Yurt içinde ekonomik durumun vahametini gösteren 3 önemli veri açıklandı.
İlki: Büyüme
Türkiye ekonomisi 2022’nin son çeyreğinde %3,5 ve yıllık bazda ise %5,6 oranında büyüme gösterdi.
Grafikler, sermaye payının arttığını, emeğin ise azaldığını açıkça gösteriyor.
Büyümenin lokomotifi bankalar olmuş durumda, 2022’de finans ve sigorta sektörü %21,8 oranında büyüme gösterdi. Sanayinin payı %3,3’e gerilerken en hazini ise tarımın payının %0,6’da kalması oldu. Ülkenin medarı iftiharı olan inşaat sektörü ise 2022’de %8,4 oranında daraldı.
Yıllarca tarım ülkesi olduğumuz söylendi ve bunun lafta kaldığı ortada. Gelişmişlik düzeyimizin temsili olan betonlar ise bu yıl istenen performansı gösteremedi. Enflasyon elbette hanehalkının gelirini düşürdü, ama bunda sermayenin payı da göz ardı edilemez. Düşük kredi ve desteklerle beslenen finans sektörü ise mutlu olmayı hak ediyor.
Olmuyor
Eylül 2021 itibarıyla para politikasını bambaşka bir sürece çeviren Merkez Bankası, ardından çıkan Türkiye Ekonomi Modeli ile ihracata dayalı büyüme hedefleniyordu. Ama olmadı. Katkı bir tarafa %3 üzerinde bir düşüş söz konusu. Hemen bunu dün açıklanan dış ticaret verisiyle birleştirerek bakalım.
İki: Dış ticaret Açığı
2022’de dış ticaret açığı %137 oranında rekor bir artış gösterdi. 2021’de 46 milyar 211 milyon dolar olan dış ticaret açığı 2022’de 109 milyar 539 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı %83’ten %69,9'a geriledi.
Gelelim 2023’ün ilk ayına. Dış ticaret aylık bazda rekor açık verdi. Ocak ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre %38,4 artarak 10 milyar 290 milyon dolardan 14 milyar 237 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı %63’ten %57,6'ya geriledi.
Rekor kırdığımız ihracatın ithalat karşısındaki durumu hiç konuşulmuyor. Ama TÜİK diyor ki, ihracat 2022 yılı Ocak-Aralık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %12,9 artarak 254 milyar 172 milyon dolara çıktı. Fakat ithalat aynı dönemde %34 artarak 363 milyar 711 milyon dolara yükseldi. İthalatın oransal olarak ihracatın çok üzerine çıkması durumu apaçık gösteriyor ki ihracattan verim alınamamış, bu yolla bir büyüme de yakalanamamış.
Üç: Hizmet enflasyonu
Hizmet sektöründeki fiyat değişimini gösteren Hizmet ÜFE, Ocak ayında %15,57 oranında arttı. Aylık bazdaki artış oranı rekor yüksek seviyeye çıktı. En çok artış ise teknik destek alanında görüldü. Bunu faturalarımızdan rahatlıkla okuyabiliyoruz.
Yıllık bazda ise en çok konaklama ve yiyecek sektörü ve teknik hizmetlerde fiyat artışı oldu, bir yıllık artış oranı %94.
Verilerin özeti:
Değişen sistem ve uygulanan politikalar, ülke ekonomisinde sermaye kazancını artırırken emeğin getirisini düşürüyor. Ayrıca ekonomi modelinde üreticinin istenen geliri alamadığı görülüyor. Bunda döviz kurunun enflasyon altında kalması da etkili oluyor.
Enflasyonda Ocak’ta maaş ve ücret zamlarının etkisi fazlaydı. Ancak Şubat’ta da fiyat artışının süreceği ortada. Yıl sonu enflasyonunun Merkez Bankasının tahmin ettiği %20’li seviyelere inmesi de mümkün görünmüyor. Peki, faiz indirimine rağmen enflasyon düşmüyorken, ihracata dayalı bir büyüme yaşanmıyorken, gelir dağılımındaki adaletsizlik artarken bu politikalarda neden ısrar edilir? Yetkiler görmezler mi hedeflerin tutmamakla beraber büyük sapmalara neden olduğunu?
Uygulanan bu politikaların sonunda çok sert önlemler alınmak zorunda kalınabilir ve zaten bu süreçte hayli zorlanan hanehalkının kemerinde delik kalmayabilir.