Finansal dışlanma, bireylerin çeşitli sebeplerden ötürü her türlü finansal hizmetten yararlanamaması anlamına gelir. Kavramın ilk ortaya çıktığı zamanlarda dışlanmanın coğrafi nedenlerden dolayı oluştuğu vurgulanırken, yapılan çalışmalar diğer nedenleri de açıklama yoluna gitmiştir. Avrupa Komisyonu'na göre; insanların ait oldukları toplumun ihtiyaçlarına uygun ve normal bir yaşam sürmelerini sağlamada kullanabilecekleri finansal hizmet ve ürünleri normal piyasa koşullarında elde edebilmede ve kullanabilmede karşılaştıkları zorlukları kapsayan süreç finansal dışlanmışlık sürecidir.
Geçmişte coğrafi koşulların zorluğu neticesinde pek çok yerleşim birimine bir banka şubesinin dahi açılamamış olması, bireylerin finansal dışlanmışlığa maruz kalması için yeterli bir sebepti. Bugün ülkemiz açısından bakıldığında ise, devlet bankalarının yurdun en ücra köşesinde şube açtığı bilinmektedir. Ancak bu kez de terör tehlikesi nedeniyle Doğu ve Güneydoğu sınırındaki şubeler oradaki yurttaşlara arzu edilen düzeyde hizmet verememektedir.
Finansal dışlanmışlığın en temel göstergesi bireyin herhangi bir bankada hesabının olup olmamasıdır. Maaş çekme, mevduat yatırma, kredi alma, fatura ödeme gibi basit finansal aktiviteler bir banka aracılığıyla gerçekleşmektedir. Ancak bankada vadesiz mevduat hesabı dahi olmayan pek çok birey bulunmaktadır.
Kuşkusuz bu durumun birincil sebebi yoksulluktur. Düşük gelirli olan ya da geçimini yardım toplayarak sağlayan bireyler marjinalleşmiş kesime örnek olarak gösterilebilir. Açlıkla boğuşan Afrika ve savaş mağduru Ortadoğu'da maalesef milyonlarca insan perişan bir halde yaşamaya çalıştığından sadece finansal değil her türlü dışlanmaya maruz kalmıştır. Bunların yanı sıra kayıt dışılık da finansal dışlanmışlığa zemin oluşturur. Nüfus kaydının olmaması en ekstrem boyut olmak üzere, vergi kaçırma amaçlı ticaretin kayıt altına alınmaması, tapu kayıtlarının eksikliği, kaçak işçi çalıştırılması veya ücretlerin eksik gösterilmesi, haciz korkusu nedeniyle banka hesabı bile açtıramama kayıt dışılığa örnek olarak verilebilir. Yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen her birey de haliyle finansal dışlanmışlığa itilmektedir.
Bankalardan uygun oranlı kredi çekememek ya da sigorta yaptıramamak da finansal dışlanmışlık göstergelerindendir. Bankalar müşterilerine kredi vermeden önce detaylı araştırma yaparak, bireyin ya da şirketin kredi notuna bakmaktadır. Geçmişe yönelik borcu bulunmayan, kanuni takibe takılmamış, gecikmeye düşmeyen bireysel müşteriler tercih edilebilir olanlardır. Kredi notu beğenilmeyen müşterilerse geri çevrilmektedir. Bu durum bireyleri tefecilere mecbur bırakırken, kayıt dışılık, finansal dışlanmışlık ve aşırı borçlanmayı da beraberinde getirmektedir.
Aşırı borçlanma ya da borçların kötü yönetilmesi her zaman yoksulluğun bir sonucu değildir. Bazen bireyler varlıklı oldukları halde bilerek veya bilmeyerek aşırı borç yükünün altına girer ve zamanla borçlarını ödeyemez duruma gelir. Bu durumda finansal hizmetlerden yararlanma imkânını kaybeder ve dolayısıyla dışlanmaya maruz kalır.
Hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmeler de bazen finansal dışlanmışlığa neden olur. İnternet bankacılığının yaygınlaşması, telefon bankacılığı, ATM'lerden alınan hizmetlerin fazlalaşması gençler için sorun teşkil etmezken; baby boom ve X kuşağı için ciddi sıkıntı yaratmaktadır. İşlemlerini nakit parayla yapmaya alışmış, teknolojiye güvenmeyen, yaptığı işlemlerin sonucunda ıslak imza arayan ve makineyle değil insanla iletişim kurmak isteyen yaşlılar bazen sırf bunlarla uğraşmamak için gönüllü finansal dışlanmışlığı seçmektedir. Emekli maaşını ATM'den çekemeyen birçok yaşlı ya bankada sıra beklemekte ya da banka kartı ve şifresini çocuklarına vererek işlerini halletmeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak finansal dışlanmışlığı yaratan en önemli sebep finansal okuryazar olunmamasıdır. Finansal okuryazar olmayan kadınlar finansal dışlanmışlığa çok daha fazla açıktır. Bugüne kadar önemli karar mekanizmaları geleneksel arz yanlı tedbirler doğrultusunda; düşük gelirli tüketiciler için banka hesabı açarak, mikro finansal işlemlerin yaygınlaşması için teşviklerde bulunarak ve bankacılık hizmetlerinden yoksulların da yararlanması için düşük maliyetli ürünler dizayn ederek finansal dışlanmışlıkla mücadeleye girişmiştir. Burada en önemli görev OECD ülkelerine düşmektedir. OECD ülkelerinde yaşayan düşük gelirli tüketicilerden başlanarak finansal okuryazarlık çalışmaları halka halka büyümeli ve gelişmekte olan ülke vatandaşları arasında yaygınlaştırılmalıdır.