TÜİK’in açıklamasına göre 2021 yılında GSYH yüzde 11 oranında büyüdü ve 7.209.040 milyon TL’ye, kişi başına gelir de 85.672 TL’ye yükseldi. Bu değerleri dolara çevirirsek GSYH 803 milyar dolar, kişi başına gelir de 9.539 dolar ediyor. Buna göre Türkiye uzun bir aradan sonra dolar cinsinden de GSYH’sini ve kişi başına gelirini artırmış görünüyor. Bunlar, böyle bir ortamda son derecede olumlu gelişmeler olarak göze çarpıyor. Buna karşılık enflasyonun çok yüksek olması bu olumlu görünümü alıp götürüyor. Büyüme ve enflasyon ikilisini çeyrekler itibarıyla aşağıdaki grafikte gösterelim (Grafik, TÜİK verileri kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır)
Grafiğe bakılırsa Türkiye, uzun yıllardır yaşadığı ‘yüksek enflasyonlu’ büyüme olgusunu yaşamaya devam ediyor ve gelecekte de yaşayacak gibi görünüyor.
Büyüme konusunda biraz ayrıntılara bakalım, çünkü ayrıntılarda bazı sorunlar var.
Birinci mesele tarım kesimindeki küçülme. 2021 yılında mevsim etkisinden arındırılmış olarak bakıldığında tarım kesimi yüzde 2,2 küçülme yaşamış bulunuyor. Aşağıdaki grafik tarım kesiminin son dört yıldaki büyüme / küçülme performansını gösteriyor (Grafik TÜİK, Dönemsel GSYH Hesapları Bülteni ve ekleri 28 Şubat 2022’deki verilere dayanılarak tarafımdan hazırlanmıştır).
Gıda güvenliğinin giderek daha fazla önem kazandığı günümüz koşullarında tarım kesiminde yaşanan bu gerileme üzerinde durulması gereken bir durumdur. Hiç zaman geçirmeden bir uzmanlar kurulu toplayıp tarım kesiminin sorunlarını saptayıp çözümü için gerekli yapısal düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Özellikle son yıllarda tarım ürünlerinde artan ithalat zorunluluğu bu alanda artık kaybedecek bir tek gün bile kalmadığını gösteriyor.
İkinci mesele emeğin üretimden aldığı payın giderek azalmasıdır. Üretime katılan dört faktörden birisi olan işgücü ya da emek (diğerleri sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik) bu katılma karşılığında üretimden ücret olarak pay alır. Normal koşullarda üretimi temsil eden GSYH arttıkça ondan pay alan faktörlerin paylarının da eşit olarak artması ya da bu faktörler arasında en fazla kollanması gerektiği için işgücünün aldığı payın biraz daha fazla artması gerekir. Bu, gelir dağılımının iyileştirilmesi açısından da önemlidir. Bakalım öyle mi olmuş? Aşağıdaki grafik GSYH bileşenlerinin paylarında son yıllarda görülen gelişmeleri sergiliyor (Kaynak TÜİK, Dönemsel GSYH Hesapları Bülteni 28 Şubat 2022. Grafikteki kolonlar üzerinde açık mavi ile gösterilen bölüm işgücünün GSYH içindeki payını gösteriyor.)
Grafikten açıkça gözlemlenebildiği gibi iş gücünün GSYH’den aldığı payda (iş gücü ödemeleri ya da ücretler) gerileme var. 2019 yılının son çeyreğinde işgücünün GSYH’den aldığı pay yüzde 32 iken bu oran 2020’nin son çeyreğinde yüzde 28,8’e ve 2021’in son çeyreğinde yüzde 25,8’e düşmüş bulunuyor. Ücretlerin payında görülen bu düşüş Türkiye’de son birkaç yıldır gözlemlediğimiz orta sınıfın yok oluşu meselesinin belki de verilere yansımış en net göstergesi. Bu ciddi gerilemenin 2020 ve 2021 yıllarında yapılacak ölçümlerde gelir dağılımında bozulma olarak karşımıza çıktığını göreceğiz.
Türkiye’nin pek çok ekonomik sorunu var ama büyümeden hiç ayrılamayan yüksek enflasyon sorununa, tarım kesimindeki sıkıntılara ve gelir dağılımındaki bozulmalara önlem alınmadığı sürece bunlar ileride ciddi sorunlar yaratacak gibi görünüyor.