Bugün TCMB faiz kararını açıklayacak. Piyasa beklentileri Merkez Bankasının faizleri %14’te sabit bırakacağı şeklinde. Ben de TCMB’nin faizleri sabit bırakacağı düşüncesindeyim. Ancak bunun hata olacağını ve enflasyonun arttığı bir ortamda reel faizlerin daha da gerilemesinin eninde sonunda kur patlamasına yol açacağı uyarısında bulunalım. Aslında faiz treni de kaçtı. Korkarım ama ciddi bir döviz likidite krizine savruluyoruz.
Peki Merkez Bankası faiz kararı sonrası bunun piyasalara nasıl yansıması olacak?
Dünya genelinde enflasyon hız kesmiyor. Gıda fiyatlarındaki yükselişin yanı sıra dünyanın enerji krizine savrulması bunun yanında bazı malların arz tedarikinde yaşanan sorunlar nedeniyle fiyatlarında gördüğümüz yükseliş, dünya genelinde koronavirüs sınırlamalarının kaldırılması sonrası tüketici harcamalarında yaşanan artış ve son olarak ücretlerin sert yükselmesi dünya genelinde enflasyonun kalıcı olacağını göstermekte. Uzun süredir enflasyonun kalıcı olacağının zaten altını çiziyoruz. Böyle bir ortamda dün gelen ABD enflasyon verileri Fed’in önlem almaması halinde ABD’de kalıcı 2 haneli enflasyonu doğuracak gibi gözüküyor. Bundan korkan Fed üyelerinin hemen hemen tamamı kısa vadede daha sert faiz artışına göz kırpıyor. 4 Mayıs’ta yapılacak toplantıda çok büyük bir ihtimal 50 baz puanlık faiz artışı gelecek. Daha önce beklentimiz kalan 6 toplantıda 25 baz puanlık artış ve yılı %2 faizle kapatmaktı. Ancak görünen o ki Fed bu yılı en az %2,50 faizle kapatacak gibi duruyor. Ayrıca Fed’in 95 milyar dolarlık bilanço azaltımına başlayacak olması doların piyasada zor bulunmasına ve daha yüksek maliyetten bulunmasına sebep olacaktır. Bu da şüphesiz ki piyasa faizlerinin daha yükselmesi, daha fazla maliyetle borçlanılması ve küresel piyasalarda doların tüm para birimlerine karşı yükseleceğine işaret etmekte. Gelişmekte olan ülkeler bu durumdan en çok etkilenecektir. Maalesef bu ülkelerin başında Türkiye de gelmektedir. Fed’in sıkılaştırmada gaza basması dolar endeksi ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yükselişine devam edeceğini göstermekte. Dünya genelinde artacak borçlanma maliyetleri ve dünyada artık ucuz para bulmanın imkansız olacağı bir yapıda cari açık veren ve döviz ihtiyacı olan ülkelerin ekonomilerinde ciddi bozulmalar görülecektir. Bu durumda özellikle gelişmekte olan ülkelerden ciddi sermaye çıkışlarının yaşanmasını bekliyoruz. Her ne kadar Türkiye’de yabancı sermaye yıllara göre çok olmasa da Türkiye ülkeye yeni döviz sokamayacağı için bu sefer de kur şokuna uğrayacaktır.
İhracatçı şirketlerin ihracat gelirlerini TCMB'ye satma zorunluluğunun %25'ten %40'a çıkartılması, yaşanan döviz likidite krizinin öncü bir göstergesi. Haziran ayında hem Fed’in bilanço azaltımı ile küresel bazda dolara ulaşmanın zorlaşması hem şirketlerin 6 aylık KKM vadelerinin tükenmesi, hem de cari açıkta görülen yükselişin karşılanması için döviz talebindeki artış ve dünya genelinde doların tüm para birimleri karşısında değer kazanması ister istemez bir kur şokunun arifesinde olduğumuzu göstermekte. Eğer petrol fiyatları 100 doların üzerinde kalırsa Türkiye’nin enerji maliyeti bu yıl 100 milyar dolara çıkabilir ve bu da yılı 50 milyar dolar civarında bir açıkla kapatmamıza sebep olabilir. Görünen tablo Türkiye için oldukça kötü duruyor ne yazık ki. Normalde KKM nedeniyle döviz bozumunun TCMB rezervlerinde artışa sebep olması gerekirken TCMB rezervlerinin 20 Aralık’tan bu yana daha da düşük seviyede olduğunu izliyoruz. Bu da bize kuru tutmak için arka kapı müdahaleleri ile yani kamu bankaları aracılığıyla döviz satışının devam ettiğini gösterende bir unsur. Yani evet kur artmıyor ama normal sebeplerle değil. Kur artışını engellemek için döviz satmaya devam ediyoruz.
Önümüzdeki dönemde gelen zamlar, gıda ve enerji fiyatlarındaki yükseliş enflasyondaki yükselişin devam edeceğini bize göstermekte. Reel faizlerin giderek düşmesi kur sıçramalarını tetiklemekte. Kur ile reel faiz arasında birebir bağlantı olduğu görülmekte. Biz ne kadar eksi reel faiz verirsek o kadar kur sıçramasına maruz kalacağız demekki. Geçen senenin yılbaşında benzerlerimize göre pozitif reel faiz veren tek ülke iken bugün negatif reel faizin en çok yükseldiği ülke konumuna geçmemiz 23 Eylül’den bu yana kurun yaklaşık %70 değer kaybetmesine oldu. Güven probleminin yarattığı soruna birde reel faizlerde negatif bir durum eklenirken yurt içinden para çıkışları yaşanıyor. Bu durum dolarizasyonu da artırmakta. Ayrıca bundan sonra dünya genelinde doların değer kazanacağı bir süreç bizi beklerken bu durum kurlarda tarihi zirvelerin devam edeceğini göstermekte.
BIST 100 tarafında yükseliş devam ederken kritik gördüğümüz iki dirençten birine geldi. 2480 ve 2590. Şimdi bugün eğer 2480 seviyesinin üzerinde kalıcı olursak bu eğilim bizi 2590 seviyesine kadar taşıyabilir. Ancak 2480 üzerinde kalıcı olamaz isek dikkat etmek gerekir. BIST 100’de satışların ön plana çıkacağı ve borsadan uzak durulması gereken seviye ise 2400 olacaktır.
Teknik olarak baktığımızda USD/TRY'de gördüğümüz geri çekilmeye aldanmıyoruz. Ancak küresel bazda dolar endeksinin kritik bölgeye gelmesi doların küresel bazda da bir miktar yavaşlayabileceğine işaret ederken dolar/TL'nin kısa vadede 14,73 seviyesini kırıp kırmayacağını izleyeceğiz. Eğer bu seviye kırılır ise yükseliş devam edebilir. Ancak bu seviye kırılmaz ise 13,85’e doğru geri çekilmelerde yaşanabilir. Ancak bu geri çekilmelerin kalıcı olduğunu düşünmediğimizin altını ısrarla çizelim.
Yukarıda 14,73 seviyesinin üzerinde önce 15,65 ve arkasından 16,23 direncine doğru yükseliş yaşanabilir. Aşağıda ise 13,85 seviyesinin altında önce 13,25 ve arkasından 12,50 desteğine kadar düşüşler görülebilir.
Teknik olarak baktığımızda BIST 100’de yukarı yönlü eğilim devam ediyor. 2480 kritik bir seviye. Eğer bu seviyenin üzerinde kalırsak 2590 direncine yükseliş yaşanabilir. Ancak 2480 seviyesinin altında kalırsak 2400 desteğine doğru düşüş görülebilir.
Yukarıda 2480 direncinin üzerinde 2512 ve arkasından 2537 seviyesi test edilebilir. Aşağıda ise 2463 desteğinin altında önce 2427 ve arkasından 2400 seviyesine kadar düşüş izlenebilir.