(Görüşler ve ayrıntılar eklendi)
İSTANBUL, 22 Eylül (Reuters) - Faiz tarafında bir adım atmak için ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımlarına başlamasını bekleyeceğine işaret eden Merkez Bankası (TCMB), Fed'in faizleri değiştirmemesi ardından beklendiği üzere Eylül ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında kısa vadeli faizleri sabit tuttu.
TCMB, yurtiçi ve küresel piyasalardaki belirsizliklerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ile enerji ve gıda fiyatlarındaki oynaklıkları dikkate alarak, gerekli görülen süre boyunca likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar verdi.
Açıklamanın öncekilerden küçük farklılıklar gösterdiğini söyleyen Finansbank Başekonomisti İnan Demir, seçim süreci ve güvenlik riskleri nedeniyle Türkiye'nin 5 yıllık CDS'lerindeki yükseliş ve TL'deki değer kaybını hatırlatarak, "Bu önemli gelişmelere rağmen PPK'nın ifadelerinde anlamlı bir değişiklik olmaması, hatta en azından kısa vadeli bankalar arası faizlere yansıyabilecek bir duruş değişikliği olmaması dikkat çekici" dedi.
TCMB'nin adım atmamasının TL'de kırılganlığın sürmesini sağladığını söyleyen Demir, "Politika duruşu veya ifadelerde değişiklik yapılmaması dikkat çekici olsa da TCMB faaliyetlerini sürdürürken üzerinde bulunan siyasi sınırlamaların da farkındayız. Bu nedenle para politikasında en azından Kasım seçimleri sonrasında kadar herhangi bir değişim beklemiyoruz. TCMB'nin adım atmaması, TL'yi gelişmekte olan piyasalar için olumsuz ortamda kırılgan bırakıyor, özellikle de Türkiye'nin yüksek dış finansman ihtiyacının sürdüğü bu ortamda" dedi.
Dolar/TL 14 Eylül'de 3.0699 ile tarihi zirvesini görürken, yılbaşından bu yana TL'nin dolar karşısındaki değer kaybı yüzde 24'e ulaştı.
PPK kararının beklentilere paralel gelmesine rağmen öncesinde 3.0158 seviyesinde olan dolar/TL, 3.0355'e kadar yükseldi.
PPK metninde enerji fiyatlarındaki gelişmelerin enflasyonu olumlu yönde etkilemeye devam ettiği, döviz kuru hareketlerinin çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmeyi geciktirdiği belirtilerek, önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacağı tekrarlandı.
PY REPO KALDIRILDI
TCMB, bir hafta vadeli repo ihalesi faiz oranını yüzde 7.5'te, marjinal fonlama oranını yüzde 10.75'te, gecelik borçlanma faiz oranını ise yüzde 7.25'te sabit tuttu.
Öte yandan para politikasında sadeleştirme adımlarını uygulamaya başlayan TCMB, bu çerçevede daha önce açıkladığı üzere yüzde 10.25 seviyesinde bulunan açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranını kaldırdı.
Garanti Yatırım Ekonomisti Hilmi Yavaş, TCMB'nin şu anda yaklaşık 90 milyar TL civarında fonlama yaptığını, bunun yüzde 55'inin haftalık repo, geri kalanın ise üst banttan sağlandığını söyleyerek, "Kompozisyonda yüzde 10.75 ile yapılan fonlamanın payının daha da artmasını ve kısa vadede şu anda yüzde 9'a yaklaşan fonlamanın yüzde 9.5'lara yaklaşmasını bekliyoruz. Para politikasında yeni dönemde sadeleştirmeye geçiliyor olacak; bu kapsamda da 6 ay içinde beklentimiz, gecelik borçlanma faizinin yüzde 9.25 - borç verme faizi de yüzde 10.75 olurken, politika faizinin yüzde 9.5-10 bandına yükselmesi" dedi.
BÜYÜME TARAFI
PPK metninde sıkı para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızlarının makul düzeylerde seyrettiği, dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyrinin cari dengedeki iyileşmeyi desteklediği belirtildi.
Metinde, "Yılın ilk yarısında dış talep zayıf seyrini korurken iç talep büyümeye ılımlı düzeyde katkı vermiştir. Önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın da katkısıyla büyüme kompozisyonunun kademeli olarak net ihracat lehine değişmesi beklenmektedir. Kurul, açıklanan yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırabileceğini değerlendirmektedir" denildi.
Yavaş, "TCMB büyümeye, dış talebin katkısının, iç talebe kıyasla daha fazla artmasını bekliyor. Yılın ilk yarısında iç talebin büyümeye katkısı oldukça güçlüyken, dış talep büyümeye negatif katkıda bulunmuştu" dedi.