Kardemir Genel Müdürü Ercüment Ünal,”Türkiye’de 50 milyon tonun üzerinde çelik üretim kapasitesi var. Geçen yıl ise fiili üretim 33,5 Milyon ton seviyesinde oldu”dedi.
Uluslararası Demir Çelik Sempozyumunda Kardemir Genel Müdürü Ercüment Ünal’ın konuşmalarında önemli noktalara aşağıda yer verilmiştir.
” 1995 yılında çelik sektöründe göreve başladığımda sektörün geleceğine ilişkin projeksiyonların yapıldığı bir birimde çalıştım. Mühendislikten direktörlüğe kadar bu görevlerde bulundum. Burada geçmişteki 3-5 yıllık verilere göre projeksiyonlar yapardık. Kullandığımız datalar ile tahmin ettiğimiz sonuçları, gerçekleşen ile kıyasladığımızda % 98,5’lara ulaşan tahminlerimiz ve fiyat projeksiyonlarımız olurdu. 2015 yılından itibaren piyasalar değişti. Eskiden sektör 3 yıl iyi gider 1 yıl dip yyapardı. Sonra tekrar toparlanırdı. Bunu bizler çok iyi tahmin edebilirdik. Global çelik endüstrisinde şu an kapasite fazlalığı nedeniyle arz talep dengesinde 2015’den bu yana sıkıntı yaşıyor. Bu sıkıntının temel sebebi Çin’deki kapasite fazlalığıdır. Çin’deki tesislerin devlet destekleri ile zararına da olsa mal satması fiyatları aşağı çekti. Türkiye’nin ciddi pazarları arasında yer alan Ortadoğu bölgesindeki karışıklıklarda pazar kayıplarına neden oldu.
Geçmişte 3-5 yıllık, hatta 10 yıllık verilere göre yaptığımız tahminler de artık 3 aya inmiş durumda. Eskiden 3 yılda yaşadıklarımızı 3 ay içerisinde yaşar hale geldik. Örneğin bundan iki ay önce hurda fiyatları 300 $’dı. Sonrasında bir panikle 260 $ mertebesine düştü ve kısa bir süre sonra yeni bir hareketle tekrar 300 $’a çıktı. Şimdilerde tekrar indi. Oysa eskiden sağlıklı bir şekilde yükselir ve düşüş gösterirdi. Şimdi ise talep ve mamul fiyatları girdi fiyatlarını destelemiyor ve fiyatlar geri kırılıyor. Sektör kendi yönünü belirrleyemiyor.
2015 ve 2016 yılında Çin’in Türkiye’ye, Avrupa’ya ve Amerika’ya ciddi tehditleri sebebiyle Çin’e büyük oranda vergiler kondu. Baktığınız zaman bu vergiler Çin için önemli olmadı çünkü, devlet desteği ile önemli oranda çelik satışlarını sürdürdüler. Örneğin referans bir sayı olarak 400 $ olan bir malı Çin, üzerine navlunu da ödeyerek Türkiye’ye 350 $ a getirebildi. Oysa ki bu malın global girdi maliyeti zaten 350 $. Devlet desteklerini ve koruma duvarlarını dikkate aldığınızda Amerika’da ciddi vergiler var. Türkiye’deki üreticiler maliyetlerini düşürüp Amerika’ya mal sattığında hemen bir damping soruşturması açılıyor.
Şu andaki çelik kapasitesinin % 50’sini üreten ve dünya ya ihracat yapan Çin, son 3-4 aydır politikasını değiştirerek ihracatını kesti. Şimdiki sıkıntımız ise gelişmekte olan ülkelerdeki talebin zayıflaması oldu. Ortadoğu’da bir hareket yok. Avrupa’ya gidiyorsunuz otomotiv sektörü dışında inşaat sektörü yok. Büyümeler % 2- 2,5 seviyelerin üstünde değil. Bakılddığında Çin ve ABD’nin ayrışmış olmasına rağmen talepte ciddi sıkıntılar var. Talepteki sıkıntılara rağmen fiyatlar aşağı doğru hareket etmiyor, fiyatlar sabit ama yönü belirsiz.
Türkiye’de 50 milyon tonun üzerinde çelik üretim kapasitesi var. Geçen yıl ise fiili üretim 33,5 Milyon ton seviyesinde oldu. Yani kapasitelerimizin önemli bir kısmı atıl kaldı. Burada nihai ürün tüketimini artırmak için politikalar geliştirmeliyiz. Bir taraftan atıl kapasitelerimizi kullanamıyoruz, diğer yandan ise ihraç ettiğimiz kadar çeliği ithal ediyoruz.
Çok hızlı gelişen ve küresel gelişmelere karşı çok duyarlı bir sektörün içerisindeyiz. Ülkemiz çelik sektörü ufak bir daralma ile ya hasta oluyor ya da grip. Oysa yaşanan gelişmelerden Çin ayrışıyor, ABD ayrışıyor. Ancak ülkemizde, yaşanan gelişmeler karşısında aksiyon almak için gecikiyoruz ve bu zaman kaybı da sektöre rekabetçiliğini kaybettiriyor”