Geçtiğimiz hafta TL’de görülen değerlenme hareketi bir hayli dikkat çekiciydi. Hatta geçen haftanın yurtiçi piyasalar için en çok üzerinde durulan konusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Peki, USD/TRY’de görülen bu gerilemenin sebepleri ne olabilir? Birkaç madde ile yorumlayalım:
1. Birinci öncelik tabii ki ABD dolarının küresel seyri… Hatırlayalım: FED’in Nisan ayı FOMC toplantı karara metninde kullanılan ifadeler faiz artırımına yönelik yatırımcılarda Haziran ayının da pas geçilebileceği algısını güçlendirdi. Karar metninde Mart ayında kullanılan küresel finansal ve ekonomik gelişmeler cümlesi çıkarılmış fakat finansal ve ekonomi gelişmelerin enflasyon ile birlikte yakından izlendiği de vurgulanmıştı. Ayrıca büyümenin istenilen düzeyde olmadığını, hane halkı harcamalarının ılımlı seyrettiği ve bir sonraki faiz artırımlarının kademeli olacağı vurgusu ABD dolarında değer kayıplarının hız kazanmasını sağladı. Bunun yanında geçtiğimiz hafta ABD’de açıklanan beklenti altı büyüme hafif ölçekli de olsa zayıflayan PCE dataları da yine ABD dolarının aleyhine bir fiyatlamaya neden oldu. Bu sayede 100 – 93 bandında hareket eden dolar endeksi ( DXY ) 93.00 seviyelerinin aşağısını test etmekte. Bu seviyeler en son 2015 Ağustos ayında test edilmişti.
2. Yurt içerisinde TCMB’nin parasal sadeleşme sürecinde radikal bir tutum gerçekleştirmeyeceği beklentilerinin güçlenmesi, TCMB’nin yeni başkanı ile birlikte sert faiz indirimlerinin gelebileceği beklentisi TL ve TL bazlı varlıklar üzerinde olumsuz bir fiyatlamaya neden olmaktaydı. Fakat Nisan PPK’da ılımlı sayılabilecek 50 baz puanlık bir faiz indiriminin yanında yılın 2. Enflasyon raporu toplantısında para politikasına yönelik sıkı duruşa vurgu yapılması radikal indirim ihtimalini azaltan gelişmelerdi. Bu gelişmelerin eşliğinde TL’nin pozitif etkilendiğini söyleyebiliriz.
3. GOÜ para birimlerine gelen alımların etkisiyle de TL’de olumlu rüzgarların estiğini söyleyebiliriz. Bu noktada iki unsur mevcut: Birincisi FED’e yönelik güvercin beklentiler – piyasa yıl içerisinde tek faiz artırımının olacağını ve bunun Aralık ayında gerçekleştirileceğine %60’dan fazla olasılık veriyor – ikinci unsur ise petrol fiyatlarında yaşanan yükseliş hareketi ile petrol ihraç eden GOP’lara fon akımının hızlanması. Türkiye her ne kadar petrol ithal eden ülke konumunda olsa da sonuçta GOÜ sepeti içerisinde yer alıyor ve GOÜ para birimlerine yönelik alımlarda olumlu etkileniyor.
Bu şekilde üç ana şart sayabilir. Bunun içinde özellikle FED etkisini bir kere daha vurgulayalım. Peki TL tarafında yaşana bu değerlenme devam edecek mi? Devam edecekse de daha ne kadar sürecek? Bu konuda bazı risklerin mevcut olduğunu belirtmekte fayda var.
· Öncelikle ABD tarafında açıklanacak verileri yakından takip etmeyi sürdüreceğiz. Özellikle hafta içerisinde açıklanacak olan ABD TDI datası dikkatle takip edilecek. Özellikle ücret artışları verisinin çok önemli olduğunu not edelim. Beklenti üzeri veriler zayıf seyreden dolar üzerinde pozitif bir görünümün oluşmasını sağlayabilir. ABD’den gelen dataların olumlu olması ve FED üyelerinin şahin tonda konuşmaları piyasalarda pozitif algıyı tersine döndürmeye yetebilir. Bu sayede Haziran olasılığının artması piyasaları bozucu etki yaratı. Bunun örneklerini birçok defa görmüştük.
· Birinci maddedeki gibi bir durumun oluşması TL üzerinde kırılganlık yaratabilir. Bunun en önemli nedeni: TL’nin koruma kalkanı olarak nitelendirdiğimiz koridorun üst bandının parasal sadeleşme politikası ile indirilmesi… Küresel risk alma iştahının yüksek olduğu dönemlerde bu politikanın negatif etkileri görülmese de belirsizlik ortamlarında dikkate alınacak ve negatif yönde fiyatlanacak bir unsur olarak karşımıza çıkabilir.
· Belirsizlik yaratan her gelişmenin riskli varlık sınıfına giren GOÜ para birimlerine yönelik olumsuz fiyatlamaları beraberinde getirebileceğini biliyoruz. Bu durumda 23 Haziran’da BREXİT referandumu belirsizlik yaratacak en önemli unsurların başında geliyor. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılması durumunda küresel piyasalarda nasıl bir görünümün oluşacağı net değil. Tek bilinen ise güçlü bir olumsuz algının oluşacağı… BREXİT’in gerçekleşme olasılığı GOÜ para birimleri gibi TL üzerinde de olumsuz bir havanın yaşanmasına neden olabilir.
· Yurt içerisinde terör saldırıları da TL ‘de kırılganlık yaratabilecek unsurların başında geliyor. Özellikle Orta Doğu kaynaklı jeopolitik risklerin Türkiye’ye negatif etkileri bir hayli net… Bununla beraber iç güvenliğe yönelik endişelerin artması da özellikle Turizm sektörüne yönelik olumsuz bir algı yaratıyor. Döviz gelirlerinin bu sayede düşmesi önümüzdeki dönem için TL ve TL bazlı varlıklar üzerinde kırılganlık yaratabilir.
· En önemli risklerden birisi ise yeni anayasa ve başkanlık sistemine yönelik iç siyasette tansiyonun yeniden artması. Bu konu bir hayli önemli… Şayet referandum veya erken bir genel seçim söylentilerinin yükselmesi ya da bu olasılığın gerçekleşmesi TL tarafında sert fiyatlamaları beraberinde getirebilir.
Teknik olarak 2.8050 desteğinin aşağı yönde geçilmesi ile birlikte 2.78 seviyelerine kadar gevşeme yaşandı. Bu seviyelerde kalıcılığın sağlanması ile birlikte 2.75 seviyelerine kadar gevşemenin devam etme ihtimali geçerliliğini koruyacaktır. Fakat 2.75 – 2.8050 bölgesinde hareketlerin görülmesi sonrası bu bölgesinin aşağı yönde geçilip geçilmeyeceği belirsiz. Yukarıda ki riskler masada kaldığı sürece TL’de çok daha keskin bir değerlenme görülme olasılığını zayıf olarak nitelendiriyoruz. Hatırlatmakta fayda var ki bankalarda tutulan döviz tevdiat hesaplarında da yükseliş devam ediyor. Yani hane halkı kur tarafında yukarı yönde hareketlerin devam edebileceği kanaati taşıyor. Kurun bu seviyelerde fiyatlanması kurumsal alımların gelmesine de olanak sağlayabilir. Dolayısıyla mevcut riskler eşliğinde USD/TRY paritesinde yukarı yönde hareketlerin devam etme ihtimalini daha güçlü bulunuyor.