Bugün yurt içi enflasyon oranları açıklandı. Fiyatlardaki artış serisi 50 aydır aralıksız devam ediyor. Aslında enflasyondaki yükseliş, 2016’nın son çeyreğinden itibaren hız kazandı, ancak Kasım ve Aralık’taki döviz yansımasında oranlar öyle yükselmişti ki öncesi pek akıllarda kalmadı diyebiliriz.
Yıllık bazda enflasyon %50’ye yaklaştı ve Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati bunu atılan isabetli adımların sonucu olarak paylaştı. Atılan isabetli adımların neticesinde %85 olan enflasyon %50’ye indirilmiş! Hangi isabetli adımlar atıldı? Ve madem böyle isabetli kararlar vardıysa neden enflasyonun %85’e tırmanmasına izin verildi? Koşullar mı uygun değildi o zaman da enflasyonun çıkmasına engel olunamadı? Şimdi hangi koşullar iyi anlamda değişti de isabetli adımlar atılır oldu. Yapmayınız, aklımızla böyle alay etmeyiniz!
Eğer isabetli adımlardan kasıt bir tarafta görünürde indirilen ve enflasyonu giderek patlatan, öte yandan örtülü olarak artırılıp zenginin mevduat gelirini daha da artıran adımlar ise, haklısınız!
Türkiye halkının alım gücündeki kayıp artık yoksulluk ve sefalet derecesinde maalesef. Bu şahsi bir yorum değil. Bakınız araştırma raporu diyor ki 4 kişilik bir ailenin beslenme maliyeti 9.590 TL’dir, eğer bu maliyet karşılanamıyorsa açlık sınırının dahi altında yaşıyorsunuz. Bununla beraber kira ve faturanızı ödeyebilmek, ulaşım, giyim ve sağlık gibi temel harcamalarınızı karşılamak için 31.700 TL altında bir kazancınız varsa yoksulsunuz. Bugün Türkiye’de çoğunlukla 4 kişilik bir ailede öğrenci olduğunu ve eğitim giderleri olduğunu ve her 4 kişilik ailede birden fazla çalışan oranının da yüksek olmadığını düşünürsek ciddi bir kesimin zor olan geçimi artık sefalet boyutuna ulaşmış durumda.
Mart ayında vicdanı olan herkesin üzen ve öfkelendiren bir araştırma yayımlandı. TÜİK verilerine göre Türkiye'de çocukların %62'si ekmek ve makarna gibi tahıllı yiyeceklerle besleniyor. Çocukların yarısı her gün meyve yiyemiyor ve süt ürünleri tüketemiyor. Sebze ile beslenme %33 olurken et, tavuk ve balık gibi ürünlerle beslenen çocukların oranı ise %12,7. Oranlar gösteriyor ki çocuklarımız yetersiz ve sağlıksız besleniyorlar.
Madem ekonomi aktörlerinin enflasyonu düşürecek aksiyonları vardıysa bu halk bu çocuklarımız neden meyveden, sebzeden, hayvansal gıdadan mahrum kalıyor. Neden enflasyon ve alım gücü arasındaki fark Türkiye’de bu kadar yüksek?
Bakan Nebati, bugünkü paylaşımında aslında bir itirafta da bulundu. Enflasyonu düşürmek için büyümeyi kurban edemezdik, dedi. Yani büyüme uğruna enflasyon aslında halk kurban edildi. Türkiye ekonomisi rakamsal olarak büyümüş olsun da... Evet rakamsal bir büyüme bu sadece. Çünkü büyüme verisindeki detaylarda da görüldüğü üzere emeğin karşılığı giderek azalıyor, ancak sermayenin kazancı ise artmaya devam ediyor. Kişi başı milli gelir üzerinden de aynı şeyi söyleyebiliriz. O milli gelirle temel ihtiyaçlar dahi karşılanamazken hangi büyüme hangi gelir?
Öte yandan madem enflasyon kurban edildi, bari buna değseydi! Türkiye’nin dış ticaret açığı rekor yüksek seviyede, cari açık artıyor, ihracat azalıyor. Bakınız, Şubat verilerine göre dış ticaret açığı geçen yıla göre %51 oranında arttı ve 7,9 milyar dolardan 12 milyar dolara çıktı. İhracat Şubat ayında %6,4 oranında azalarak 18,6 milyar dolara geriledi. İthalat ise %10 arttı ve 30,7 milyar dolara çıktı.
*Kaynak: TÜİK
Para politikasındaki değişim Eylül 2021 sonrası görünüm
Rakamları resmi kurumlar açıklıyor ama yetkililer bu resmi rakamlara rağmen durumu çok farklı aksettiriyor. Bu sonuçlarla bahsedilen ekonomi politikasının işe yaradığına dair bir tane somut veri var mı? Yapmayınız, insaf!
Ne mevcut isimler ne de yeni isimler hiç fark etmiyor. Ekonomideki bu politikaların asla ve asla sürdürülebilirliği yok, aksine her geçen gün maliyetler daha da ağırlaşıyor. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P de bu politikalarla devam etmesi halinde ekonominin daha da çıkmaza gireceğini ve kendilerinin de zaten hatırı sayılır bir seviyede olmayan kredi notunu daha da düşürecekleri uyarısında bulundu.
Rakamlar ortada değerli okuyucu, sizler de zaten çarşı pazar yaparken de eve gelen faturalarınızda da her şeyi açıkça görüyorsunuz. Ancak yetkililer bu politikanın hem işe yaradığını hem de dünyaya örnek olduğunu, birçok ülkenin bu politikalara gıpta ettiğini açıklıyor... Kim onlar? Neden isim verilmiyor?
Eğer faizin ekonomiye yansıması üzerinden kendilerine pay biçiyorlarsa, yüksek faizine ekonomik faaliyetleri azalttığı zaten iktisadi bir gerçek. Ama bu süreçte bankadan şirkete ya da bireysele hiç fark etmiyor yaşanan iflas ya da kayıplar alınan stratejik kararlarla ilgilidir. Bakınız, enflasyonu görmezden gelmenin bedelini ödüyoruz. Üzerine çok uzun süredir döviz sabit tutuluyor ve oluşacak herhangi bir döviz dalgalanmasının yansımasıyla her şey çok daha kötü olacaktır. Belli ki seçime kadar gerçek bir aksiyon alınmayacak. Umarız ki seçimden sonra hiç zaman kaybetmeden doğru politikalara artık geçilir. Bunun da bedeli olacak elbette ancak zararın neresinden dönülse uzun vade için o kadar iyi olacak.