Kasım sonuna geldiğimizde akıllar doğla olarak yeni yıla ve önümüzdeki yatırım olanaklarına kayıyor. Büyük bankalar tarafından şimdiden yayınlanmış olan bazı strateji notlarına ufak bir göz attığımızda, birçoğunun yükselen piyasalardaki yatırım fırsatlarını tercih ettiğini görüyoruz.
Bunun arkasındaki mantığı görmek kolay: yükselen piyasalar yenilikçi şehirleşme ve 2035'e kadar 1,4 milyarlık nüfus artışı (bununla birlikte tüketim odaklı orta sınıfın öneminin artması) gibi birçok destekleyici, geniş temalı mega trendlere sahip. Tabii ki "yükselen" kelimesiyle tanımlanan her yerde şirket yönetimi, yolsuzluk ve doğal dalgalılık gibi birçok potansiyel sorun da bulunuyor. Bu sebeple bu temaya İngiltere piyasalarında listelenen, ciroları, kârları ve nakit akışları büyük oranda yükselen piyasalardaki noktalardan elde edilen yatırımlarla ulaşmak muhtemelen daha kolay.
FTSE 100 Endeksi'nde bulunan ve küresel alanda yükselen piyasalara girmek isteyen birçok kişinin bahsettiği ilk büyük isim Unilever (NYSE:UN), (LON:ULVR). Surf, Magnum ve Lipton Çay gibi ünlü markalara sahip olan tüketici ürünleri şirketi yaklaşık 50 milyar Euro'luk (56 milyar Dolar) yıllık satış gelirinin %60'dan fazlasını yükselen piyasalardan elde ediyor. Şirketin Ekim ayında yayınladığı üçüncü çeyrek gelir raporunun en dikkat çekici yanı, gelişmiş piyasalardaki yıllık satış büyümesindeki %0,1'lik düşüşe kıyasla yükselen piyasalardaki %5,1'lik artış oldu.
Burada yükselen piyasa temasının güçlü olduğu açık bir şekilde görülüyor ancak Unilever gibi "bond proxy" hisselerinin yatırımcılar arasında son yıllarda çok popüler hale gelmesiyle birlikte bugün de sağlam bir değerlendirme görmek şaşırtıcı değil. Bu hisseyi burada kovalamaya gerek yok.
Bunun aksine, bu yıl küresel büyümeye yönelik umutlardaki azalma sebebiyle madencilik ve finans sektörleri gözden düşmüş durumda. Ancak Uluslararası Para Fonu gibi uluslarüstü kurumların ABD'de daha düşük büyüme oranı öngörürken yükselen piyasalar da dahil dünyanın diğer bölgelerinde sabit ya da yükselen büyüme oranları tahmininde bulunmasıyla birlikte devir değişiyor olabilir. Bu muhtemel piyasa rotasyonu son çeyrekte finans piyasalarını etkilemeye başladı ve bond proxy ile ilgili alanların son yıllarda en iyi performansı göstermiş olması, bu etkiyi artırabilir.
Bu tarz bir piyasa kaymasından fayda sağlayacak üç isim Anglo American, Prudential ve Standard Chartered.
Yakın zamanda gerçekleştirdiği bir sunumu "Gelecek İçin Konumlanmış" olarak adlandıran ve—Afrika'daki kilit maden varlıkları sayesinde—dünyanın en büyük platinyum ve elmas üreticisi olan Anglo American (OTC:NGLOY) (LON:AAL) emtia üretimine yönelik talebi etkileyecek olan temiz hava yönetmeliğinden ve refahtaki artıştan fayda sağlayacak. Ancak Anglo American sadece Afrika'da sahip olduğu birkaç eski ama güçlü madenden çok daha fazlası.
Yakın zamanda genişleme çabalarını Güney Amerika'ya ve yeni büyük bakır madenleri bulmanın zor olduğu bir dünyaya odaklayan şirket, birkaç ay önce Quellaveco, Peru'daki madeninin bir asır boyunca üretim yapmaya yetecek kadar kaynağa sahip nesillerarası bir varlık olduğunu açıkladı. Maden tam kapasiteye ulaşmanın ardından ilk beş yılında yıllık ortalama 330.000 ton bakır üretecek. Bakırın şehirleşmeye odaklı yükselen piyasaların ihtiyacı olan kilit bir emtia olması, yönetiminin son yıllarda borç azaltma çabalarının hisse fiyatını en son bu on yılın başında görülen seviyelere yeniden ulaştırabilecek bir grup için iyi bir fırsat.
Anglo American'ın aksine, sigortacılık devi Prudential (NYSE:PRU) (LON:PRU) giderek gelişmiş basitleştirmeye odaklı hale gelmiş bir şirket. Şirketin kalbi artık kapı kapı gezen sigortacılar değil, Asya genelinde faaliyet gösteren bir sigortacılık işletmesi ile önemli oranda kazanç üreten Kuzey Amerika bölümü. Yükselen piyasalardaki bireylerin artan varlıklarını korumayı ve sürdürmeyi istemeleri, sigortacılığı bariz bir büyüme alanı haline getiriyor. Ağustos'taki ara dönem raporunda Asya bazlı şirket yine iki haneli büyüme kaydetti ve çok güçlü sermaye getirisiyle birlikte %95'lik müşteri tutma oranı sayesinde çok yüksek bir müşteri sadakati elde etmeyi başardı.
Hong Kong'da yaşananlar bazı yatırımcıları endişelendirmiş olsa da bu noktada büyümede yaşanacak herhangi bir dalgalanma, devasa Çin piyasası ve genel Asya coğrafyasındaki fırsatlar tarafından dengelenecektir. Prudential bu yıl Çin'deki koruma sigortası fırsatının boyutunun 800 milyar Dolar'ın üzerinde olduğunu belirtmişti.
Asya bölgesinin kârlılığı şimdiden ABD'deki kârlılığa ulaştı ve çok daha yüksek orandaki büyümeyle birlikte bu büyük işletme 2020'lerde bir deve dönüşecek. En kötü ihtimalle hisselerin on sekiz ay önceki seviyelere geri dönme ihtimali bulunuyor.
70'ten fazla ülkede faaliyet gösteren Standard Chartered (LON:STAN) ise Anglo American ve Prudential'ın da bulunduğu Afrika, Güney Amerika ve Asya coğrafyalarında bankacılık sektöründe aktif bir konumda. Birkaç yıllık dönüşümün ardından finans sektöründeki yavaşlama şirket hissesini kayıtlı değerinin 0,7'sinden daha alt bir seviyeye yerleştirdi ki, şirketin 2021'de %10'luk özkaynak getiri oranı hedefi koyduğunu göz önüne alırsak bu çekici bir oran.
Bankalar genellikle ekonomik gelişmeyle pozitif korelasyona sahip olsa da yakın dönemde aşırı düşük faiz oranları ile ticaret ve büyümeye yönelik korkular geride kalmalarına neden oldu. Yakın dönemde ortaya çıkan iyimser havanın devam etmesi, kârının neredeyse tamamını yükselen piyasalardan elde eden bu isme zorlu geçen son birkaç yıl ardından bir rönesans dönemi şansı sunabilir. Standard Chartered yayınladığı üçüncü çeyrek gelir raporunda ortalama kâr getiren varlıklarının %8'lik artışla 603 milyar Dolar'a ulaştığını ortaya koydu ve bu istatistiğin, faaliyet gösterdiği yükselen piyasanın boyutu ve önemindeki artışla beraber yükselmeye devam etmesi muhtemel.
Yükselen piyasalar, yatırımcıların portföylerini yönlendirebileceği pozitif bir mega tema olmayı sürdürüyor. Ancak genel bir alımın yerine detaylı bir sektör anlayışına ve hangi alanın şimdiden yatırımcıların tercihi haline geldiğini öğrenmeye yönelik bir stratejiyle hareket etmek de önemli. Brexit konusunda devam eden sıkıntıların 2020 başlarında da devam edeceği kesin gibi görünüyor olsa da, en azından İngiltere hisse piyasasının sadece yerel bir ekonomi oyunu olmanın çok üzerinde bir fırsat genişliğine sahip olmayı sürdürdüğünü unutmamak gerek.