2018'in son çeyreğinde zayıflama sinyalleri veren Euro Bölgesi, 2019'a iyi başlamadı. Bölgenin en güçlü ekonomisi olan Almanya'daki göstergeler zayıflamanın devam edeceğini gösteriyor.
Bu hafta açıklanan PMI rakamları gerilemeye devam ederken fabrika siparişleri %1,6 düşüş yaşadı. Sanayinin merkezi olan Almanya'da sanayi üretimi %0,4 düştü ve üst üste 3 ay gerileme gösterdi.
Küreselleşen ekonomide güçlü dengeye sahip olan bir ekonomide yaşanan olumsuzluğun diğer ülkelere sirayet etmemesi söz konusu olamaz, bu nedenle Çin'in ticaret savaşlarından olumsuz etkilenmesi ile başlayan gerileme, Euro Bölgesi'nde de hissediliyor. Elbette bölgenin kendi durumu da bu konuda yeterli bir paya sahip, brexit belirsizliği, İtalya'daki bütçe anlaşmazlığı ve siyasi belirsizlik, Fransa ekonomisindeki durgunluk ve Almanya ekonomisindeki gerileme bölgeyi zorluyor.
Bölge olarak Avrupa ve ülke olarak da Almanya, Türkiye'nin ihracatta öncelikli olduğu yer ve buradaki zayıflığın durgunluğa ya da daha ileri bir boyuta gitmesi maalesef ki Türkiye ihracatında da verimin düşmesine neden olabilir.
Çin ve Euro Bölgesi yavaşlama sinyalleri verirken ABD görece güçlü kalmaya devam ediyor şimdilik, ancak Fed de bu zorlukların ABD'yi de etkileyeceği riskini göze alarak küresel risklerin toparlanması için faiz artışında yavaş davranmayı seçti. ECB'nin de yılın 3. çeyreğinden önce para politikasında bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor.
Kısa vadede merkez bankalarının faizden uzak durmaları gelişen ülkeler için olumlu olsa da Çin, Euro Bölgesi, Japonya gibi önemli ekonomilerdeki risklerin artması gelişen ülkeleri faiz dışı sorunlardan ne kadar koruyabilir?!
*Türkiye özelinde bakarsak Fed ve ECB'nin stabil kaldığı süreçte enflasyonda belirgin bir düşüş yaşanması iç riskleri önemli ölçüde azaltmaya destek sağlayacaktır. Ek olarak maliye politikasında seçimlerden sonra sıkı politika korunur ve TCMB de faiz indiriminde ilk yarıdan önce adım atmazsa kırılganlık da azalmış olacaktır.