Yazar – Geoffrey Smith
Investing.com – Önce iyi haber: Hem hisse senetleri hem de tahviller için kabus gibi günlerin yaşandığı bir yıl olan 2022 neredeyse bitti. Şimdi kötü haber: 2023'ün en azından başlarında daha kötü günler bizi bekliyor olabilir. En azından merkez bankaları ve piyasalar arasında enflasyon görünümüne ilişkin büyük kopukluk çözülene kadar. Ve en azından Çin, bir COVID-19 dalgasından sonra normal hayata dönmek için yeterli sürü bağışıklığını kazanana kadar. Ukrayna'da Rusya ve Batı arasındaki güç testi de iyileşmeden önce daha da kötüleşmesi muhtemel bir başka konu. Bu konuların, dünyanın bakışlarını Elon Musk'ın servetinin yok oluşundan ayırmaya yetip yetmeyeceği ise ayrı bir konu.
İşte 2023 yılında finans piyasalarında bilmeniz gerekenler:
1. Merkez bankaları ve piyasalar enflasyon/durgunluk konusunda karşı karşıya
Önümüzdeki yıl piyasanın en önemli teması, hiç şüphesiz merkez bankaları ve enflasyon arasındaki mücadele olacaktır.
Son dönemde yaşananlar – yüzeysel olarak bakıldığında – Fed ve Avrupa Merkez Bankasının (ECB) faiz oranlarını daha da yükselterek dünyanın en büyük iki ekonomik bloğunu resesyona itme riskini büyük ölçüde artırdı.
Fed'in “noktasal grafiği”; politikacıların bariz bir çoğunluğunun Fed fon hedefinin üst sınırını gelecek yıl %5,4'e kadar yükseltmekten yana olduğunu gösterirken ECB Başkanı Christine Lagarde, önümüzdeki dört ay içinde 150 baz puana kadar sıkılaştırma tehdidinde bulundu.
Sorun şu ki piyasalar her iki kurumun da blöf yaptığına ya da bu tür söylemleri yeterince düşünmediğine inanıyor. Kısa vadeli faiz oranı vadeli işlemleri; konut ve temel mallarda halihazırda görülen zayıflığın, ekonominin geri kalanına yayılmasıyla birlikte Fed'in gelecek yılın ikinci yarısında faiz indirimine başlayacağı beklentisine işaret ediyor. Bir aylık euro vadeli işlemleri de aynı şekilde ECB'nin cesaretini kaybetmeden önce sadece 50 baz puanlık bir artırıma sıcak baktığını ima ediyor.
Bu, önümüzdeki yılın ilk aylarında giderilmesi gereken bir kopukluk. Özellikle ABD hisse senetleri, hâlâ ileriye dönük kazançların 18 katıyla fiyatlandırılıyor ve bu nedenle yaklaşan resesyonun gerçekleşmesi halinde değerleme açısından düşüşe karşı korumaya pek sahip değil.
Bugün durduğumuz yerden bakınca ABD ve Avrupa'daki iş gücünün, büyük ücret artışlarıyla enflasyondan kaynaklı kayıpları ne kadar telafi edebileceği ve Çin talebinin geri dönmesiyle petrol piyasasının ne hızda sıkılaşacağı, temel değişkenler olacak gibi görünüyor. Bu soruların her ikisi de şimdilik açıkta kalmaya devam ediyor.
2. Rusya'nın ikinci savaş yılı
Dünya ekonomisi için riskler dengesi, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin gidişatına ayrılmaz bir şekilde bağlı. Eğer savaş devam ederse Rus petrol kaynaklarının çökmesinden – Allah korusun! – nükleer silah kullanımına kadar her türlü kuyruk riski devrede olacak. Bununla birlikte barışa giden bir yol bulunabilirse gıda ve enerji arzının normalleşmesi küresel çapta iş dünyası ve tüketici duyarlılığı üzerinde heyecan verici bir etki yaratabilir.
Savaş Rusya'nın aleyhinde ilerliyor ve Batı, Ukrayna'yı desteklemeye devam ederse bu durumu neyin değiştirebileceğini görmek zor. Ne ABD ne de Fransa, Almanya ya da İtalya bu yıl ulusal seçimlerle karşı karşıya, bu da bu cepheyi bir arada tutmaya yardımcı olabilir. Ancak bu desteğin ekonomik bedeli de yükseliyor. Özellikle Avrupa hızla resesyona giriyor ve içinde bulunduğumuz kışı Rus enerji kaynakları olmadan atlatabilecek olsa da bahar geldiğinde boşalan gaz depolarını doldurmanın maliyeti, Avrupa sanayisinin büyük bir kısmının küresel pazarlardaki varlığını koruyabilmesi açısından çok yüksek olabilir.
Putin'in önünde seçim de yok. Onun önündeki en büyük riskler, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da on yılda kaybettiğinden daha fazla asker kaybetmiş bir ordunun isyanı (Ukrayna'da yapılan değerlendirmelere göre) ve ölü sayısı – ve enflasyon oranı – giderek artarken halkın protestosu. Ancak dünya piyasaları için en büyük risk, bu tür olayların ardından ne olacağı: paralı Wagner gücünü yöneten Yevgeny Prigozhin gibi muhafazakarların iktidarı ele geçirme olasılığı, parçalanmış bir savaş karşıtı muhalefetten çok daha yüksek – ve bu gücü daha orantısız bir şekilde kullanmaları da muhtemel. Her bakımdan savaşın, bitmeden önce daha da kötüye gitme ihtimali var.
3. Çin'in yeniden açılmasıyla tehlikeli toparlanma süreci
İşlerin iyiye gitmeden önce daha da kötüleşmesi, dünyanın bir diğer ekonomik güç merkezi olan Çin'e kadar uzanan bir tema.
Savaşların kaderi doğası gereği öngörülemez olsa da ölümcül bir virüsün ilerleyişini tahmin etmek genellikle çok daha kolaydır. Partilerine karşı ilk protesto işaretiyle sarsılan Çin'in Komünist liderleri, tedbiri elden bırakarak COVID-19 konusunda kısıtlamaların çoğunu kaldırdı. Sürü bağışıklığı ve Çinli tüketicilerin coşkularını serbest bırakması bunu takip etmeli ancak virüsün Vuhan'da ilk kez yüzünü göstermesinden bu yana geçen üç yılda şimdiye kadar görülmemiş bir enfeksiyon ve ölüm dalgasından sonra…
Son birkaç yıldır katı halk sağlığı düzenlemeleri Çin'deki kansız büyümenin başlıca sorumlusu oldu. Ancak önümüzdeki yıl, düzenlemelerin büyük ölçüde kaldırılmasıyla birlikte kilit faktör, Çin tıbbının hâlâ sadece kısmen etkili tedavilere sahip olduğu bir virüse karşı duyulan korku olacak. Çin'in sağlık sistemi aşırı baskı altında kalmadığı sürece korku yönetilebilir sınırlar içinde kalabilir ve acil durum kapasitesindeki büyük artışlara ilişkin son raporlar, yetkililerin en azından eğrinin önüne geçmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak vakalar sistem kapasitesini aşarsa ölümler artacak ve Çinli tüketicilerin ve endüstriyel iş gücünün davranışları – Apple (NASDAQ:AAPL)'ın Zhengzhou'daki iPhone City'sinde yan yana paketlenen ürünler gibi – aşırı derecede istikrarsız hale gelecektir.
Burada da 1. ve 2. maddelerde olduğu gibi riskler dengesi yılın ilk yarısının tehlikeli geçeceği yönünde ancak Pekin'in hesaplı kumarının işe yaraması halinde ikinci yarıda güçlü bir toparlanma ihtimali de bulunuyor.
4. Kriptonun çöküşü
Kumar demişken 2023 kriptonun şansının tükendiği yıl olmaya aday. FTX'in korkunç çöküşü ve kurucusu Sam Bankman-Fried'ın tutuklanmasıyla doruğa ulaşan son 12 aylık yönetim skandalları, güveni o kadar aşındırdı ki bir büyük patlama daha tüm varlık sınıfını tamamen bitirmeye yetebilir.
Aday sıkıntısı yok ancak spot ışığı, "batamayacak kadar büyük" iki isim üzerinde özellikle yoğun olacak. Dünyanın en büyük borsası olan Binance ve dünyanın en değerli stabil kripto para ağını işleten Tether, son aylarda rezervlerinin yeterliliği ve iş modellerinin meşruiyeti konusundaki şüpheleri gidermekte başarısız oldu.
Aralık ayında yaşanan olaylar, önümüzdeki aylar için kaygı verici bir hissiyat yarattı: Binance tarafından rezervlerinin kalitesini “tasdik etmesi” için tutulan hukuk ve denetim firması Mazars, geçen hafta tasdikini geri çekti ve kripto şirketleriyle olan tüm çalışmalarını askıya aldı. Eleştirmenler ayrıca Binance'in ABD operasyonlarının FTX'inkinden daha iyi korunmadığına dair işaretler hakkında da iç karartıcı şeyler mırıldanıyor. Adalet bakanlığının İran ve diğerleri adına kara para aklama şüphesiyle yürüttüğü ve muhtemelen önümüzdeki yıl sonuçlanacak olan soruşturmadan bahsetmeye gerek bile yok.
5. Mars daha cazip görünecek
Eğer gezegende 2023 yılında dünya piyasalarına konu olabilecek kadar büyük bir adam varsa o da Elon Musk'tır. Bu köşe Musk'ın, 12 aylık zaman diliminde Twitter ya da Tesla'nın (NASDAQ:TSLA) CEO'su olmayacağına inanıyor.
Twitter zor bir tahmin değil. Musk'ın kendisi Twitter'daki takipçilerine istifa edip etmemesi gerektiği konusunda bir anket yaptı. Yaklaşık %60'ı “evet” dedi.
Gerçekte tüm bunlar, alacaklılarının zaten almış olduğu bir karar hakkında yanıltıcı bir hava yaratıyor. Morgan Stanley (NYSE:MS) ve diğerleri, Musk'ın Twitter’ı alması için imzaladıkları ve şu anda satamadıkları milyarlarca dolarlık tahvillerin üzerinde oturuyor. Bu borç, yazılım şirketi Citrix'in kaldıraçlı satın alımını finanse etmeye giden milyarlarca dolarla birleştiğinde Wall Street'in kârları için gerekli olan birleşme ve satın alma piyasasının ve kaldıraçlı kredi piyasasının tamamını tıkıyor. Bu tıkanıklığı gidermenin en hızlı yolu, bankaların Twitter'ın kontrolünü ele geçirmesi, Musk'ı kovması ve her ne olursa olsun bir B planını devreye sokmasıdır.
Musk'ın Tesla üzerindeki kontrolü de azalıyor. En son 3,6 milyar dolarlık hisse satışından sonra otomobil üreticisindeki hissesi %13,4'e düştü ki bu da kontrolü garanti etmeye yetmiyor. Kıyaslayacak olursak Henry Ford (IS:FROTO)'un soyundan gelenler hâlâ Ford'un oy hakkına sahip hisselerinin %40'ına sahipken Ferdinand Porsche (F:P911_p)'nin soyundan gelenler Volkswagen'in %53'ünü kontrol ediyor.
Eğer 2023 yılı otomobil sektörü için mükemmel bir yıl olacaksa ve Tesla'nın hisseleri gerçekçi bir şekilde fiyatlandırılmışsa bu bir sorun teşkil etmeyecektir. Ama öyle değil, kesinlikle değil. Tesla şimdiden en büyük iki pazarı olan ABD ve Çin'de fiyatları düşürmek zorunda kaldı ve gelecek yıl ABD’nin otomobil finans piyasasında ülke çapında fiyat düşüşünü hızlandırabilecek bir felaketin yaklaşmakta olduğuna dair işaretler var. Bu yıl %50'den fazla düşmesine rağmen Tesla hisseleri, hâlâ kazançlarının 53 katından fazla işlem görüyor ve bu kazançlar ABD, Avrupa ve Çin'de – yukarıda tartışılan nedenlerden dolayı –muhtemel büyük gerilemelere dayanamayacak. Atlayabilir, itilebilir ancak tahminimiz, öyle ya da böyle, biz bu ön değerlendirmeyi yazarken Musk'ın SpaceX'te daha fazla zaman geçirmenin bir yolunu bulacağı yönünde.