Merkez Bankasının 2024 yılı II. Enflasyon Raporu’nda 2015 yılı Nisan ayından başlayarak her yılın Nisan aylarında 12 aylık temelde enflasyon oranının yüzde kaç olacağına ilişkin piyasa katılımcıları, firma temsilcileri ve tüketicilerin tahminlerini gösteren bir grafik yer alıyor (Sayfa 57, Kutu 3.1). Bu grafiği rapordan aynen alıyorum (sol taraftaki grafik). Sağ taraftaki grafik de TÜİK’in tüketici enflasyon oranına (TÜFE) ve İstanbul Ticaret Odasının (İTO) İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksine göre oluşturulan ve 2020’den 2024’e kadar her yılın Nisan aylarında gerçekleşen 12 aylık enflasyon oranlarını gösteriyor.
Gerçekleşen enflasyon oranlarına baktığımızda İTO endeksinin TÜFE’nin üzerinde seyrettiğini ve gerçeğe daha yakın olduğunu görüyoruz (buna karşılık bu iki endeksin kapsama alanlarının ve bölge kapsamlarının farklı olduğunu belirtelim).
İki grafiği karşılaştırdığımızda TÜİK tarafından açıklanan gerçekleşen enflasyon (TÜFE) oranlarına en yakın tahminleri tüketicilerin, en uzak tahminleri piyasa katılımcılarının yaptığını firma temsilcilerinin ise bu ikisinin arasında kaldığını görüyoruz.
Merkez Bankası bu tahminleri her ay uyguladığı anketlerle belirliyor. Piyasa katılımcıları genellikle Merkez Bankası’nın açıkladığı enflasyon tahminine paralel tahminlerde bulunuyor. Bu tahminler tutmuyor hatta çoğu kez gerçek duruma yaklaşmıyor. Bunun iki nedeni olabilir: (1) Piyasa katılımcısı olarak seçilenler doğru tahmin yapabilen kişiler olmayabilir. (2) Bu kişiler Merkez Bankasını üzmemek için onun tahmini çevresinde tahmin açıklıyor yani kendi tahminlerini saklıyor olabilirler. Firma temsilcilerinin tahminleri biraz daha gerçekçi görünüyor. Onlar da aslında, enflasyon oranına göre belirlendiği için, ücret zamlarını frenleyebilmek için tahminlerini düşük tutuyor olabilirler. Gerçeğe en yakın tahminler tüketicilerden geliyor. Aslına bakarsanız gerçekleşmiş olarak açıklanan enflasyon verilerinin de gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. Bunu kendi yaşamımızda karşılaştığımız fiyatlardan gözlemleyebiliyoruz. TÜİK, verileri nasıl ve nereden elde ettiğini mahkeme kararlarına karşın açıklamadığı için de bunları denetleme olanağımız yok.
Yıllar itibarıyla kredi kartı kullanımlarını ve artış oranlarını çıkarıp bunları TÜİK TÜFE ve ENAG eTÜFE ile karşılaştırınca şöyle bir tablo çıkıyor ortaya (kaynak: Banka Kartları Merkezi – BKM; Raporlar ve Yayınlar / Kredi Kartı İşlemleri / Yerli Kartların Yurtiçi Kullanımı, TÜİK; Tüketici Fiyat Endeksi Haber Bültenleri, ENAG; ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksleri – eTÜFE.)
2023 yılında hane halklarının toplam tüketim harcaması 15,5 trilyon lira olarak gerçeklemiş bulunuyor. Aynı yıl kredi kartı harcamaları 7,3 trilyon lira olduğuna göre demek ki toplam nihai tüketim harcamalarının yüzde 47’si kredi kartıyla yapılıyor. Piyasada on binlerce farklı mal bulunduğu ve TÜİK’in TÜFE endeksi kapsamında 406 madde yer aldığı dikkate alındığında yüzde 47 temsil oldukça yüksek bir temsil olarak kabul edilebilir.
2023 yılında 2022 yılına göre BKM hane halkı kredi kartları endeksi 122,1 artmış. Buna karşılık TÜİK TÜFE’deki artışlar, kredi kartı kullanım artışının yarısında kalmış. Oysa ENAG’ın eTÜFE artış oranları BKM endeksiyle çok yakın gerçekleşmiş. Benzer bir durum 2022 yılında da geçerli. 2021 yılında da BKM endeksiyle ENAG eTÜFE arasındaki yakınlık TÜİK TÜFE’ye göre çok daha fazla.
Önce gerçek enflasyonun ne olduğunu tespit etmemiz gerek. Gerçek enflasyonu bilmezsek ücretler de fiyatlar da kiralar da doğru belirlenemez. Enflasyonu düşürmek için uyguladığımız politika araçları gerçek enflasyonu hedef alarak ayarlanmamışsa enflasyonu yüzde 5’ler düzeyine indirmek ve orada tutmak mümkün olmaz.