“Türkiye Ekonomi Modeli” ismi verilen yeni ekonomi politikası Eylül itibarıyla uygulanmaya başladı.
Bu politika ile ne hedefleniyor?
Yatırım, istihdam, cari fazla ve büyüme hedefleniyor.
Nasıl bir uygulama var?
Faizler düşük tutularak yatırım desteklenecek. Yatırımlar artınca çalışana ihtiyaç da artacağı için istihdam sağlanacak. Sektör desteklendiği için ihracat artacak. Böylelikle cari fazla verilecek ve elbette ki büyüme sağlanacak.
Dikkat ederseniz değerli okuyucu bu modelde enflasyonu düşük tutmaya dair hiçbir politika yok!
Süreç nasıl işliyor?
Faiz %19’dan %13’e düştü.
İstihdamda 31 milyona yaklaşıldığı açıklanırken resmi işsizlik oranı %10,3 oldu. Eylül’de işsizlik oranı %11,5; işsiz sayısı 3 milyon 794 bin kişi idi. Güncel işsiz sayısı 3 milyon 541 bin kişi.
İhracat kısmı modelde hedefle uyuşmazlığın en keskin örneği olarak dikkat çekiyor. İhracat oranı artsa da ithalattaki artış katbekat üzerinde.
Son resmi rakamlara göre yılın ilk 7 ayını kapsayan Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat %19,1 artarak 144 milyar 331 milyon dolara çıkarken, ithalat %40,7 artarak 206 milyar 508 milyon dolara yükseldi.
Yine TÜİK verilerine göre dış ticaret açığı Ocak-Temmuz döneminde %143,7 artarak 25 milyar 510 milyon dolardan, 62 milyar 177 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Temmuz döneminde %82,6 iken, 2022 yılının aynı döneminde %69,9'a geriledi.
İthalat maliyetindeki artış çok fazla
İhraç edilen malların değeri geçen yıla %12 artarken ithal edilen malların değeri ise %34,9 oranında artış yaşadı. Bu son derece yüksek bir fark. Ayrıca ihraç edilen malların miktarı artsa da getirisinin ne kadar altta kaldığı da ortada.
Bu ne anlama geliyor?
İhracatta rekorlar olsa bile getirinin sağlanamadığı anlamına geliyor. Bunu dış ticarette %150’ye yakın açık verilmesinden zaten net görebiliyoruz.
Bir de cari fazla hedefi var…
Hem ihracat hem turizm gelirleri ile cari hesapta fazla verilmesi hedefleniyordu, fakat ilk 7 ayda 32 milyar dolardan fazla açık verildi.
Hedeflere neden ulaşılamıyor?
Bunun en önemli sebebi enflasyon…
Yurt içinde enflasyon küresel emtia, gıda ve enerji krizi baş göstermeden başlamıştı. Eylül-Aralık döneminde faiz indirimine karşı yükselişe geçen kur atağı zaten yüksek olan enflasyonun patlamasına neden oldu. 2021 yıl sonu enflasyonu %36’ydı ki bu oranda daha kur geçişi çok yansımamıştı.
Kura müdahale gelse de yılın ikinci çeyreğinde kur etkisine küresel fiyat artışı ve savaş da eklenince enflasyon önüne geçilemez bir seviyeye geldi. Aslında bu ifade doğru olmayabilir, çünkü zaten önüne geçilmeye çalışılmıyordu. Planlanan uygulamayla enflasyonun kendiliğinden düşmesi öngörülüyordu. Olamazdı ki olamadı da…
Haliyle hem iç en dış etkenler enflasyonu yükseltti. Dış ticarette kesinlikle yükün fazlası enerji maliyeti, ama ne önemi var? Önemli olan sonuç, yani hedeflere ulaşılamaması ve açık verilmesi. Yoksa TCMB’nin her PPK metninde işler yoluna girerse enflasyon da %5 hedefine yakınsar, cümlesi gibi enerji maliyeti olmazsa fazla verecektik, açıklamasının karşılığı yok.
Kaçınızın geliri son üç ayda geçen yıla göre %7,6 arttı?
Verilere göre Türkiye ekonomisi Nisan-Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %7,6 büyüdü. Hem de bunu %80’lik rekor bir enflasyon %144’lük rekor bir üretici maliyetiyle yaptı.
Baktığımızda ikinci çeyrekte işgücü ödemelerinin payı %32,6’dan %25,4’e düşmüş. Bu ne anlama geliyor? Oranın düşmesi büyüme içindeki payın azalması anlamına geliyor. Yani çalışan gelirini artıramamak bir yana kayıp yaşamış.
Büyüme nedir?
Kazanımların kişi başı geliri artırmasıdır. Yani birey, geçen yıla göre maddi kazancını artırmış olmalı. Oysa göz ardı edilen ve kendiliğinden önce Haziran’da sonra Eylül’de sonra Aralık’ta ve şimdi ise 2023’ün ilk çeyreğinde düşmesi beklenen enflasyon hanehalkında çok büyük bir gelir kaybına neden oldu. Büyüyememek bir yana kayıp hızlandı. Dolayısıyla %7,6’lık büyüme tabana yayılan kişi başına düşen bir gelir olmamakla beraber sadece belirli bir kesimin daha fazla zenginleştiği bir oran olmaktan öteye geçemez.
En hazin nokta ise bereketli olarak adlandırdığımız Türkiye’de tarım sektörü %2,9 daraldı. Demek ki rekolte değil, sürdürülebilir ve gerçekten kendine yetebilen bir tarım politikası gerekiyormuş…
*Grafiklerde kaynak TÜİK.