2018’in 2. Çeyreği itibariyle TL varlıklar gerek yurt içi gerekse de ABD ile yaşanan gerginlik nedeniyle rekor düşüş yaşadı ve göstergelerde de ciddi bozulmalar oldu. Şimdi geçen yıla kıyasla göstergelerdeki son duruma bakalım;
En büyük sorun olan enflasyon Ekim 2018’de %24,25 ile 15 yılın zirvesine çıkmasının ardından Kasım’da %21,62 oldu ve baz etkisiyle bu oran 2019 Kasım’da %8,55’e geriledi.
Enflasyon ve kur tarafındaki yükseliş nedeniyle %24’e çıkan faiz ise, enflasyondaki düşüş ve kurun 5,70’li seviyelerde dengelenmesi ile %14’e düşürüldü.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından kısa süreli daralma gösteren sanayi üretimi Ağustos’ta yaşanan kur şokunun ardından Eylül itibariyle sert daralma gösterdi ve 2019 Eylül’de bir yıl sonra ilk defa aylık bazda artış gösterdi. Ancak mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksi 115,5 ile Eylül 2017’deki 116,0 değerinin altında.
Perakende satışlar da aynı şekilde bir yılın ardından Eylül ayında ilk defa artış gösterdi.
TL’deki değer kaybı ile azalan cari açık.
Ağustos 2018’de 100,0 seviyesi altına gerileyen İmalat Güven Endeksi, Mart itibariyle yeniden 100,0 seviyesi üzerine çıktı (değişim 100,0 ila 98,0 aralığında).
Bu göstergeler geçen yılki sert daralmanın ardından toparlanma olduğuna işaret ediyor, ancak en kötünün geride kaldığını söylemek için henüz erken olduğu görüşündeyiz, çünkü bu göstergelerdeki toparlanmaya karşın şu alanlardaki zorluk devam ediyor:
İşsizlik oranı, Haziran 2018’de yeniden çift haneye çıktı ve özellikle sanayi üretimindeki daralmanın artması ile Ocak’ta %14,7’ye çıkarak son yılların zirvesine yükseldi. İşsizlik oranı Ağustos’ta ise %14,0 oldu ve son bir yılda işsiz sayısı 980 bin kişi artarak 4 milyon 650 bine çıktı.
Risklerin arttığı ve dengelerin bozulduğu dönemde öncelikle yatırımcıların beklemeye geçmesi ve borçlu yatırımcıların ise küçülmeye gitmesi nedeniyle en çok etkilenilen alan maalesef ki istihdam oluyor. Yaşanacak toparlanmanın etkisi de geriden geldiği için göstergelerdeki iyileşmenin devamında işsizlik oranının gelecek aylarda azalmasından bahsedilebilir.
Merkezi yönetim bütçe açığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın son verilerine göre 2018 yılı Ocak-Ekim döneminde 62,1 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde 100,7 milyar TL açık verdi. Aynı dönemde 2,5 milyar TL faiz dışı fazla verilirken 2019 yılı Ocak-Ekim döneminde 12,4 milyar TL faiz dışı açık verildi.
TCMB rezervlerinin hala düşük olması ve yurt içi yerleşiklerin döviz mevduat hesaplarının ise rekor seviyeleri koruması.
Bankaların karlılıklarının azalmaya devam etmesi.
Tüm bu gelişmelere bağlı büyüme tarafında ciddi gerilemenin olması.
Bazı göstergeler geçen yılki sert düşüşün ardından toparlanma göstermeye başlasa da özellikle maliye tarafındaki yüksek açık ve TCMB’nin baz etkisi ile gerileyen enflasyon nedeniyle çok hızlı faiz indirimlerine gitmesini oldukça riskli buluyoruz. Buna karşın sanayi üretimi, satışlar ve faiz dengesinin devam etmesi ile işsizlik oranında da gelecek aylarda gerileme olabileceğini umud ediyoruz. Bunun için devamlılık şart!
Haziran ayında ECB ve Fed’in genişlemeci politika mesajları vermesi ile yükselişe geçen gelişen piyasalara TL varlıklar siyasi-jeopolitik riskler nedeniyle istenen oranda eşlik edememişti. Son ayda ABD ile riskler netliğe kavuşmasa da bir miktar azaldığı için TL varlıklar devam eden yükselişe geriden katılmasına karşın iyi oranda eşlik ediyor. BIST deki yükseliş ve CDS ile kurdaki gerilemenin de neden bu, ancak gerek göstergelerdeki hassasiyetin devam etmesi gerekse ülke özelindeki risklerde somut çözümlere henüz gidilememiş olması nedeniyle olası küresel bir negatif gelişmede TL en çok kırılganlık gösterecek varlıklar arasında yer alacaktır.