Merkez Bankası 2023’ün ilk toplantısında beklendiği üzere faizi %9’da sabit tuttu. Merkez Bankasının Eylül 2021’den beri yayımladığı karar metinlerinin kendi içinde büyük çelişkiler taşıdığına dair defalarca yorumda bulundum. Ayrıca faiz indirirken sıkı para politikasından taviz verilmeyeceğine vurgu yapılması zaten sözün bittiği yer.
Bugünkü karar metninde hangi açıklamalar oldu? Bu açıklamalar ne anlama geliyor?
Karar metninin ilk paragrafında küresel resesyon endişesinin yüksek olduğu, merkez bankalarının faiz indiriminde sona yaklaştığı, yurt içinde ise olumlu bir görünüm olduğundan bahsediliyor. İlk paragrafta şöyle bir açıklama var: “Türkiye’nin geliştirdiği stratejik nitelikte çözüm araçları sayesinde temel gıda başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının olumsuz etkileri azaltılmış olsa da uluslararası ölçekte üretici ve tüketici enflasyonu yüksek seviyelerini sürdürmektedir. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir.”
Tahıl koridorunda Türkiye’nin çabası ile arz sorununun azaldığı belirtilirken dünyada halen enflasyonun yüksek olduğu ifade ediliyor. Burada Merkez Bankası ifade etmemiş ama Türkiye, 2022’de %78’e yakın gıda enflasyonu ile dünyada en yüksek gıda enflasyonuna sahip ülkeler arasında yer aldı. Türkiye’nin içinde yer aldığı bu listedeki ülkeler de maalesef birçok anlamda büyük sorunlar yaşayan ülkeler.
Merkez Bankası küresel yavaşlamanın yurt içinde de hissedildiğini, sanayi üretiminde zayıflama olduğunu ve ihracat sektöründe daralma olabileceğini ifade ederken iç pazarın canlı kaldığını da ekledi. Yani dışarıdan gelen bir baskı var ama içeride talebin güçlü olması sayesinde çarklar dönüyor. Peki bu durum talep enflasyonunun halan canlı olduğunu göstermez mi? Bunu perakende satışlarda da gördük.
Merkez Bankası iç tüketim talebi, enerji fiyatlarındaki yüksek seviye ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığının cari denge üzerindeki riskleri artırdığını belirtti.
Enflasyonda iyileşme olduğu belirtilen metinde azalan dış talebin toplam talep koşulları ve üretim üzerindeki etkileri yakından izleneceği ifade edildi.
En net açıklama ise şu oldu: “Küresel büyümeye yönelik belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin daha da arttığı bir dönemde sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi ile arz ve yatırım kapasitesindeki yapısal kazanımların sürekliliği açısından finansal koşulların destekleyici olması kritik önem arz etmektedir. Bu çerçevede Kurul, politika faizinin sabit tutulmasına karar vermiştir.”
Yani dünyada yaşanan ekonomik yavaşlamanın Türkiye’de de kendini göstermesi kaçınılmaz olacak ama biz büyümeyi destekleyecek her adımı atmaktan vazgeçmeyeceğiz, deniliyor.
Gelelim asıl soruna…
Türkiye’de enflasyon %85’e çıktı, sonra baz etkisiyle %64’e indi ve hükümet bunu bir başarı olarak gösterdi. Enflasyonu %85’ten %64’e düşürdüklerini açıkladı. Son yılların en yüksek seviyesine çıkan cari açığı da dış ticaret açığını da normalleştirerek anlattılar. Vergilere yapılan 3 haneli zamlar konuşulmadı, bütçede Hazine’nin ödediği borç ve transferler de konuşulmadı.
Merkez Bankası… Fiyat istikrarını sağlamayı birinci görev gören Merkez Bankası, karar metninde enflasyona dair bir tek ifade kullanmıyor. Büyüme hedefli ve kredi destekli sürecin devam edeceği açıklanıyor. Tüm bunların arasında da “Unutmadık, bizim orta vadede enflasyon hedefimiz %5, onu da sağlayana kadar da ‘kararlılıkla’ tüm araçları kullanacağız” diyor.
Yılın ilk yarısına kadar piyasaların destekleneceği açıkça ifade ediliyor. Fakat sonra? Bu görmezden gelinen, ciddiye alınmayan ve alınmadığı için de bir çözüm üretilmeyen bu sorunlar ertelendikçe çözümü de zorlaşacaktır.