Yabancı kurumsal yatırımcıların bir süredir ülke borsamıza olan teveccühü bütün finans camiasının malumu. Hiç kimse net olarak açıklayamasa da bu gerçeği göz ardı edemiyor. İşin içinden çıkamayanlarsa trende karşı gemi yürütülmez diyerek inanmadığı ve ikna olmadığı halde yükseliş beklentisi içerisine giriyorlar. Biz bu yaklaşıma piyasada sürü psikolojisi yaklaşımı diyoruz. Neyse ki son günlerde yaşanan gelişmeler ve bazı kurumlar (Fitch,ÖİB) tarafından yapılan açıklamalar içerisinde bulunduğumuz durumu biraz daha iyi anlamamıza yardımcı oldu. 2012 Yılı üçüncü çeyreği Türkiye Piyasası tarihinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir zaman dilimi olarak gelecekte de konuşulacak gibi görünüyor.
Aslında 2011 Yılını bitirdiğimizde bir çok ekeonomist 2012 Yılı için oldukça karamsardı. Genel beklenti 2012 Yılı’nın yaşanandan çok daha sıkıntılı geçeceği yönündeydi ancak yıl içerisinde gerçekleşen FED ve ECB müdahaleleri 2012 yılı’nın tahmin edilenden daha iyi geçmesini sağladı. Piyasalara bir anlamda ne kadar para isterseniz vereceğiz diyen Dünyanın iki büyük merkez bankası böylece 2012 yılında yaşanabilecek bir mali çöküşünde önüne geçmiş oldu. Merkez bankalarının attıkları güçlü likiditasyon adımlarının etkilerini Dünya piyasalarında ve içeride Türkiye piyasasında izledik ancak içeride yaşanan onca sorun arasında yabancı yatırımcıların Türkiye borsasına ayrı bir teveccühte bulunduğunu da bazen şaşkınlıkla bazen de merakla karşıladık. Mesela kendi adıma konuşacak olursam benim şaşkınlığımın bir kaç rasyosal nedenleri bulunuyordu. Örneğin faiz tarafında meydana gelen bir iyimserliğin şirket yatırım maliyetleri, bankaların portföylerinde bulundurduğu tahvil getirileri gibi nedenlerle borsa endekslerini olumlu etkilediğini biliyoruz. Aşağıda bazı ülkelerin 2011 Yılı sonu(Yılbaşı) faiz oranları bulunuyor:
2011 yılı sonu 11.2012
ABD 10 Yıllık % 1.88 % 1.60
Almanya 10 Yıllık % 1.83 % 1.30
Japonya 10 Yıllık % 0.98 % 0.76
Türkiye 10 Yıllık % 9.76 % 7.20
Görüldüğü üzere FED ve ECB’nin likiditasyon genişlemeleri sonrası dünya faiz oranları seyrinde aşağı yönlü anlamlı bir düşüş gözlemlenmiştir. Bu seyre içeride Türkiye’nin de uyum gösterdiğini tablodan görebiliyoruz. Diğer taraftan ülkelerin 2 yıllık tahvil getirilerinde de benzer bir orantı söz konusudur. Burada benim dikkat çekmek istediğim nokta şudur ki tahvil trendi olarak Türkiye dünya trendi dışında bir trend izlememiştir. Gelelim yurt dışı için en önemli göstergelerden biri olan USDLIBOR-OIS; EUROLIBOR-OIS farklarına; bilindiği gibi bu göstergeler Avrupa bankalar arası para piyasası güvenini yansıtmaktalar. Burada ki spreadlerde 2011 Yılı sonu ve 2012 yılı başı piyasa stresine göre anlamlı düşüşler yansıtmaktalar. Mesela;
2011 Yılı sonu 11.2012
USDLIBOR-OIS( bp) 58.10 31.00
EURIBOR-OIS (bp) 135.00 19.60
Yukarıdaki çalışmada görüldüğü üzere Avrupa bankalarının birbirlerine olan güvenlerini yansıtan gecelik faiz oranlarıyla; gecelik faiz takas oranları arasındaki farkın spreadleri yılbaşından bu yana oldukça azalmıştır. ( OLUMLU)
Şimdi bir de yılbaşından bu güne borsa endekslerindeki yükselişlere göz atalım:
MSCI Dünya Borsa Endeksi % 9.00
Dow Jones %5.9
Nikkei % 6.1
MSCI GOÜ Borsa Endeksi %9.9
IMKB-30 % 44.8
Faiz, bono, tahvil tarafında Dünya ile birlikte refleks gösteren ülkemizin borsa endeksinde farklılık gösterdiğini ve oldukça pozitif ayrıştığını görebiliyoruz. IMKB de alınan pozisyonların yaklaşık % 65’ inin yabancı yatırımcılara ait olduğunu düşünürsek yabancıların özellikle hisse senedi tarafında IMKB’ye ayrı bir teveccühte bulunduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Benim yaşanan gelişmeler sonucunda ne düşündüğümü merak ediyorsanız şunu söyleyebilirim ki IMKB’de görülen bu sıradışı ayrışmanın temelinde servis edildiği gibi Fitch’in not artırımı olduğunu düşünmüyorum bununla beraber ayrışmanın temelinde Türkiye’nin en büyük halka arzı olan ve yaklaşık beş milyar TL tutarındaki Halkbank’ın ikincil halka arzını görüyorum.
Son söz: Para asla uyumaz.
Sevgiler.
Mustafa ÖZTÜRK