Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başlayan savaşta olumlu bir gelişme yok. Hafta sonu Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu temel konularda tarafların anlaşmaya yakın olduğunu belirtti. Türkiye, iki ülke arasındaki savaşın son bulması konusunda çaba gösteriyor ve açıklamalar iyi beklentiler olduğunu gösterse de piyasalar haftaya negatif fiyatlamayla başladı.
Suudi Arabistan’a yapılan füze saldırısı ve Ukrayna’nın Rusların daha saldırgan davrandığına dair açıklamalarda bulunması ile Brent petrol yeniden 110 dolar üzerine çıktı. Altın ise geçen hafta Fed sonrası 1.895 dolara inse de 1.920 dolar üzerinde işlem görmeye devam ediyor.
Enerjide petrol, emtiada altın ve gıdada buğday öncü olarak izlenen göstergeler durumunda. Haftalık açılışa baktığımızda petroldeki yükselişe karşın güvenli liman fiyatlaması daha sınırlı bunu hem altın hem dolar hem de yen ve frankta görebiliyoruz. Endekslerde ise karışık seyir var, fakat BIST bu süreçte gelişen ülke endekslerine göre pozitif ayrışıyor.
Bugün TL varlıklar ve göstergelerdeki durumu değerlendirmek isteriz.
BİST 100 TL bazında en yüksek seviyeyi 2.406 puanla 17 Aralık’ta gördü, fakat dolar bazındaki getiri ise aynı tarihte 125 dolar ile Mart 2020 sonrası en düşük seviyeydi. Endeksin rakamsal olarak yükselmesine karşı getirisi uzun zamandır düşük, bunda elbette en çok yabancı desteğinin olmamasının etkisi var. Yabancı yatırımcının ilgisinin azalmasında ise küresel koşullar kadar iç politikanın da etkisi var.
2021’in ilk çeyreğinde BİST Bankalar %30’dan fazla kayıp verdi. Bankaların desteği olmadan borsanın yol alması çok zor. Bankaların ilk çeyrekteki hızlı kaybında ise Şubat’ta doların küresel piyasalarda güçlenmeye başlaması ve Mart’ta TCMB Başkanının görevden alınması etkili olmuştu. Bir yıl önce dolar bazında 138 seviyesine gerileyen bankalar, bugün 116 dolarda. TL bazında ise 1.090 seviyesinden 1.725’e bir yükseliş var. Yani borsadaki endekslerde fiyatta yükseliş olsa da getiriler düşük.
Ticaret ortaklarımız ve turizm geliri açısından Rusya ve Ukrayna, Türkiye için son derece önemli. Dengeleri bozacak derecede bir kayıp yok bu süreçte Türkiye için, ancak devam eden bir sorun var. Bu daha kötü, çünkü evvelden gelen aksaklıkları bu süreç sadece hızlandırıyor.
Bugün açıklanan Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Şubat ayında rekor seviyeye çıktı. Çiftçinin üretip para kazanacağı malzemelerin girdi fiyatı son bir yılda %57,26 oranında arttı.
Türkiye’de üretilip yurt dışına satılacak ürünlerin maliyeti ise son bir yılda %106 oranında artış gösterdi.
Bu ne anlama geliyor?
Sanayici ve çiftçinin üretim maliyeti her geçen gün artıyor. Buna savaşın devam etkilerini de eklediğimizde bu maliyetler artmayı sürdürecek, çünkü içeride kur hareketlendi, dışarıda ise küresel enflasyon artmaya devam ediyor. Üreticiden tüketiciye giden bu zincirin her bir halkasında artış var.
Haftanın devamında açlık ve yoksulluk sınırı açıklanacak. Yoksulluk sınırı asgari ücretin üzerinde ve enflasyondaki yükselişin de devam edeceği bilinirken gelir kaybı daha da artıyor. Daha önce yılda iki defa düzenlenen asgari ücrette yeniden böyle bir hesaplamaya gidileceğinin sinyali verildi ki bu kesinlikle gerekli. Hatta 20 yıldan sonra en yüksek seviyeye çıkan enflasyona bugünlerde dünyada yaşanan gelişmeleri de eklediğimizde bu düzeltmenin yapılmaması gelir sınıfında da kısa sürede toparlanmayacak bir uçuruma neden olacaktır.
Son günlerde Hazine Bakanı sıklıkla enflasyona dair açıklamalarda bulunuyor ve enflasyonla mücadelede daha keskin adımlar atılacağını belirtiyor. Maliyet enflasyonun büyük pay oluşturduğu TÜFE’de enerji de en çok katkı sağlayan grubu oluşturuyor ve bu hesaplamada hem küresel petrol fiyatı hem döviz kuru baz alınıyor. Küresel fiyatlamaya müdahale edilemeyeceği gibi asıl dengenin kur üzerinden sağlanması gerekiyor. Bakalım:
USD/TRY kuru bu yıl %11 yükseldi. Savaş öncesi 13,50’lerde olan fiyat bugün 14,84’ten işlem görüyor. TCMB, Aralık ayında kurdaki rekor yükselişe 5 defa müdahale etti. Ayrıca Hazine Bakanının açıklamasına göre zaman zaman arka planda müdahaleler oluyor. Rezervlerde de son haftalarda düşüş var. Yani hem para hem maliye tarafı dövizdeki yükselişi bazı müdahalelerle engelliyor. Bunun da bir maliyet olduğunu biliyoruz. Peki, yurt içinde enflasyonu artıracak kalemlerde döviz etkisini azalmak yani aslında enflasyondaki yükselişi engellemek için kurdaki yükseliş tutulurken terazideki denge nasıl sağlanıyor? Önceki yıl rezervlerdeki düşüş çok konuşulmuştu ve swaplar hariç tutulduğunda -50 milyar dolara yakın bir açığın olması nedeniyle bu terazideki dengenin nasıl sağlandığına dair bir kaygı var.
Maliyetlerdeki artış, iç ve dışa gelişmelerin yarattığı endişe ve sürecin tersine izlenmeye devam eden para politikası nedeniyle kurdaki her yükseliş çok riskli. Belki 13’lerden 14’lere yükseliş 18’ler dikkate alındığında düşük görülebilir. Ama unutmamak gerekir ki 18’lerin maliyetini yaşarken kurdaki her çıkış yeni maliyet anlamına geliyor.
Dolar kurunda 14,80 seviyesini direnç olarak izlediğimizi yineleyelim. Geçen hafta bu seviyeden kapandı ve bu seviyenin korunması durumunda devam edecek harekette 15,65’i ilk seviye olarak takip ediyoruz.
Savaş riskini azaltan olumlu haber akışında GOP’ların desteklenmesi ve küresel fiyatlamaya uyumlu seyirde ise kurda yaşanacak düşüşlerde öncelikle 14’ün altına gevşeme olması ve yeniden fiyatın 13,80’lere doğru inmesi gerekir.