Trump’ın Yolundan Giden Le Pen..
23 Nisan’da ilk turu gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylar seçim kampanyalarına başladılar. Aşırı solun adayı liberalizm karşıtı Jean-Luc Melenchon, Sosyalist Parti’den Benoit Hamon, merkez sağın adayı François Fillon, aşırı sağın temsilcisi FN’nin adayı Le Pen ve merkezdeki aday ise Emmanuel Macron. Bu 5 isim arasında geçecek olan Cumhurbaşkanlığı seçim süreci çok sancılı geçeceğe benziyor.
Kuşkusuz bu yarışın en dikkat çekecek ismi Trump gibi radikal değişiklikler ileri süren Le Pen olacak. Le Pen, haftasonu 144 maddeden oluşan seçim programını açıkladı. Piyasaların odaklandığı ilk madde ise ‘’Fransa’nın egemenliğine dönüşü’’. Zaten önceden de Brexit modeline benzer bir “Frexit” planını savunduklarını söylemişlerdi. Durum süpriz olmamakla birlikte Başkanlık yarışında nelerin vaadedileceğine yönelik rota belirlenmiş oldu. Ulusal para birimi uygulamasına geri dönülmesi, Schengenden ayrılma, CETA, TAFTA gibi anlaşmalardan çekilme, korumacı önlemler alınması adına göçmenliğin azaltılması gibi politikalar da bu 144 adım içerisinde yer alıyor. NATO’dan çekilmeyi ve aynı zamanda savunma harcamalarına fazla bütçe ayrılması da diğer bir detay olarak karşımıza çıkıyor.
Başkanlık yarışında Le Pen’in en kuvvetli rakibi ise sağ ve solu birleştiren Macron görünüyor. Kamuoyu araştırmaları seçimi Macron, Le Pen ve Fillon arasında geçeceğini gösteriyor. Ancak ‘’Penelopegate’’ skandalı ile Fillon’un ilk turda elenebileceği düşünülüyor. Her ne kadar Fillon yapılanın yasa dışı olmadığını ifade ederek Fransız halkından özür dilese de Fransız halkı bu tür ödemeleri hoş karşılamıyor ve ayrıca dürüst bir imaj ile seçimde kendinden bahsettiren bir aday için güven kaybı oluşturuyor.
En son kamuoyu araştırmalarında Le Pen %25 ile başı çekerken, onu %22 oy ile Macron takip ediyor. Fillon’un ise oyu %19 – 20 civarına gerilemiş durumda. İkinci turda ise Macron, Le Pen’i %66 – %34 gibi fark ile hezimete uğratır görünüyor. Seçim kampanyası boyunca adayların vaatleri ile birlikte bu oranlar daha çok değişecektir. Ancak sosyalistlere fazla şans tanımamakla birlikte seçim yarışının ulusal cephe ile Cumhuriyetçiler arasında geçeceği aşikar.
Seçim sürecinde tansiyonun yüksek olması tahvil piyasasına da yansıyor. Fransa ve Almanya’nın 10 yıl vadeli tahvillerinin faiz oranları spreadi açılıyor. Faiz oranları arasındaki fark, Euro Bölgesi’nde yatırımcıların güven eksikliğini işaret ediyor. Fransa’nın tahvillerinden çıkış, Almanya’nın tahvillerine giriş söz konusu. Almanya’nın temerrüt riskinin daha düşük görünmesi, Almanya hisse senetlerinin Fransız hisse senetlerini outperform ettiği dikkat çekiyor.
Kaynak: Bloomberg
Resme geniş çerçeveden bakıldığında, Avrupa’da aşırı sağ partilerin oyları artıyor. Almanya’da Alternatif Parti (AfD), Hollanda’da islam karşıtı aşırı sağ Özgürlük Partisi, Fransa’da ise Le Pen’in yükselişi dikkat çekiyor. Marjinal görüşlü partilerin oylarında görülen yükseliş Avrupa Birliği’ne olan güvenin sorgulanmasına sebep olacaktır. Nasıl ki Brexit Referandumu sürecinde AB’den çıkışın domino etkisi oluşturacağı yönünde algı oluşturulduysa, bugünlerde de bunu konuşmaya devam edeceğiz.
Avrupa’daki siyasi belirsizliklerin bölünme konusunda endişeleri beraberinde getirmesi, ECB’nin parasal genişlemeye devam ediyor olması nedeniyle EUR’nun baskı altında kalmasını bekliyoruz. Özellikle yılın ikinci yarısında FED’den gelmesini beklediğimiz şahin adımlar neticesinde ve Avrupa’daki politik riske dair tansiyonun yine bu dönemde daha fazla artacağı varsayımı altında paritenin 1’in altında fiyatlanması daha olası görünüyor.