Önemli bir haftadayız.
Cuma açıklanan ABD tarım dışı istihdam verisinin ardından bu hafta açıklanacak enflasyon oranı takip edilecek. ABD’de enflasyon %8’lerde ve bu seviyenin Eylül’de de korunması bekleniyor. %2 ana hedefinin çok üzerinde olan enflasyonun düşmesi uzun zaman alacak ve faiz artışları da en iyi ihtimalle Mart’a kadar devam edeceği için faiz artışının hızında istihdam sektörü belirleyici oluyor. Bu bakımdan son veri seti Fed için olumluydu. Böyle olunca 4. defa 75 baz puanlık faiz artışı beklentisi %80’lere çıktı. Piyasaların Aralık beklentisi ise 50 baz puanlık faiz artışı yapılması yönünde ve bu faiz artışıyla beraber yılın %4,25 - %4,5 faiz aralığında kapatılması öngörülüyor.
Bu hafta ABD enflasyonu en kritik veri olsa da İngiltere ve Euro Bölgesi verileriyle Almanya enflasyonu da fiyatlamalarda önemli olacak göstergeler.
Dolar haftaya yükselişle başladı
Geçen hafta ortasında 110 altı hareketi durduran dolar endeksi, pozitif istihdam verisiyle yeniden 113 direncine çıktı. Endekste 108 – 113 aralığı son bir aydır korunuyor. 113 üzerinde alımların hızlanması ise 115,30’a doğru ilerleme sağlayabilir. Enflasyon öncesi dolardaki iyimserlik sürebilir ve 113’ün korunması küresel piyasalardaki baskının da artmasına neden olacaktır ki şimdilik görünüm bu yönde.
Euro/dolar yeniden düşüşte
Euro Bölgesi’nde kışa doğru baskı giderek artıyor. Son Rusya -Ukrayna geriliminde Avrupa’nın da aktif olması yeni bir yaptırım ve neticesinde daha zorlu bir Avrupa ekonomisi kaygılarını artırıyor. Paritede kısa vadeli grafik 1,0370 – 0,98 işlem aralığının artık 1,00 – 0,96 aralığına indiğini gösteriyor. 0,9650 seviyesi altında hem ekonomik hem de siyasi gelişmelere bağlı 0,88 olasılığını dikkate almakta fayda var. Gelen tepki alımlarının 1,00 – 1,02 aralığında ivme kaybetmesi satış baskısının halen yoğun olduğunu gösteriyor.
Dolar/TL’de riskler artıyor
Kurda Haziran başında 17,15’in aşılmasıyla teknik ifadelerin çok anlamlı olmayacağını düşünerek sadece 18,36 rekorunu izlediğimi belirtmiştim. Enteresan ama bir o kadar da tanıdık durumlar yaşıyoruz. Kur kesinlikle iç ve dış gelişmelere diğer döviz kurları gibi tepki vermiyor. Oldukça sakin ve yavaş bir yükseliş var. Bu durum Merkez Bankasının kontrolünde bir durum olduğunu gösteriyor.
Ağustos’taki faiz indirimi ile 18 seviyesi, Eylül’deki faiz indirimi ile de 18,36 rekoru aşıldı, ama asla oynaklık yaşanmadan oldukça yavaş bir yükseliş var. Hazine ve Maliye Bakanı bu durumu olumlu görerek kurdaki seviyeleri makul bulduklarını açıkladı. Yani yükseliş önemli değil, sağlıksız yükseliş olmamalı ve hatta seviye bakımından enflasyonun altında olması TL’nin değer kazandığını bile gösteriyormuş!
Kuru yükselten faktörlere baktığımızda seviyeden ziyade yarattığı maliyetler artıyor. Ya da diğer tarafından baktığımızda artan maliyetler nedeniyle kur yükselmeye devam edecek gibi görünüyor. Bir sarmal olan bu durumdaki tehlike ne?
Akaryakıt fiyatlarına yeniden seri zamlar geliyor. Her fiyat artışı tüm kalemlere de zam gelmesi demek. Bu süreçte enflasyonu dizginlemek için faiz aracı da saf dışı bırakılmak bir yana indirilmeye devam ettiği için ne enflasyon ne de kur düşemeyecek.
Hazine Bakanının önemli bir itirafı oldu: Kuru baskıladık. Yani yakın geçmiş yıllarda kur baskılandı ve basınç yaşandı. Aslında şimdilerde de aynı şey yaşanıyor. Sebebi de şu: Faiz indirimlerinin enflasyonu ve kuru daha da yükselteceği biliniyor. Kur etkisi eklenmesin diye de kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Ola ki güç yetmez, beklenmedik bir gelişme olur, vs durumunda ise bu yükselişler rekabetçilik olarak yine olumlu gösterilmeye çalışılacak.
Rekabetçilik kazandırdı mı?
İhracatta rekorlar kırıldığı söylense de asıl rekor ithalatta kırılıyor. Dış ticaret haddi dipte. Sanayi mallarından genele yayılan bir azalma var ihracatta. Bunun temel sebebi Avrupa’daki yavaşlama değil sadece içerideki maliyetlerin de fazla olması. Tek başına elektrik ve doğal gaz maliyetleri zaten yarısını aşıyor girdi maliyetlerinin. İhracatçı firmaların gelecek döneme dair beklentileri de olumsuz. TÜİK verilerine göre istihdam alanı genişliyor, ama sadece sanayi tarafında 28 ay sonra istihdamda düşüş var.
Özetle hem içerideki sebepler hem de küresel gelişmelerden dolayı TL tarafında da durum olumlu değil. Çok daha iyiye gittiğimizi söylemiyor göstergeler.
Kur tarafında teknik hiçbir seviye belirtemiyorum çünkü fiyatlardaki belirleyici unsurlar anlaşılır değil. 20 Ekim’deki PPK toplantısında 100 – 200 baz puan aralığında faiz indirimi bekleniyor ve son iki faiz indiriminin ardından kurdaki görünümü dikkate aldığımızda eğer 200 baz puanlık bir indirim gelir ve bu süreçte de doların küresel kuvveti korunursa kurda 19 – 19,30 aralığına doğru bir hareket başlayabilir.