Son zamanlarda küresel tarafta fiyatlama davranışları karmaşık bir görünüm içerisine girdi. Bir yandan toparlanma beklentilerinin artması olumlu etkiler oluştururken, diğer yandan yüksek enflasyon/hızlı sıkılaştırma senaryolarının zaman zaman gündeme gelmesi ile satış baskıları görmekteyiz. Karmaşa bir şekilde son bulacak. Ancak hangi tarafın ağır basabileceğine dair soru işaretleri korunuyor. Bu bağlamda, senenin kalanına dair ortaya çıkabilecek senaryoları ve buna paralel olarak oluşabilecek fiyatlamaları irdelemek istedim. Konuları tek tek ele alacak olursak:
1- Pandeminin Durumu
Hiç kuşkusuz, bundan sonraki süreçte küresel ekonomik görünüm üzerinde en çok etkisi olması beklenen konu yine “COVID-19 Pandemisi” olacak. Her ne kadar 2020 yılındaki puslu hava dağılmış olsa da zaman zaman yeni varyantlar ile başlayan “dalgalar” küresel ekonominin toparlanmasına dair gecikmeleri de beraberinde getiriyor. Mevcut durumda genel tabloya bakacak olursak son olarak ortaya çıkan Hindistan varyantında yüzde 70’e varan azalmalar söz konusu. Keza, 29 Nisan’da 903 bin seviyesini aşan küresel çapta vaka sayılarının da 31 Mayıs itibarıyla 360 binin altına inmiş olması umutlu bir bekleyişi beraberinde getiriyor.
Burada elbette, son zamanlarda majör ekonomilerde hızlanan aşılamanın etkisi kaçınılmaz. Ancak parası olan gelişmiş ülkelerin stokladığı aşıların dağıtımına dair ortaya çıkan adaletsizlikler bazı bölgelerde yeni varyantların ortaya çıkması riskinin korunmasına neden olmakta. Bu bağlamda, bir an önce aşıların dağılımının tüm dünyaya adaletli bir şekilde yapılması gerekmekte. Zira gelişmiş ülkeler açısından önemsiz olarak görülen fakir bölgelerde yeniden ortaya çıkabilecek yayılım gerek sosyolojik açıdan sıkıntıları beraberinde getirebilecek olması, gerekse de virüsün etkilerinin dünya üzerinde kalıcılığının devam etmesi gibi riskleri barındırması açısından önem arz etmekte. Pandeminin durumu en çok belirsizlik içeren husus olsa da aşılamanın genele yayılması ve hızlanması halinde sene sonuna kadar büyük oranda kontrol altına alınması mümkün olabilir –ki baz senaryomuz da şu aşamada bu şekilde!
2- Ekonomik Toparlanma
Pandemi ile mücadelede başarıya doğru gidilmesi karantina tedbirlerinin hafifletilmeye başlaması ile küresel çapta ekonomik toparlanmaya dair beklentileri de artırmakta. Diğer taraftan, gerek aşılamadaki adaletsizlik, gerekse de kırılgan ekonomiler üzerindeki sermaye kaçışları ise küresel toparlanmanın hızını –bu bölgelerin alım güçlerinde yaşanan zayıflama kapsamında talep artışını baskı altında tutarak- kısmen yavaşlatmakta. Bu bağlamda, yılın üçüncü çeyreğinde hızlanması beklenen toparlanmalar enflasyon üzerindeki artışların devamı ve olası FED sıkılaştırmasına dair endişelerle birlikte -küresel ekonomi üzerinde oluşabilecek yeni bir kargaşa ile- yerini daha düşük büyüme rakamlarına bırakabilir.
3- Enflasyon Artışları
Küresel çapta son zamanlarda, tüm bölgelerde enflasyon artışları görülmekte. Burada, bir yandan Çin’in, korumacılık ve dış talep kaynaklı olarak mamul ve yarı mamullere olan yoğun talebi, bir yandan OPEC/OPEC+’ın oluşturduğu strateji ile petrol başta olmak üzere enerji grubundaki artışlar, bir yandan da kuraklık ve Pandemi koşulları kaynaklı arz sıkıntılarına bağlı olarak gıda fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişler etkili olmakta. Keza, yine Çin’in konteynır talebi ile denizaşırı taşımacılık maliyetlerindeki sert yükselişler ve çip başta olmak üzere teknoloji arzına dair sıkıntılar ile baş gösteren ekstrem fiyatlamalar da küresel çapta ÜFE ve TÜFE rakamlarını hızla yukarı yönlü itmekte.
4- Parasal Sıkılaştırma
Hatırlayacak olursak, Şubat-Mart döneminde enflasyon artışlarına dair ortaya çıkan beklentiler ile uzun vadeli ABD tahvil faizleri de FED’in hızla sıkılaştırmaya gidebileceği öngörüsü üzerinden tırmanışa geçmiş, piyasaları baskı altına almıştı. Sonrasında gelen bazı istihdam datalarının beklentileri karşılayamaması ile FED yetkilileri zayıf istihdam üzerinden sıkılaştırma konusunun şu an gündemde olmadığına vurgu yaparak piyasaları sakinleştirmişti. Ancak, son birkaç haftada İşsizlik Maaşı Başvuruları üzerinden istihdam tarafı ile ilgili olumlu sinyaller gelmekte. Ayrıca, açıklanan ÜFE, TÜFE ve PCE rakamlarındaki artış hızı da yavaşlamış değil. Bu kapsamda 16 Haziran’daki FED/FOMC kararları öncesinde açıklanacak olan Haftalık İşsizlik Maaşı Başvuruları, Tarım Dışı İsthdam, Ortalama Saatlik Kazançlar, İşsizlik Oranı, TÜFE ve ÜFE rakamları hayli kritik olacak. Yine ekonomik sağlığa dair önem arz eden diğer verileri de takipte olacağız. FED yetkilileri, piyasalarda ve diğer ekonomilerde bir kırılmaya neden olmamak için mümkün olduğunda bu süreci uzatmak isteyebilirler. Ancak pandeminin sonuna doğru yaklaştıkça ekonomik verilerin daha da iyileşmesi ve bol likidite kaynaklı enflasyon artışları eninde sonunda FED’i sıkılaştırma adımlarını gündeme almaya itecektir. Bu durumda da Tapering (tahvil alımlarının azaltılması) üzerinden başlayacak yeni bir QT(Parasal Sıkılaştırma) adımı piyasalar üzerinde yıkıcı etkileri beraberinde getirebilir.
Toparlayacak olursak pandeminin bitmesi, olumlu bir gelişme olmasına karşın majör merkez bankalarının ve hükumetlerin sıkılaştırmaya gidebilecekleri öngörüsü üzerinden piyasalar üzerinde baskı oluşturabilir. Keza, ekonomik toparlanma ve enflasyon artışları da bu bağlamda piyasalar üzerinde orta vadeli bir baskıyı beraberinde getirebilir. Son olarak sıkılaştırmanın başlayacağına dair başta FED’ten olmak üzere gelecek sinyaller sonrasında da piyasalar açısından tam anlamıyla bir yıkım dalgası ortaya çıkabilir. Tüm bunların tersini düşünecek olursak pandeminin 2022 yılına da sarkarak devam etmesi halinde, bu durum başlı başına yeni bir “resesyon/ekonomik kriz” endişeleri ile negatif fiyatlamaları beraberinde getirebilir. Bu sefer de majör merkez bankaları ve hükumetlerin yeniden piyasaya bol likidite enjekte etmeleri ile toparlanma girişimleri görmek mümkün olabilir. Keza, ekonomik toparlanma ve enflasyon yükselişlerinin zayıflaması hali de majör merkez bankaları ve hükumetleri genişlemeci adımların devam etmesine sevk edebilir.