Robin Emmott / Gabriela Baczynska
BRÜKSEL, 19 Ekim (Reuters) - Avrupa Birliği ile Türkiye arasında aylar süren söz düellosunun ardından AB liderleri, bugün yapacakları zirve toplantısında Ankara'ya karşı uzlaşmacı bir tavır ortaya koyacaklar.
Buna rağmen bazı üyeler hâlâ Türkiye'nin ilerleme kaydedilemeyen tam üyelik başvurusundan doğan yardımların kesilmesini istiyorlar.
Almanya Başbakanı Angela Merkel geçen ay ülkesindeki seçim öncesi Türkiye ile üyelik müzakerelerine son verilmesini AB liderleri ile tartışmaya açmayı savunmuştu.
Merkel'in seçimdeki başlıca rakibinin Türkiye'ye karşı aldığı sert tutum üzerine, aynı politikayı izlediği biliniyor.
Ancak diplomatlar, her ne kadar AB içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın otoriter tavırlarından duyulan kaygı sürüyorsa de, yeniden iktidarı aldıktan sonra Merkel'in Türkiye'nin tam üyelik girişiminin resmen iptali konusunda artık ısrarcı olmayacağını söylediler.
Bunun yerine Türkiye ile ilgili görüşmelerin, NATO üyesi Türkiye'nin mülteciler ve Suriye'deki İslamcı militanlarla mücadeledeki desteği ile, 2016 darbe girişiminden sonra ordu, kamu çalışanları, medya ve akademisyenlere uygulanan tasfiye arasında bir denge bulma çabalarına dönüşmesi bekleniyor.
Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras'ın dün Washington'da ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı ortak basın toplantısında Türkiye'yi bir demokrasi olarak görüp görmediği yolundaki bir soru üzerine Ankara'yı eleştirmekten kaçınması, AB'nin bu yeni politikasının ilk işareti oldu.
Tsipras, "Türkiye'nin Avrupa'ya dönük yolunu desteklemeye devam ediyoruz. Bölgesel güç olarak (Türkiye'ye) saygı duyuyoruz ve Avrupa perspektifine yönelik kalmaya devam etmesi gerektiğine inanıyoruz" dedi. bu hafta yaptığı Polonya ziyaretinde de Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda daha ileri bir ifade ile, Türkiye'nin sonuçta AB üyesi olacağını umduğunu söyledi ve ülkesinin İngiltere ile birlikte savunduğu, AB'nin doğuya doğru genişlemesi gereğini vurguladı.
Onlarca yıl üyelik görüşmelerini bekleyen Türkiye'nin 2005'te başlayan katılım müzakereleri, Erdoğan'ın iktidara geldikten sonra başlattığı ekonomik reformlarla aynı zamana denk gelmişti.
Buna rağmen Almanya ve Fransa, darbe girişiminden önce de bu denli büyük Müslüman nüfusa sahip bir ülkeyi AB'ye alma konusunda hep ikircikli oldular.
Yıllarca sonuçsuz kalan müzakereler için AB yetkilileri artık bu sürecin öldüğünü söylüyorlar ve insan hakları gruplarının yeterli kontrol ve denge mekanizmaları içermediğini söyledikleri başkanlık sisteminde Erdoğan'ın yetkilerinin daha da artacağına işaret ediyorlar.
AB'nin icra organı olan Avrupa Komisyonu'nun gelecek yılın başında AB hükümetlerinin Türkiye'nin adaylığını iptal edip etmemeleri konusunda bir rapor hazırlayacağı belirtiliyor ki, böyle bir gelişme Türkiye'nin yatırımcılar gözündeki imajını zedeleyebilir.
Bazı kuzey AB ülkeleri de AB'nin müzakere süreci içinde Türkiye'ye verilen yardımların kesilmesini çünkü, müzakerelerin fiilen kesilmiş olduğunu söylüyorlar. Bu ülkeler, yardımın hükümet dışı kuruluşlara verilmesi seçeneğini ileri sürüyorlar.
AB'nin Suriyeli mülteciler için Türkiye'ye verdiği paranın yanı sıra Ankara 2014-2020 yılları arasında 4.4 milyar euro mali yardım alacak ancak bu miktarın çok az bir bölümü altyapı gibi projelere bağlanmış durumda.
Üst düzey bir AB diplomatı, "Türkiye'ye verilen fonların sayısını ve hacmini azaltmalıyız ve bunları hükümete değil, sivil toplum kuruluşlarına yönlendirmeliyiz" dedi.
Diplomatlar, bu fonların bir kısmının Türkiye ile AB arasında 2016 yılında yapılan göçmen anlaşması uyarınca kullanılabileceğini söylüyorlar. Bu anlaşmaya göre AB 2018 yılı sonuna kadar Türkiye'ye 3 milyar euro vermeyi taahhüt ediyor.
(Haberi çeviren Ayşe Sarıoğlu; Redaksiyon Tülay Karadeniz)