Tüketilen ürün ve hizmetlerdeki fiyatların artması olan enflasyon, pandemi sonrası tüm dünyada yükselmeye başladı. Sebebi ise pandemi başında duran ekonominin yarattığı maliyetler. Böyle olunca gıdadan enerjiye ne varsa fiyatlar yükseliyor. Merkez bankaları da enflasyondaki artışı dizginlemek için faiz artışına gidiyor. Varlık alımı yapan merkez bankaları da azaltım için tetikte ve son olarak Fed'in Kasım-Aralık gibi kısıtlamalara başlaması bekleniyor.
Enflasyon, vatandaşın gelirini etkileyen en önemli etken ve enflasyondaki yükselişe karşın gelir korunamıyorsa bu kişisel kayıp aslında ülke ekonomisinin de kaybı olmaya başlıyor. Tüketimin azalması ya da tasarrufa gidilmesindeki en büyük sebep ise “beklenti” yani daha da kötüsü olacak kaygısı. Türkiye ekonomisi çok uzun zamandır bu durumu yaşıyor. Enflasyon zaten her daim en büyük sorun oldu, zaman zaman düştü, zaman zaman rekor kırdı ama son yıllarda hep yüksek. Sebebi sadece dış faktörler değil, hatta dış faktörlerin etkisinin çok düşük olduğunu da söylemeliyiz. Sebebi, üretimden giderek uzaklaşılması, siyasetten sosyal duruma kadar tüm alanlarda kaygıya neden olan gelişmelerin yaşanması. Üzerine yaklaşık 3 yıldır merkez bankası tarafındaki akıl almaz durumlar da eklenince 'belirsizlik' hat safhaya çıktı. Yabancı yatırımcı uzaklaştı, yerli yatırımcı risk almaktan korkuyor, vatandaş ise elindekini döviz olarak korumaya çalışıyor.
TCMB Başkanlarının görevden alınması tek başına güven kaybı değildir, örneğin usulsüzlük yapılmış ve başkan bu yüzden görevden alınmışsa bu kalıcı bir negatif fiyatlama yaratmaz, ama siyasi yetkinin istediği politikalar uygulansın diye başkan görevden alınıyor ve bu defalarca tekar ediliyorsa orada güvenin kalması da mümkün değildir. Çetinkaya ile beraber başlayan bu süreç dün TCMB başkan yardımcılarıyla devam etti ve bu yöndeki her adımın faturası da TL'ye kayıp olarak yansıdı. Şimdi gelinen nokta: TL, rekor düşük seviyede! TL'nin dip seviyelere gerilemesinin rekabet yaratması ise asla mümkün değil, çünkü A'dan Z'ye her şeyde ithalat var, böyle olunca ihracat artarken ithal maliyetler de artıyor. Ayrıca yine ithalat nedeniyle kurdaki her yükseliş enflasyonu biraz daha yükseltiyor. Sadece gıda ürünlerindeki fiyat artışı ortada, üzerine kira ve yakıtı da eklediğimizde gelir, harcamaları karşılayamaz hale geliyor.
İktisatta yer alan enflasyon- faiz ilişkisi pratik olarak da zaten ortada enflasyon faizi tetikler. Bunun aksi söylemi sadece kişisel bir fikirdir, gerçekliği yoktur. Enflasyonu dizginlemek için faiz artırılır ve burada amaç tüketimi azaltmaktır. Bunun da elbette bir sınırı vardır, işte merkezin görevi de bu dengeyi saplayabilmektir. Öte yandan kurun enflasyon ve faiz ile olan ilişkisi daha çok istikrarlı olmayan ekonomilerde geçerlidir. Yani yerel parada uzun süreli ve büyük kayıplar varsa bu da artık ekonomiyi etkilemeye başlamıştır, yoksa belli bir dönem yaşanan düşüşler dengeyi bozmadıkça müdahale edilmez. Gel gel ki ülkemizde son yıllarda kur etkisi tüm dengeleri bozar hale geldi, çünkü rekor kayıplar yaşanıyor TL'de ve belirttiğimiz gibi dışa bağımlılık nedeniyle kurdaki yer yükseliş enflasyonu artırıyor, bu nedenle kur-enflasyon ve faiz sarmalından çıkılamıyor.
İktisadi olarak yapılması gerekenler belli, fakat yapılamıyor. İşte bu olması gerekenin uygulanamamasının da etkilerini son bir ayda yine tecrübe ediyoruz. Biz defalarca tecrübe diyoruz da yetkililer neden bunda ısrar ediyor?
USD/TRY kuru Eylül ayı başında faiz indirimi beklentilerini kuvvetlendiren söylemlerle yükselişe geçti ve son bir ayda %10 yükselerek seviye olarak da rekor kırdı. Biz daha önce görülen ve son günlerde sıkışma yaşanan 8,80'li seviyeler üzerinden yaptığımız hesaplamada 9,0-9,09 aralığını ön görüyorduk. Dün bu bant da aşıldı.
Bu haftaki gelişmeler son derece negatif ve bu gelişmelerin nereye varacağını ön görmek de mümkün değil. Bir gece alınan kararlar, kısa sürede değiştirilen politikalar, bağlantılı olmayan sebep-sonuç durumları vs. Tüm bu nedenlerden dolayı kurda yükseliş nereye kadar gider bilinmez ve teknik analiz de güvenilir olmaz.
Biz kurdaki yüskelişin nereye kadar devam edeceğine dair bir seviye veremiyoruz, sadece daha önceki geri çekilmeleri hesaba katarak 8,90-8,88 aralığını ilk destek bölgesi olarak görüyoruz.
Gelecek hafta yapılacak PPK öncesi kurda tansiyon yüksek kalmaya devam edebilir. PPK toplantısını ayrıca değerlendireceğiz.