıştı. Eylül’den itibaren ise beklenenin olması yani faiz indirimlerinin başlamasıyla her gün yeni bir rekor görüldü. 20 Aralık’ta 18 seviyesi aşıldı. Sonrasında Merkez Bankasının müdahaleleri, liralaşma stratejisi adı verilen uygulamalar ve bunun genişletilmesiyle fiyat 13,80’lerde korundu.
Şubat sonunda savaşın etkisiyle 1 TL’lik artış gösteren kur 14,80’lerde tutunduruldu. Bu süreçte Merkez Bankası tüm küresel risklere ve merkez bankalarının aldığı önlemlere değinmesine karşın baz etkisini hesaplayarak enflasyonun düşeceğini düşünerek faizi %14’te sabit tuttu. Hatta geçen hafta %70’e çıkan enflasyona ve merkezin yıl sonu enflasyon tahminini yaklaşık 20 puan gibi son derece yüksek bir oranda artırarak %23’ten %43’e çıkarmasına karşın kurda hiçbir hareketlilik olmadı. Aynı dönemde Fed’in faiz artırması, Haziran için de 50 baz puandan bahsetmesi ve bütçe daraltmaya başlamasının dahi etkisi olmadı.
Burada değerli okuyucularımız şu soruyu sorabilirler: Diğer ülke para birimlerinde de sert bir kayıp yaşanmadı, neden TL’de değer kaybı bekleniyor? Çünkü diğer gelişen ülkelerin tamamında enflasyon Türkiye kadar yüksek değil ve neredeyse tamamı da faiz artırıyor. Yani savunmaları var. TL’de böyle bir savunmanın olmadığı ortada, ama bir şekilde kurda tepkisizlik sürüyordu. Dolayısıyla o günlerde tepki verilmeyişinin nasıl açıklaması gelişmelerle uyumlu değilse bugünkü yükselişlerin sebebi de o günkü tepkisizliklerdir.
En önemli nokta ise CDS. Kur 15,0 altında tutulurken bu süreçte iç ve dış riskler haliyle CDS oranını yükseltti. Baktığımızda 5 yıllık risk primi bugün 680 seviyesini aşmış durumda. Dünyada risk primi en yüksek ülkelerden olmamız kendi başına zaten olumsuz bir durum ve kuru tutmak risk priminin çıkmasına neden oluyor. Bu noktada gelecek dönemi göz önüne aldığımızda, ne kur ne de CDS oranlarında sağlıklı bir düşüşten bahsetmek de zorlaşıyor. Kur – enflasyon ve faiz sarmalın sonuçlarından biri de CDS. Dolayısıyla tabeladaki oranı düşürmek için faizinden başlamanın hatasını sadece enflasyonda yaşamıyoruz.
Öte yandan %70 gibi korkunç bir enflasyon ortamında hanehalkının derdi gündelik ihtiyaçları karşılamak, çünkü temel ihtiyaçlar noktasında her gün fiyatların değişmesi tüketici de geleceğe dair de karamsarlık yaratıyor. Böylesi bir ortamda umut ışığı yaratmanın adı konut finansmanı sağlamak olamaz. Dün açıklanan üç paketli projenin 85 milyonu kapsamadığı ortada. Tıpkı KKM düzenlemesi gibi konutta da zaten gelir sorunu yaşamayanlar için bir fırsat söz konusu. Ayrıca düşük faiz ve uzun vadeli geri ödeme planı konut fiyatlarını hedeflendiği gibi düşürmekten ziyade artıra da bilir.
Yanlış zamanda yanlış politikadaki ısrarın yarattığı sorunlar maalesef ki katlanarak devam ediyor. Ancak daha kötüye gidişi durdurmak için kesinlikle geç değil. Adına acı reçete mi denirse artık bir şekilde vatandaşa da yatırımcıya da güven veren bir politikaya geçilmesi gerekiyor. Aksi durumda enflasyon, kur ve CDS tarafında daha yüksek rakamları görebiliriz.
Dolar kurunda 15,65 seviyesini takip ediyoruz. Haftalık kapanışın bu seviye üzerinde olması durumunda maalesef ki yeni eşikler söz konusu olabilir. Bu noktada merkezden gelecek müdahalelerin döviz satmakla sınırlı kalması oynaklığın da artmasına neden olabilir.
Kurda 14,80 üzerini güçlü alım bölgesi olarak görüyoruz ve 15,65’i ilk direnç, 17,15’i ise ikinci direnç noktası olarak izliyoruz.