Kadir Has Üniversitesi'nin alanında yetkin isimleri konuk ettiği Herkese Açık Kolokyum serisinin 18'inci toplantısının konuğu Kadir Has Üniversitesi UNESCO Dünya Mirası Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan oldu.
Açıklama şöyle:
Prof. Dr. Erkan online katıldığı toplantıda endüstrileşme ile birlikte şehirlerde terk edilen fabrikaların ve atıl kalan endüstri tesislerinin kentsel kalkınmaya araç olabilecek şekilde yeniden kullanıma açılmasının önemini anlattı.
Kadir Has Üniversitesi'nin gelenekselleştirdiği ve ekonomiden tarihe, sosyolojiden tasarıma birçok konunun ele alındığı "Herkese Açık Kolokyum"un 18'incisi Kadir Has Üniversitesi UNESCO Dünya Mirası Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan'ın katılımıyla gerçekleştirildi. YouTube ve Zoom üzerinden online olarak düzenlenen kolokyumun açılışını Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz yaptı. Rektör, Prof. Dr. Kösebay Erkan'ın kültürel sürekliliğin bir aracı olarak endüstrileşme, toplumsal değişim ve kültürel mirasın korunması üzerine yaptığı çalışmalarla gurur duyduğunu ifade etti.
Endüstrileşme kültürel kopuş da getirdi
Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan yaptığı sunumda endüstrileşmenin Osmanlı modernleşmesine olan etkilerini demiryolları üzerinden inceleyerek, toplumsal değişimden ve bu değişimin izlerinin kültürel mirasın korunması aracılığıyla bugüne ve geleceğe aktarılması için yürüttükleri çalışmaları anlattı. Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan, "Endüstri devriminin, tarihsel olarak tarımsal üretime ve zanaata dayalı üretim biçiminin doğurduğu geleneksel değerlerden önemli bir kültürel kopuş yarattığından söz etmek gerekir. Çünkü birinci endüstri devrimiyle birlikte o güne kadar ki toplumun davranış biçimleri, üretim biçimleri, kentteki yaşam koşulları bütünüyle değişti. O dönemde koruma kavramından bahsetmek mümkün olmadığından, mevcut olan yapıların tamir edilerek gündelik hayatta tutulduğunu, önemli dini yapıların kendini koruyarak gelecek günlere kendini aktarabildiğini biliyoruz. Ancak buhar gücüyle çalışan makinaların devreye girmesiyle birlikte çevre kirliliği, hızlı kentleşme, seri üretim gibi tarihsel kentleri dönüştüren çeşitli dinamikler gündeme geliyor. Koruma bilimi de bu dönemlerde şekillenmeye başlıyor. Endüstrileşme etkisindeki son iki yüzyıllık dönemde ise korunan kültür varlıkları üzerinden kültürel sürekliliğin izlerini okumak mümkündür" dedi.
3. Endüstri Devriminden sonra çevre hareketlerinin de oluşmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan, "Bu dönemde metropolleşme dediğimiz seviyeye geliniyor. Kömüre dayalı buharlı üretim teknolojisinin 1970'lere geldiğimizde tümüyle terk edilmesi fabrikaların, endüstri tesislerinin âtıl bir şekilde şehirlerde kalmasına neden oldu." diye konuştu.
Atıl fabrikalar şehirler için sürdürülebilir kaynak
1970'lerde tanımlanan çevre sorunlarının günümüzde küresel iklim değişikliği gibi kendini ispat etmiş bir olguya dönüşmesiyle birlikte sürdürülebilir kalkınmaya dikkat çeken Prof. Dr. Yonca Kösebay Erkan, artık büyüyen kentlerin metropolü de aşarak bölgeleri kapsamaya başladığını belirterek, "Nüfusa baktığımız zaman 1. Endüstri Devrimi sırasında bütünüyle kırsal bir nüfus söz konusu iken 2050'lere geldiğimiz zaman %70 oranında kentli olacak bir nüfustan bahsediyoruz. Bu noktada da bir önceki dönemde kentlerin çeperinde kurulmuş olan fabrikalar bu gün kent merkezlerinde terk edilmiş durumda olduklarından bu tesisler günümüz kentleri için bir fırsat olarak görülmeye başlandı. Şu an yürüttüğümüz AB projemizin konusu da bu. Endüstri mirası dediğimiz bu yapıların sürdürülebilir kentsel kalkınmaya araç olabileceğini ve kültürel bir kaynak olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz." dedi.
-iDeal Haber Merkezi-