İtalya'nın popülist hükümeti, ülkenin borç problemini çözmek amacıyla sahip olduğu altın rezervinin bir kısmını satma fikrini ortaya attı. Ancak altın boğalarının endişelenmesine gerek yok: sıkıntılı her altın satıcısına karşılık, birçok Merkez Bankası alıcısı var.
Popülist hükümetin uzun süredir çile çeken İtalyan halkı yerine Alman ve Fransız politikacıların çıkarlarına hizmet ediyor gibi gösterdiği Merkez Bankası'na yeni bir saldırı yolu açmak için attığı bu adım, esasında siyasi bir tiyatrodan başka bir şey değil.
Roma'daki hükümetin hiçbir üyesi satılacak altının tüm açığı kapatabileceğini düşünmüyor. ABD ve Almanya'nın ardından en çok altın rezervine sahip olsa da İtalya'nın varlığı 2 trilyon Euro'luk kamu borcunun sadece %5'i kadar. İtalya'nın mevcut borcu bu varlığı sadece birkaç ayda tüketebilir.
Bunun yerine Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini'nin partisi, katma değer vergisini artırmak ya da seçim kampanyasındaki harcama sözlerinden vazgeçmek gibi popüler olmayan kararlar vermek zorunda kalmadan İtalya'nın AB'nin koyduğu borç kısıtlamalarının içinde kalabilmesi için kenardan bir yardım istiyor.
Bu amaçla önerinin bir "anayasa düzenlemesi"—ki bu da özellikle zorlu bir yasal prosedür anlamına geliyor—gerektirdiğini ve aynı zamanda ülkenin altın rezervlerinin Merkez Bankası'na değil, İtalyan halkına ait olduğunu söyleyerek karşı çıktılar.
İtalya'daki nihai hedefler ne olursa olsun, bir şey kesin: Diğer ülkelerin merkez bankaları geçen yıl olduğu gibi bu yıl da en büyük altın alıcıları olacak. World Gold Council'e göre, dünya çapında merkez bankaları 2017'deki orandan %74'lük bir artışla 2018'de net 651,5 metrik tonluk altın satın aldı.
Eğer mali krizin ardından altında yaşanan büyük yükselişin sebebi ABD'nin bütçe ve para politikasının dünyanın başlıca rezerv parası olan Dolar'ı düşüreceğine yönelik korkular idiyse, bugünlerde çekiciliğinin başlıca sebebi ABD'nin uluslararası mali sistemi bir silah olarak kullanışına karşı bir sigorta oluşu.
World Gold Council'e göre geçen yılın ilk 10 ayındaki en büyük altın alıcıları Rusya (451 ton) ve Türkiye'nin (153 ton) merkez bankalarıydı ve iki ülkenin de geçen yıl ABD ile olan ilişkilerinin kötüleşmiş olması şaşırtıcı değil.
Avrupa Merkez Bankası'ndan Benoit Coeure Cuma günü New York'ta yaptığı konuşmada şöyle dedi: "Başlıca mali sistemlerin dışında kalma ihtimali cezaları ya da ekonomik yaptırımları çok daha korkulur hale getiriyor."
Çin'in ABD ile yaşadığı ticaret savaşının kötüleşmesiyle birlikte iki yıl aradan sonra Aralık'ta yeniden altın almaya başlaması ve Ocak'ta da alımlara devam etmesi bu açıyı daha da önemli hale getiriyor. Rusya'dan farklı olarak Çin'in toplam yabancı para rezervi yükselmeyi durdurdu ve bu yüzden genel portföyündeki altını sabit tutmak için satın almayı sürdürmesine gerek yok.
Altın yüzde yüz güvenli bir jeopolitik koruma olmayabilir, özellikle de Venezuela gibi elinizdekinin büyük bir kısmını ABD'nin en yakın müttefiği olan İngiltere'nin başkentinde, İngiltere Merkez Bankası'nın kasasında tutuyorsanız. Aynı zamanda neredeyse herkes kaçmaya hazırlandığınızı düşünürken altını ülkenizden çıkarmaya çalışmak da kötü bir görüntü.
Ancak bu, Dolar'ın bu kadar güçlü olmadığı küresel bir mali sistem yaratmak isteyenler için altının çekiciliğini azaltmayacak.