2016 yılının sonu yaklaşırken hareketli günler bizi bekliyor. Özellikle ABD tarafında yoğun bir gündem söz konusu olacak. Kasım ayının gelmesiyle birlikte önce Fed’in faiz kararını ardından ise ABD Başkanlık seçimlerini takip edeceğiz. Fed’in seçim öncesinde faiz oranlarında herhangi bir değişikliğe gitme olasılığı çok düşük olsa da faiz artırımı için Aralık ayındaki toplantıya işaret edecekleri neredeyse kesin gibi. Tüm bu yaşadığımız gelişmeler bize 2015 yılının sonunu hatırlatıyor. 2015 yılında da Fed’in yıl boyunca faiz artırımına gideceği beklentileri piyasaya yön vermişti. Ancak yıl boyunca herhangi bir artırıma gitmeyen ABD Merkez Bankası, faiz artırım kararının Aralık ayında almıştı.
Enflasyon ve İstihdamdaki İyileşme Fed’in Elini Güçlendiriyor
2017’de ise farklı bir senaryo bizi bekliyor olabilir. Özellikle Fed’in normalleşme politikasına devam etmek için takip ettiği iki önemli veri olan enflasyon ve istihdam piyasasındaki olumlu seyir, Fed’in 2017 yılında birden fazla faiz artırımına yönelebileceğinin sinyallerini veriyor. Enflasyon tarafına baktığımızda son zamanlarda yönünü yukarıya çeviren petrol fiyatlarının etkisinin yüksek olduğunu görüyoruz. Petrol fiyatlarında 60 dolar seviyelerinde bir sabitlenme enflasyonda hedef olan yüzde 2 seviyesine daha hızlı ulaşma imkanı sağlayacaktır. İstihdam piyasasında ise Mayıs ayında beklenmedik şekilde 38 Bin gelen tarım dışı istihdam verisi sonrasında toparlanma dikkat çekiyor. Son dört ayda ortalama istihdamın 222 Bin seviyesinin üzerinde seyretmesi Fed’i istihdam konusunda da rahatlatıyor.
Merkez Bankaları Arasındaki Ayrışma Devam Edebilir
Büyük Merkez Bankaları politikaları arasındaki ayrışma da doların güçlenmesine neden olan bir başka önemli gelişme. Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının ekonomideki canlanmayı sağlamak ve enflasyon hedeflerini tutturmak adına negatif faiz politikası uygulaması, İngiltere Merkez Bankası’nın da Brexit sonrası yumuşak geçiş yapma isteği nedeniyle faiz oranlarında indirime gitmesi para birimlerinin değer kaybetmesine neden oluyor. Bu para birimlerinde çıkan sermaye ise faiz artırımı yolunda olan dolara kayıyor. 2017 yılında ise bu ayrışmanın daha da derinleşmesi söz konusu olabilir. Japonya ve Avrupa’da enflasyonda henüz istenen seviyelerin yakalanamaması ve İngiltere’de Brexit sürecinin 2017’de hızlanacak olması merkez bankalarının ellerini bağlayacak gibi görünüyor. Farklılaşmanın derinleşmesi ise doların daha da güçlenmesi anlamına geliyor. Ancak buradaki soru işareti, merkez bankalarının bu ayrışmayı ne kadar sürdürebilecekleri olacak.
Küresel Büyüme Endişeleri Dolara Yarayabilir
Fedi’in faiz artırım yolunda izleyeceği politikaların doların hareketliliğini etkileyeceği aşikar. Ancak unutmamız gereken bir diğer konu da küresel büyümedeki ivme kaybı. OECD hazırlamış olduğu son raporda 2016 yılı için küresel büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2,9’a revize ederken, 2017 büyüme tahminini de 0,1 puan düşürerek yüzde 3,2 olarak açıkladı.
IMF’nin yayınlamış olduğu rapora göre ise ABD haricinde kalan başlıca büyük ekonomilerde 2017 yılında 2016’ya göre ya büyüme hızında düşüş yaşanacak ya da küçük bir artış olacak.
Küresel büyümede yaşanan ivme kaybına rağmen ABD ekonomisindeki güçlü duruş, yatırımcıların yeni güvenli liman olarak doları görmelerine neden olacaktır. Güvenli liman algısıyla talebi artacak olan dolar, diğer para birimlerinden pozitif ayrışacak gibi görünüyor. Bu pozitif ayrışmanın da etkisiyle dolar 2017’nin yıldızı olmaya en büyük aday.
Analizlerimizi sürekli takip etmek için buradan kayıt oluşturabilirsiniz
www.isikfx.com