Tulay Karadeniz / Orhan Coskun
ANKARA, 17 Haziran (Reuters) - Suriye'nin kuzeyinde İslam Devleti (İD) denetiminde olan Tel Abyad'ın Suriyeli Kürtlerin silahlı kanadı YPG öncülüğündeki grupların eline geçmesi Türkiye'yi güvenlik risklerini artırdığı gerekçesiyle endişelendirirken; analistler sahadaki durumu değiştirmek için Ankara'nın elinde pek fazla politika aracı bulunmadığını ancak kaygılarının dikkate alınması için İD politikasıyla ilgili algıyı düzeltmesi ve çözüm sürecini ilerletmesi gerektiğini belirtiyor.
İslam Devleti ve PKK ile bağlantılı olduğu belirtilen PYD'nin silahlı gücü YPG arasında devam eden çatışmalar neticesinde ve ABD öncülüğündeki İD karşıtı koalisyonun da verdiği destekle, Tel Abyad kentinin kontrolü hafta sonunda YPG güçlerine geçti.
Türkiye sınırındaki Tel Abyad'ın ele geçirilmesi, İD'ye katılacak yabancı savaşçılar için önemli bir kanalın kapanması ve Suriye-Türkiye sınırının 400 kilometresinin denetiminin Suriye topraklarındaki Cizre ve Kobani kantonlarının birleştirilmesi ile Suriyeli Kürtlerin eline geçmesi anlamına geliyor.
Ancak PYD'nin bölgedeki Türkmen ve Arapları bu bölgeden temizlediği iddiasında bulunan Ankara, bu süreçte ABD öncülüğündeki İD karşıtı koalisyonun PYD'yi destekler nitelikte bir bombardıman yapmasından, yerleşim birimlerinin hedef alınmasından ve bu gelişmelerin neden olduğu Türkiye'ye yönelik yeni göç dalgasından son derece rahatsız.
Reuters'a konuşan bir Türk yetkili, "Tel Abyad bölgesindeki Türkmenlerin ve Arapların göçe zorlandığı görülüyor, bölgede bir "demografik ayar" yapılmaya çalışılıyor. Türkiye'nin Tel Abyad konusundaki rahatsızlıkları hem Ankara'da hem de Washington'da yapılan temaslarla ABD'ye iletildi" dedi.
"PYD'nin bölgede yaptıkları ve demografik dizayn çalışmaları son derece tehlikeli ve PYD bu anlamda ateşle oynuyor" diyen bir başka üst düzey yetkili de, "Bu bölgede Arapsızlaştırmadan öte PYD'lileştirme için her türlü adım atılıyor. Suriye tarafında IŞİD'in varlığı bir tehdit iken PYD'nin operasyonları bölgede çatışma ortamının daha da genişlemesine neden olacak bir noktaya doğru gidiyor" dedi.
Ankara'nın orta ve uzun vadede endişeleri, Cizre ve Kobani kantonlarından sonra PYD'nin denetim altında tuttuğu hattı Afrin kantonu ile birleştirerek Suriye'nin kuzeyinde Irak'takine benzer bir Kürt bölgesi oluşturulması, bunun PKK'yı güçlendirmesi, bölgede bir Kürt Arap çatışmasının ortaya çıkarak Esad rejimi ve İslam Devleti ile mücadele hedefinin zarar görmesi ve bu ilerlemenin Türkiye sınırında yaratacağı yeni göç dalgaları.
ANKARA NE YAPABİLİR?
"Bundan sonra neler olacağını yakından takip ediyoruz ama koalisyonun gerçekleştireceği bombardımanın nereye yöneleceği, PYD'nin ne yapacağı ve IŞİD'in halen yaptığı gibi sivil halkı canlı kalkan olarak kullanıp kullanmayacağı önemli olacak; buna göre davranacağız" diyen üst düzey yetkili, "İnsani yardım konusu tamamen Türkiye'nin üzerine yıkılmışken, güvenliğin de sadece Türkiye'nin üzerine yıkılmaya çalışılması gibi bir yaklaşım var, bunu kabul etmek mümkün değil" diyerek Türkiye'nin tek taraflı adımlar atmayacağını sinyalini verdi.
Suriye'de dördüncü yılına giren iç savaşın ardından yaklaşık 2.5 milyona yakın göçmen Türkiye'ye sığınırken, yeterli destek alamayan Türkiye insani yardım kapsamında 5 milyar dolara yakın harcama yaptı.
TEPAV güvenlik analisti Nihat Ali Özcan da "Şu an Ankara'nın yapabileceği hiçbir şey yok, sadece mültecileri kabul edip, bakar. Tek başına orada oyunu değiştiremez. Zaten Türkiye'de bir hükümet sorunu da var, böyle bir ortamda bunu değiştirmenin mümkün olacağını sanmıyorum" dedi.
"Türkiye kara çatışması anlamında soruna tek başına dahil olmak istemiyor" diyen USAK Ortadoğu analisti Kamer Kasım da "Kimse Türkiye'den kara savaşına girmesini beklemesin. Bunun için müttefiklerinin bir kararı lazım... Elindeki politika nedir? Tabii Türkiye her sorunda olduğu gibi müttefikleri ile hareket eder" dedi.
IŞİD'e karşı oluşturulan koalisyona destek veren ancak bombardımana katılmayan Türkiye, baştan beri göçmen akınının önlenmesi için güvenli bölge oluşturulmasını ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın görevden uzaklaştırılmasını istiyor.
Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi İlter Turan ise bu noktada atabileceği sınırlı adımlar çerçevesinde Ankara'nın önceliğinin kaygılarının özellikle ABD ve diğer müttefiklerince dikkate alınması ve onların Türkiye çizgisinde politika izlemesi için İD ile ilgili politikasına ilişkin algıyı değiştirmek olması gerektiğine dikkat çekti:
"Türkiye'nin şu ana kadar PYD'ye karşı aldığı vaziyet aslında dünyada destek bulmamıştır. Çünkü Türkiye'nin aldığı tutum IŞİD'i destekleyen bir tutum gibi değerlendirilmiştir. Türkiye IŞİD'e karşı konumunu netleştirmek mecburiyetindedir. Bu netleştirme karşılığında bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi gibi Türkiye'nin şikayetçi olduğu hususlar giderilebilir. Türkiye IŞİD'e karşı pozisyonunu bu şarta bağlı olarak yeniden belirleyebilir."
Son birkaç yıldır bölgesel gelişmelerde Türkiye ile ABD'nin izlediği farklı politikalar nedeniyle zaman zaman karşılıklı sert açıklamalar oluyor.
Analistler, Kürtlerin Suriye'de artan etkinliği ve "terör örgütü" olarak nitelendirdiği PYD'nin uluslararası toplum nezdindeki meşruiyetinin artmasından rahatsız olan Ankara'nın bu durumun başta PKK'ya yönelik etkilerini gidermek için "çözüm sürecine" hız verilmesi gerektiğine de dikkat çekiyorlar.
"Türkiye kendi çözüm süreci üstünde yoğunlaşır ve kendi Kürt nüfusunun şikayetlerine cevap verecek bir politika geliştirirse, buradan rahatsızlık duyması için herhangi bir sebep bulunmuyor" duyan Turan, "Zaten bu, sürdürülebilir bir siyasi değişikliğe işaret etmemektedir. Kantonların birleşmesi ile ortaya yeni bir devlet falan çıkacak değildir, işin sonunda Suriye'de bir çözüme ulaşıldığı zaman bu da Suriye'nin bir parçası olacaktır" dedi.
USAK analisti Kasım da ABD'nin bölgede yeni müttefik olarak Kürtleri belirlediği görüşlerine katılmadığını belirterek, işbirliği yapabileceği tek aktörün NATO üyesi olan Türkiye olduğunu belirtti ve "Türkiye'nin ikame edilmesi söz konusu olamaz" dedi.
Kasım, PKK konusunda Batılı ülkelerdeki gibi bir çözüm sürecinin yürütüldüğünü belirterek, "Suriye ve Irak'ta şu veya bu gelişme olabilir, ama bunlar çözüm sürecini etkilememeli. Çünkü Türkiye'nin devlet yapısı ne Irak ne de Suriye gibi. Türkiye sınırları dışındaki gelişmelerle çözüm sürecini çok ilişkilendirmemek gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Hükümetin başlattığı ve İmralı'da hükümlü bulunan Abdullah Öcalan'ın destek verdiği çözüm süreci, seçim dönemin karşılıklı sert açıklamaların ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın itirazlarının ardından "bekleme odasına" alındı.