Bugünün gündem konusu kuşkusuz FED olacak. Banka, Temmuz ayı FOMC toplantı kararlarını açıklayacak. Piyasalarda %0.25 – 0.50 aralığında bulunan faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gidilmeyeceği yönünde ortak bir konsensüs bulunuyor. Biz de piyasa ile aynı görüşü paylaşıyoruz. Dolayısıyla bugünün asıl meselesi FED’in faiz oranını artırıp artırmayacağı değil. Tüm dikkatler yayınlanacak FOMC karar metninde geçecek ifadeler üzerinde olacak. Yani piyasa Eylül FOMC toplantısında faiz oranlarında herhangi bir değişikliğin söz konusu olup olmayacağına yönelik sinyallere odaklanacak. Bugün saat 21.00’da yayınlanacak FOMC metninin ardından başkan Yellen’in basın toplantısının bulunmadığını da notlarımıza ekleyelim. Şimdi Temmuz FOMC’ye yönelik ayrıntılı düşüncelerimizi paylaşalım:
1. Brexit’e yönelik riskler son buldu mu?
Bilindiği üzere Haziran ayında Birleşik Krallık’da gerçekleştirilen Brexit / Bremain referandumunda halk AB’den ayrılma ( Brexit ) yönünde karar vermesi sonucu artan belirsizlik küresel piyasalarda keskin bir volatilite yaratmıştı. Ortaya çıkan yüksek belirsizlik sonucu ABD vadelilerinde FED’in 2018 yılına kadar faiz artırımına gitmeyeceği yönünde olasılıklar güçlenmiş hatta bu zaman zarfı içersinde faiz indirim olasılığı faiz artırım olasılığının önüne geçmişti. Mevcut fiyatlamalara bakıldığında yine FED’in 2016 yılında faiz artırımına gitmeyeceğine yönelik fiyatlamaların devam ettiğini takip ediyoruz. Fakat Brexit’in ardından küresel merkez bankalarının likiditeyi destekleyici açıklamaları piyasaları desteklemesi soncu volatilitenin düştüğünü gözlemlemiştik. Yine de reel ekonomiye yönelik riskler henüz geçmiş değil. Son açıklanan İngiltere bileşik PMI verisi 50.0 referans seviyesinin çok altında açıklanarak resesyon ihtimalini sıcak tutuyor. FED’in bu ihtimali göz önünde bulundurduğunu düşünmekteyiz.
2. ABD’de açıklanan datalar toparlanma sinyali veriyor.
Haziran FOMC sonrası ekonomi için önem derecesi yüksek dataları kısaca hatırlatalım;
· Haziran ayına ilişkin manşet enflasyon %1 ile beklentilere paralel gerçekleşse de çekirdek enflasyonda %2.3’lük oranında artış ile beklentilerin aşılması olumluydu.
· Konut sektöründe ki toparlanma dikkat çekiyor. Gerek yeni konut satışları gerekse ikinci el konut satışları beklentilerin çok üzerinde açıklandı. Daha dün açıklanan yeni konut satışlarının yedi yılın zirvesinde olduğunu hatırlatalım
· Perakende satışlar, tüketici güveni, Bej Kitap bölgesel ekonomiler ve PMI dataları gibi iç talebin gücünü ölçen verilerin ekonomide toparlanmayı işaret ettiğini görüyoruz
.
· Belki de en önemli veri Haziran ayına ilişkin TDI datasıydı. 175 bin beklentilerinin aksine 287 bin gibi güçlü bir data açılanmıştı. Mayıs ayında 38 bin gibi oldukça kötü bir veri açıklanan Haziran ayı datası önem arz etmişti. Gerçi 38 bin datası Haziran ayında 11 bin olarak revize edilmişti. Haziran TDI datası her ne kadar güçlü gelse de ücretlerde gerileme ve işsizlik oranında artışı da hesaba katarsak denli bir veri seti olduğunu söyleyebiliyoruz.
Açıklanan dataların ABD ekonomisinin temposuna yönelik olumlu sinyaller üretmesini FED’in göz ardı etmeyeceğini düşünüyoruz. Faiz artırımlarının datalara bağlı olduğunu belirten FED son dönemde açıklanan verileri baz alarak Eylül vurgusunda bulunabilir. Fakat bu vurguyu güçlü bir tonda yapmasını beklemiyoruz. Sonuçta son dönemde gelen veriler her ne kadar toparlanmayı işaret etse de henüz faiz artırıma gidilmesini gerektirecek ölçüde değil.
3. ABD dolarının seyri önemli…
ABD dolarında olası değerlenme hareketlerini oluşturacak üç temel unsurun bulunduğunu düşünüyoruz:
· Küresel risk iştahı… Dünyada kırılgan ekonomik ve siyasi yapılar nedeniyle risk off modunun devreye girmesi sonucu ani volatilitelerin gerçekleşme olasılığı henüz masadan kalkmış değil. Bu gibi dönemlerde dolara olan talebin arttığını biliyoruz. Bu risk henüz geçmiş değil…
· Çok daha önemlisi merkez bankalarının parasal genişleme politikalarına hız vermesi… BOE, BOJ, PBOC ve ECB politikaları karşıt para birimi olarak ABD dolarının güçlenmesine neden olabilir. Bu sayede ABD’de ihracat miktarının gerilemesi istenilen bir durum değil. Daha önceki toplantılarda FED üyeleri bu konuyu bir hayli dile getirmişlerdi. Dolayısıyla FED faiz artırım patikasında kullandığı dili özenle seçerek hareket ediyor.
· ABD kaynaklı siyasi risk unsuru asla göz ardı edilmemeli… Kasım ayında gerçekleştirilecek başkanlık seçimlerinde Trump’ın Clinton’ın önüne geçmesi azımsanacak bir risk değil. Keskin çıkışları ve radikal açıklamaları yüksek belirsizlik ortamı yaratacak cinsten. Bu durumda hem ABD ekonomisine yönelik endişelerin artmasına hem de artan risk unsuru nedeniyle ABD dolarının değer kazanmasına neden olabilir. ABD dolarına yönelik bu gelişmeleri göz önüne alırsak mevcut konjonktürde FED’in faiz artırımı için Eylül ayına yönelik keskin ifadeler kullanması yanlış olabilir. Fakat Eylül seçeneğinin masada olduğunu belirtmeleri de gerekiyor.
Sonuç olarak;
Üç önemli başlık altında Temmuz FOMC karar metnine girecek ifadelere yönelik hangi gelişmelere bakılabileceğini inceledik. Bu üç başlığı bir arada düşündüğümüzde Eylül seçeneğinin ihtimaller dahilinde olduğu vurgulanabilir. Yalnız Eylül ayının güçlü tonda işaret edilmesini beklemiyoruz. Sonuçta FED yatırımcıların yıl içerisinde faiz artırımına gidilmeyeceğine çok fazla güvenerek aşırı alım pozisyonlarının açılmasını istemeyecektir. Bu sayede Eylül ihtimalini yumuşak bir dille belirtebilir. Bu durumda ABD dolarında değerlenme görülse de bunun etkisini çok şiddetli olmayacağını ve piyasaları bozucu etkide bulunmayacağını düşünüyoruz.
Eylül ayının güçlü tonda işaret edilmesi ise DXY’de 99.5 – 100 bölgesine hareketi başlatabilir. Doğal olarak GOÜ para birimlerinde satış baskısının hızlanması ve GOP’lara yönelik fon akışının bir miktar zayıflaması doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkacaktır. Özellikle risklerin dengeli olduğuna yönelik ifadelerin FED’in faiz artırımı konusunda önünün açık olduğu izlenimini doğuracağı bakımından piyasalar pek hoşnut olmayacaktır. Biz ilk senaryonun gerçekleşeceğini düşündüğümüzü yeniden hatırlatalım.