Asli Kandemir
İSTANBUL, 15 Ocak (Reuters) - AKP'nin Kasım ayındaki seçim sonrası yeniden tek başına iktidar olmasının ardından gelecek hafta yurtdışında ilk defa yabancı yatırımcılarla bir araya gelecek olan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun en yoğun karşılaşacağı sorular yeni anayasa tartışmalarının politik bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığı üzerine olacak.
Davutoğlu, yatırım bankası Merrill Lynch evsahipliğinde 17-19 Ocak'ta Londra'da gerçekleştirilecek toplantılarda yatırımcılarla bir araya gelecek. Toplantılara Davutoğlu'nun yanı sıra Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile bazı bakanlar ve üst düzey ekonomi yetkililerinin katılması bekleniyor. Toplantılarda yatırımcı güveninin sağlamlaştırılması ve yatırımcıların sürprizle karşılaşmayacakları bir ortamın yaratılacağına dair mesaj verilmeye çalışılacağı belirtiliyor. ardından yaptığı açıklamalarda Davutoğlu, ekonomik reformların gündeminin ilk sırasında olacağı vurgularken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın gündeminde başkanlık sistemini de içerek şekilde kapsamlı bir anayasa değişikliği yer alıyor.
Bu çerçevede, anayasa değişikliği çalışmalarının başlatılması için bir komisyon kurulması ancak muhalefet partilerinin anayasanın değişmesi gerektiği konusunda hemfikir olmalarına karşın başkanlık sistemine sıcak bakmamaları yatırımcıların bu konuyu politik bir risk olarak görmelerine ve uzlaşılamaması halinde erken seçim ile sonuçlanacak bir sürece gidilmesinden endişe duymasına neden oluyor.
"Anayasa komisyonunun çalışmaları AKP başkanlık sisteminde ısrarcı olacağı için altı ay sonra sonuçsuz kalacak" diyen Global Source Partners'dan Atilla Yeşilada, "Komisyonun çalışmalarının sonuçsuz kalması referandum ya da erken seçim ile sonuçlanabilir" dedi.
Gelişmekte olan ülkelere dönük risk iştahındaki azalmanın yanı sıra güneydoğuda devam eden operasyonlar, komşu ülkeler Suriye ve Irak'taki savaş ve son olarak Rusya ile yaşanan gerilimin de etkisiyle Türk varlıkları değer kaybetti.
Hazine'nin 10 yıllık gösterge tahvili bu hafta içinde yüzde 11.38 ile 5.5 yılın en yüksek seviyesini görürken, Türkiye'nin 5 yıllık CDS'leri Ekim'den beri en yüksek seviye olan 307 baz puanı gördü. Hisse senetleri dolar bazında 6.5 yılın en düşük seviyesine kadar gerilerken, liranın dolar karşısındaki yıllık değer kaybı yüzde 25'e ulaştı.
Yabancı bir bankanın üst düzey Hazine yetkilisi, "Yabancı yatırımcılar ülkenin Erdoğan'ın ajandası çerçevesinde yönetildiğini ve cumhurbaşkanının başkanlık sistemine geçmek için erken seçim dahil her şeyi yapacağını düşünerek Türk varlıklarından uzak duruyorlar" dedi.
Hükümet ise mevcut anayasanın yarattığı ikilik nedeniyle gelecekte politik risklere daha açık olduğunu vurgulayarak, anayasa çalışmalarının yapılacağı açıklanan ekonomik reformların önünde bir engel teşkil etmediğini belirtiyorlar.
Davutoğlu ile birlikte Londra'da gidecek heyette yer alan AKP Milletvekili İbrahim Turhan, Reuters'a yaptığı açıklamada, "Bir yandan anayasa ile ilgili tartışma yapılabilir ama diğer taraftan bu reformların hayata geçirilmesine engel değil. İkisi birbirini dışlayan şeyler değil" diye konuştu.
Milletvekili olmadan önce Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı ve BIST Başkanlığı da yapmış olan Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yatırımcılar, hem cumhurbaşkanının hem hükümetin hem parlamentonun yetki ve sorumluluklarının tam belirlenmemiş olan mevcut sistemin yol açtığı riskleri unutmamalılar. Bu tartışmayı bir kez yapar bitirir sonra da önünüze bakarsınız. Mevcut durum sürekli risk oluşturma potansiyelini içinde barındırıyor."
Toplantılar sırasında gündeme gelmesi beklenen diğer bir konuda son beş yıldır yüzde 5'lik hedefin oldukça üzerinde kalan enflasyon ve Merkez Bankası'nın enflasyon ile mücadele için Merkez Bankası'nın elinin ne kadar serbest olduğu olacak. Geçen yıl yüzde 8.81 olan enflasyonun bu yıl da asgari ücret zammı ve vergi artışları nedeniyle yüzde 7.5 olan OVP beklentisinin üzerinde oluşacağı öngörülüyor.
Londra merkezli Spiro Sovereign Strategy'den Nicholas Spiro, "Erdoğan kampının hükümetin ve merkez bankasının politikaları üzerindeki etkisinin arttığına dair giderek büyüyen endişeler var. Özellikle asgari ücretteki artışın ardından enflasyonda hızlanan artış yatırımcıları endişelendiriyor" dedi.
Fed'in faiz artırımlarına başlaması ardından Merkez Bankası'nın da para politikasında sadeleşmeye gitmesini bekleyen yatırımcılar, Aralık ayındaki PPK toplantısı sonucu kısa vadeli faizleri değiştirmeyen TCMB'nin kredibilitesini ve üzerinde politik baskı olup olmadığını yeniden sorgulamaya başladılar.
"Faiz artırımını savunan kişilerinde haklı oldukları noktalar olabilir ama bu tartışma yanlış yürütülüyor" diyen Turhan, "Şöyle bir algı var hükümet, cumhurbaşkanı ya da siyasi erk istemediği için Merkez Bankası faiz artırmıyor,bu yanlış. Ne zaman siyasi erk faiz artırılmasını istiyordu? Merkez Bankası para politikası kararlarını bağımsız olarak alır, bu karar alınınca başbakana cumhurbaşkanına imzaya gitmez" diye konuştu.
Enflasyondaki katılığın önemli kısmının yapısal olduğunu söyleyen Turhan, şöyle konuştu:
"Finansal risklerin sınırlanmasına yönelik önlemler konusunda Merkez Bankası'nın eli güçlendirilir ve Merkez Bankası ile BDDK arasındaki işbirliği, koordinasyon artırılırsa, faiz yönüyle yapılması gereken azalacak ve genel makro istikrar açısından da daha doğru bir bileşim ortaya çıkacak diye düşünüyorum."
Ancak analistler, Merkez Bankası'nın hızlı şekilde atması gereken adımlar olduğunu düşünüyorlar.
"Merkez Bankası daha sıkı bir para politikası çerçevesi oluşturana kadar Türk varlıkları baskı altında kalacak" diye konuşan Yeşilada, "Hızla gerileyen döviz rezervleri ve artan bölgesel riskler risk primlerini yukarı çekiyor" dedi.