Bu makale 11.08.2022 tarihinde İngilizce olarak yayımlanmıştır.
Bu hafta Kongre'den geçmesi beklenen Enflasyonu Düşürme Yasası, ABD'deki enerji sektörünü etkileyen birçok hüküm içeriyor. Enerji ve ilgili şirketlerdeki yatırımcıların, mevzuatın petrol, doğal gaz ve enerji hisse senetleri üzerinde nasıl bir etki etmesini bekleyebileceklerini şöyle açıklayabiliriz:
1. Karbon Yakalama, Hidrojen ve Biyoyakıt Girişimleri İçin Vergi Kredileri
Bu krediler, ExxonMobil (NYSE:XOM) ve Occidental Petroleum (NYSE:OXY) gibi büyük fosil yakıt üreticilerinin kısa vadede herhangi bir getiri beklentisi olmadan yatırım yaptıkları enerji sektörü alanlarında ortaya çıkar. Uygun maliyetli karbon yakalama teknolojisinin uygulanmasına daha yıllar var, biyo-yakıt pazarı henüz emekleme aşamasında ve hidrojen pazarı ise çok daha uzakta. ABD'deki büyük petrol ve gaz üreticileri paralarını fosil yakıt üretip satarak kazanıyor ancak bu yasa kapsamında büyük vergi indirimlerinden yararlanmalarını sağlayacak pahalı karbon yakalama projelerine ve biyoyakıt araştırmalarına yatırım yapmaya güçleri yetiyor. Daha küçük petrol ve gaz şirketlerinin hiçbir zaman kârlı olmayacak hayali girişimlere harcayacak paraları yoktur, bu nedenle bu vergi indirimlerinden Büyük Petrol'ün yararlanabildiği şekilde yararlanamayacaklar.
Amerika Bağımsız Petrol Birliğine göre bağımsız petrol üreticileri ABD petrolünün %83'ünü ve ABD doğal gazının %90'ını ürettiği için bu durum yatırımcıları yakından ilgilendiriyor. Bu yasa daha küçük şirketlerin rekabet etmesini ve yeni şirketlerin piyasaya girmesini daha da zorlaştıracak. ABD petrol üretimi de zarar görebilir.
2. Elektrikli Araçlar için Vergi Kredileri
Yasa, elektrikli araç (EV) alımları için 7500 dolar gibi çok önemli bir vergi kredisi içeriyor. Görünüşe bakılırsa bu, elektrikli araç endüstrisine önemli bir teşvik sağlayabilir ve elektrikli araç üreten şirketlerin (örneğin Tesla (NASDAQ:TSLA) ve Rivian (NASDAQ:RIVN)) hisse senedi fiyatlarını potansiyel olarak yükseltebilir. Ancak bir elektrikli aracın bu vergi kredisine hak kazanabilmesi için bataryanın Kuzey Amerika'da çıkarılan madenlerle veya Kuzey Amerika'da geri dönüştürülen malzemelerden üretilmiş olması gerekiyor. Elektrikli araç üreticilerinin bu hükmü atlatmanın bir yolunu bulması mümkün ancak şu an itibariyle otomotiv endüstrisi, ABD'de mevcut 72 elektrikli, hidrojen ve plug-in hibrit (prize takılarak şarj edilebilir araç) model araçtan 50'sinin krediye hak kazanamayacağını söylüyor.
Kredi, elektrikli araç bataryalarının bileşenleri olan kobalt gibi mineraller için yerli madenciliği ve yerli batarya üretimini teşvik etmek üzere tasarlandı. Ancak batarya fabrikaları inşa etmenin ve yeni madenler açmanın önündeki engeller, 7500 dolarlık bir vergi kredisinin karşılayabileceğinden çok daha büyük. Elektrikli araç satıcıları, belki yabancı yapımı pillere yerli üretim bir parça ekleyerek ve bunu Kuzey Amerika yapımı olarak markalayarak bu hükmü aşmanın bir yolunu bulabilir ancak şu an itibariyle bu vergi teşviki daha fazla elektrikli araç satılmasına yardımcı olmayacak. Petrol talebiyle ilgili tahminlerinde artan elektrikli araç kullanımını da hesaba katan yatırımcılar, en azından kısa vadede, bu mevzuatın elektrikli araç alımlarını artıracağını beklememeli. EV gelirlerinin bu hüküm sayesinde artış elde ettiğini görmek isteyen yatırımcılar dikkatli olmalı.
3. Metan Ücretleri
Yasa, petrol ve doğal gaz üreticilerine faaliyetlerinden kaynaklanan metan emisyonları için ücret ödenmesini öngörüyor. Atmosfere metan gazı salan ya da sızdıran şirketlerden, 2024 yılında ton başına 900 dolar ücret alınacak ve bu ücret 2026 yılına kadar ton başına 1500 dolara yükselecek. Bunu bir bağlama oturtmak gerekirse doğal gazın mevcut piyasa fiyatının yaklaşık iki katı. Çevreci gruplar bu ücretlerin, petrol ve gaz şirketlerini bunları ödemekten kaçınmak için emisyonlarını olabildiğince çabuk azaltmaya iteceğini iddia ediyor. Ancak bu ücretler sadece EPA metan yönetmeliklerine uymayan şirketler için geçerli olacak ve bu yönetmelikler henüz kesinleşmedi, 2023'ün başına kadar da kesinleşmesi beklenmiyor.
Pratikte bu, bazı şirketlerin büyük bir dezavantaja sahip olacağı anlamına geliyor. Bu tür işletmeler arasında maliyetli metan izleme sistemleri uygulamayan, metanı yakalamak ve kendi faaliyetlerine yakıt olarak kullanmak için sistemler kurmayan ve fazla metanı doğal gaz piyasasına aktarmalarını sağlayacak boru hattı ağlarına bağlı olmayanlar yer alıyor.
Bu aynı zamanda üreticilerin, kayaç petrol çıkan bölgelerde eskiden olduğu gibi hızla yeni kuyular açamayacağı ve yeni üretimi devreye sokamayacağı anlamına geliyor. Bu bölgelerdeki ABD'li üreticiler, eskiden üretimi hızla arttırıp azaltarak piyasa güçlerine yanıt verebiliyorlardı. Bu yeni düzenlemelerle birlikte üretimin maliyeti artmakla kalmayacak, aynı zamanda üretimin devreye girmesi de daha uzun sürecek. Çünkü sondaj başlamadan önce metan sorununu çözmek için daha fazla altyapının kurulması gerekecek. Permiyen ya da gelecekte keşfedilecek herhangi bir kayaç petrol bölgesi, artık bir zamanlar olduğu gibi hızlı hareket edebilen bir petrol üretim bölgesi olamaz. Yatırımcılar bu sınırlamaların, ABD üretimini gelecekte piyasa koşullarına daha az duyarlı hale getireceğini anlamalı.