TCMB, politika faizini beklenildiği gibi 100 baz puan düşürerek %16'dan %15’e indirdi. Ayrıca TCMB tüm faiz kalemlerinde 100 puanlık indirim yaparak gecelik borç verme faizini %16,50'ye, gecelik borç alma faizini %13,50'ye, geç likidite pencere faiz oranını da %19,50'ye çekti. Banka yaptığı açıklamalarda para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdiğini ve bu çerçevede politika faizinde indirim yapılmasına karar verdiğini ifade etti.
"Kurul, bu etkilerin ima ettiği sınırlı alanın kullanımını Aralık ayında tamamlamayı değerlendirecektir." derken Aralık ayında 100 baz puan daha indirime yapabileceği vurgunu ön plana taşındı.
Ancak bu kararın oldukça hatalı bir karar olduğunu yineleyelim. Çünkü yurt dışında risklerin arttığı bir ortamda siz ekonomik politikayı bozucu karar alıyorsanız ekonomide yaptığınız hesaplar tutmayabilir. Bu kararı yurt içi ve yurt dışı etkisi olarak ayrı ayrı değerlendirmek lazım.
Yurt içine baktığımızda TCMB, Ekim ayı raporunda kur geçişkenliğinin gıda ve temel mal grupları üzerinde etkisinin henüz görülmediğini söyledi. Bu da bize Ekim ayı enflasyonunun neden beklentilerin altında kalıp %20’yi geçmediğini göstermekte. Ancak eğer kurun birimli etkileri henüz fiyatlamalara yansımadıysa bundan sonra Türkiye’de %20 ile %25 arasında kalıcı enflasyona hazırlıklı olmalıyız. Çünkü 23 Eylül’de ilk faiz indirimi sonrasında kur 8,64’tü, bugün 11,29 seviyesine gelmiş durumdayız. Arada %25’lik bir kur artışı var ve bunun enflasyona yansıması yaklaşık 3,5 - 4,0 puan olacaktır. Buda bize kalıcı enflasyonun başladığı bir yapıyı gösteriyor.
Bundan sonra Türkiye’de yeni senaryo yüksek kur ve yüksek enflasyon olacaktır. Ancak şunu unutmamalıyız ki bu sürdürülebilir bir durum değildir. Bunun sonucunda daha piyasada daha sert faiz artışları yaşanacaktır. Ayrıca reel faizlerin eksilere yerleştiği yerde yabancı yatırımcı çekme konusunda sorun yaşayabiliriz. Yılbaşında tek reel pozitif faiz veren ülke konumundayken şu anda benzerlerimize göre en çok reel negatif faiz veren ülke konumuna geçmemiz yılbaşından beri kurun %40’ın üzerinde artmasına neden oldu.
Bu ortamda Türkiye’yi zor günler bekliyor. Çünkü sadece iç kaynaklı değil, dış kaynaklı riskler de mevcut. Fed’in taperinge gideceği noktada küresel bazda dolar endeksinde ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde görebileceğimiz yükseliş sadece Türkiye’den değil gelişmekte olan bütün ülkelerden para çıkışlarını hızlandıracaktır. Her ne kadar Kasım ayı için TCMB’nin görüşüne katılarak cari açıkta azalma beklesek de ondan sonraki aylarda cari açığın tekrar yükseleceğini ve Merkez Bankasının beklediği cari açığın azalmasıyla kurun dengeleneceği ve sonrasında enflasyonun düşeceği bir ortam oluşmayacaktır. Çünkü Türkiye’nin hammadde de dışa bağımlılığı %75 civarına yükselmiş durumda. Bu bize ithal etmediğimiz sürece üretemeyeceğimizi ve ihracatımızı artıramayacağımızı göstermekte.
Bu ortamda Fed’in Aralık ayından itibaren tahvil alım programının azaltımında (tapering) vites artıracağını ve 15 milyar dolar olan azaltımının 20 veya 25 milyar dolara yükselteceğini ayrıca açıklayacağı projeksiyonlarda faiz beklentilerini daha öne ve daha yüksek miktara revize etmesini de bekleyen taraftayız. Fed’in sıkılaştırmada gaza basması dolar endeksi ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yükselişine devam edeceğini göstermekte. Dünya genelinde artacak borçlanma maliyetleri ve dünyada artık ucuz para bulmanın imkansız olacağı bir yapıda cari açık veren ve döviz ihtiyacı olan ülkelerin ekonomilerinde ciddi bozulmalar görülecektir. Bu durumda özellikle gelişmekte olan ülkelerden ciddi sermaye çıkışlarının yaşanmasını bekliyoruz. Türkiye’de bu durumdan en olumsuz etkilenecek ülkelerden birisi olacaktır.
TCMB yayımladığı raporda küresel ekonomilerde aşılanmadaki artışla birlikte toparlanma yaşandığını ancak yeni varyantların küresel büyümede aşağı yönlü riskler yarattığını söylerken buna karşılık yükselen küresel enflasyonun uluslararası finansal piyasalara etkilerinin izlendiğine dikkat çekti. TCMB, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artışın uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açtığını vurguladı. "Başlıca tarımsal emtia ihracatçısı ülkelerde yaşanan iklim koşullarının küresel gıda fiyatları üzerine olumsuz yansımaları görülmektedir." diye ekledi.
Yani ülkemizde yaşanan sel, yangın, kuraklık gibi afetlerin tarımsal ürünlerde rekolteyi düşürdüğünü görüyoruz. Bu daha fazla tarım ürünü ithal etmek anlamına gelecektir. Böyle bir ortamda ithal girdi bağımlılığı enflasyonu yükselten bir kalem olacaktır. Yani enflasyondaki yükselişe bir katkı da buradan gelecektir. Merkez Bankası ayrıca küresel enflasyonun beklenenden uzun süreceğini düşünmekte ve varlık alım programının devam ettiğini söylemektedir. TCMB, yurt içinde dış talebin gücünü koruduğunu ifade ederken bu dönemde aşılanmanın etkisi ile hizmet ve turizm sektöründe canlılığın arttığını belirtti. Dayanıklı tüketim malları talebi yavaşlarken, dayanıksız tüketim mallarında bir toparlanma gözlenmekte olduğunu savundu.
Dolar endeksi ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinde yükselişin daha da süreceği beklentimiz devam ederken TCMB faiz kararı sonrası USD/TRY paritesinde yeni tarihi zirve 11,29 ile test edildi. Kurdaki yükselişin devam edeceğini düşünüyoruz. BIST 100’de 1683 seviyesi kırılmadığı sürece alış baskısı devam edebilir. Ayrıca bu dönemde özellikle küresel borsaların hareket yapısını yakından takip edeceğiz. Küresel borsalardan yakın dönemde ayrışsak da onlara paralel eğilim devam ediyor.