(Ayrıntılar eklendi)
Orhan Coskun
İSTANBUL, 22 Nisan (Reuters) - Eski Başbakan ve AKP üyesi Ahmet Davutoğlu, son seçimlerin ardından AKP'nin toplumsal desteğinin azaldığını, ittifak siyasetinin de partiye zarar verdiğini söyleyerek; cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşadığını ve partili cumhurbaşkanlığı uygulamasının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Davutoğlu yaptığı yazılı açıklamada, yaşanan ekonomik krizin temelinde bir yönetim krizi yattığını savunarak, son dönemde ekonomi yönetiminde alınan kararlarla serbest piyasa ilkelerinden uzaklaşıldığına dikkat çekti.
Dışişleri Bakanlığı görevinin ardından 2015'te başbakanlığa getirilen ve AKP Genel Başkanlığı'na atanan Davutoğlu, Erdoğan ve parti ile yaşanan uyumsuzluğun ardından görevlerinden 2016 yılında ayrılmıştı. Daha sonra milletvekilliğine aday olmayan Davutoğlu parti içinde muhalif kanatta yer aldı. Partideki gelişmelerden rahatsızlık duyan Davutoğlu'nun önümüzdeki dönemde yeni bir parti kurabileceği de belirtiliyor.
Seçimlerin ardından ortaya çıkan toplumsal ve siyasal tablonun AKP'nin ve ülkenin geleceği ile ilgili şeffaf ve sağduyulu bir muhasebenin yapılmasını gerekli kıldığını belirten Davutoğlu, AKP yöneticilerini, aydınları, her siyasi kesimden vatandaşları ortak vicdan, akıl ve irade temelinde ortak gelecek belirlemek için omuz omuza vermeye davet etti.
İstanbul
ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarında alınan sonuç olmak üzere, partinin toplumsal desteğinde görülen azalma gerçeğiyle yüzleşmek ve bunu sağduyulu bir şekilde değerlendirmek durumunda olduklarını söyleyen Davutoğlu, "Partinin varoluş gerekçesi ve geleceği herhangi bir faninin, sınırlı bir toplumsal kesimin, bir ekonomik çıkar grubunun hatta tek bir neslin kaderine, tercihlerine ve takdirine bağlı değildir ve olmamalıdır" dedi.
Davutoğlu, "Bu hareket ikbal hesaplarına, gittikçe kabaran egolara ve kısır çekişmelere kurban edilmemelidir" dedi.
İTTİFAK SİYASETİ PARTİYE ZARAR VERİYOR, GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Son yıllarda partinin insan-odaklı, insan haklarına dayalı, özgürlükçü, reformcu, kuşatıcı, kendinden ve geleceğinden emin siyasi söyleminin yerini devletçi, güvenlikçi, statükocu ve salt beka endişelerine dayalı bir söylemin aldığını söyleyen Davutoğlu, "Son seçimlerde alınan neticeler Cumhur İttifakı olarak dahi sahil kesimlerinden koparak İç Anadolu ve
Karadeniz'e
doğru daralan
bir siyasal
etkinlik alanına sıkışmakta olduğumuzu göstermektedir" dedi.
"Kendisini partimizin kurullarının üstünde
gören ve adeta paralel bir
yapı gibi partiyi yönetmeye çalışan bir odağın ortaya çıkması ve partinin seçilmiş yetkililerini ve kurullarını
devre dışı bırakmaya kalkışması teşkilat kurumsallaşmasının özünü sakatlamıştır" diyen Davutoğlu, "...Partimiz ve ülkemiz, hırslarına esir düşmüş dar ve çıkarcı bir çevrenin ikbal kaygılarına terk edilemez" dedi.
Partinin seçim sonuçları vesilesiyle yapacağı muhasebenin ittifak siyasetini de içermesi gerektiğini, ittifak siyasetinin hem oy oranı hem de parti kimliği açısından partiye zarar verdiğini ortaya koyduğunu kaydeden Davutoğlu, "Partimiz seçim sonuçlarını doğru analiz ederek ittifak siyasetini gözden geçirmelidir" dedi.
PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİ
Davutoğlu, cumhurbaşkanının seçimlerin birinci derecede tarafı olarak seçim ortamının gerektirdiği yoğun ve çoğu zaman da sert siyasi polemiklere girmek durumunda kalmasının devlet geleneği içinde toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durması gereken cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol açtığına dikkat çekti ve şöyle devam etti:
"Yeni sistemin en asli unsurlarından biri olarak görülen partili cumhurbaşkanlığı uygulaması mevcut cumhurbaşkanımızın şahsından bağımsız olarak yeniden değerlendirilmeli ve cumhurbaşkanlığı ile parti genel başkanlığı görevlerinin bir arada yürütülmesinin doğurduğu sakıncalar giderilmelidir."
KUVVETLER AYRILIĞI GARANTİYE ALINMALI
Hukukun güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme ve ahlaki çizgiye getirme alanı olduğunu, yargının kontrol altına alınması çabasının hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmesi gerektiğine dikkat çeken Davutoğlu, "Kuvvetler ayrılığını garantiye almak üzere, yasama erki yürütme ve yargı erkleri karşısında dengeleyici bir otonomiye sahip kılınmalıdır" dedi.
Davutoğlu, seçim sistemi ve siyasi partiler kanununun gözden geçirilerek tek tek milletvekillerinin temsil gücünün tahkim edilmesi, yasama süreci içindeki etkinliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Düşüncelerini ifade eden gazeteci, akademisyen, kanaat önderi, siyasetçi kim olursa olsun hiç kimse işini kaybetme, yaftalanma, sosyal medya linci ve hakaret tehditleri ile karşılaşmaması gerektiğini kaydeden Davutoğlu, "Özgür düşüncenin, eleştirinin temel unsuru olan ve gelişmiş demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basın ise tek elden yönetilen bir propaganda aracı haline gelmiştir. Gerçek basın özgürlüğü demokrasimizin bağışıklık sistemidir. Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek Türkiye'nin zihni kapasitesini daraltmaktadır" dedi.
EKONOMİK KRİZ İNKAR İLE YÖNETİLEMEZ
Davutoğlu kamu yönetimde hısım ve akraba kayırmacılığının yaygınlaşmasının her türlü yozlaşmanın ve güç zehirlenmesinin hem en önemli sebebi, hem de en çarpıcı göstergesi olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
"Kamu ihalelerinin toplumun bilgisi olmadan gerçekleşmesi, ihale kanunundaki istisnaların kanunun kendisini fiilen işlemez hale getirmesi, kamuoyunda devlet bütçesi ile yapılan işlerin sürekli aynı şirketlere verilmesi gibi yolsuzluk algısına yol açan olgular da acilen yüzleşilmesi ve gereğinin yapılması gereken hususlardır."
Davutoğlu, toplumun bütün kesimleri ekonomideki kriz ortamını bizzat yaşarken bu gerçeği inkâr etmenin, yönetime olan güveni sarsmaktan başka bir şeye yaramayacağını, yaşanan ekonomik krizin varlığı inkâr edilerek yönetilemeyeceğini savundu.
"Yaşadığımız ekonomik krizin temelinde bir yönetim krizi yatmaktadır" diyen Davutoğlu, "Görüntüyü kurtarmak için zaten zor durumda olan kesimleri suçlayıcı ve buyurgan bir dil kullanmak, piyasa kuralları içinde oluşması gereken dengeleri baskı uygulayarak piyasaya rağmen oluşturmaya çalışmak, Türkiye'nin kalkınması için yararlanması gereken küresel yatırımcıları ürkütmek ise kesinlikle kaçınılması gereken çıkmaz yollardır" dedi.
Son dönemde ekonomi yönetiminde alınan kararlarla serbest piyasa ilkelerinden uzaklaşıldığını, piyasa ekonomisinde devletin ancak nesnel ve genel kurallar koyarak ve bu kurallara uygunluğu denetleyerek ekonomiyi yönlendirdiğini söyleyen Davutoğlu, "Denetim bağımsız, tarafsız ve nesnel ilkelere bağlı olmalı, asla bir baskı aracı ve tehdit unsuru olarak kullanılmamalıdır. Bu çerçevede bankaların mevduat ve kredi politikalarına doğrudan müdahale çözüm getirmez" dedi.
Davutoğlu, faiz dışı kamu harcamalarında kaydedilen artış ve ortaya çıkan bütçe açığının bir seferlik gelirlerle saklanmaya çalışılmasının güveni sarstığını, ekonomi ile ilgili kararlarda açıklanan verilere duyulan güvenin olmazsa olmaz bir unsur olduğunu söyleyerek, son dönemdeki bazı uygulamaların verilere olana güveni sarstığını belirtti.
Davutoğlu son olarak parti yöneticilerini ve ilgili kurullarını bütün bu konuları ve gelecek vizyonunu aklı selim ve soğukkanlılıkla değerlendirmeye, kanaat önderlerini, aydınları ve her siyasi kesimden vatandaşları ortak vicdan, akıl ve irade temelinde
ortak
geleceği
belirlemek için omuz omuza vermeye davet etti.