Artan cari açık, işsizlik ve yüksek enflasyon gibi sorunlarla zor bir dönem geçiren Türkiye ekonomisinin, deprem sonrasında çok daha kırılgan bir hâle geldiğini söyleyebiliriz. Euronews’in (Türkçe) araştırmasına göre bölgede yapılması beklenen, yaklaşık 450 bin konutun sadece inşaat maliyeti, en az 17 milyar dolar olacak. Tabii ki buna altyapı ve diğer masraflar dâhil değil.
Diğer taraftan Türkiye’deki tarım arazilerinin önemli bir kısmı deprem bölgesinde yer almakla birlikte deprem sonrası bölgeden göç eden kişi sayısının 2,5 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor. Deprem, bölgedeki ihracatı azaltacağı gibi cari açığı artıracak ve önümüzdeki günlerde bütçe açığının finansmanı için ek vergiler ve borçlanma gündeme gelecektir.
Borçlanma ve Deprem Vergileri Masada
Hazine’nin nakit bazlı bütçesi, şubat ayında aylık bazda 171,5 milyar TL ile rekor açık verdi. Bozulmada, özellikle vergi gelirlerindeki aylık kaymaların yanı sıra, deprem sebebiyle ötelenen vergi ödemelerinin de etkili olduğu düşünülüyor. Deprem sonrası altyapı yenilenmesi, nakit yardımlar ve inşaat maliyetleri düşünüldüğünde önümüzdeki günlerde bütçe açığının daha da artacağını söyleyebiliriz. Bu noktada iktidarın önünde iki seçenek yer almaktadır: borçlanma ve yeni ek vergiler. CDS priminin yüksek olması dolayısıyla dış borçlanma faizleri çok yüksek ve bu nedenle de iktidarın önceliği, iç borçlanma olacaktır. Diğer taraftan geçen hafta, gece yarısı önergesiyle, kurumlar vergisi mükelleflerinden 2022 yılı gelirleri için uyguladıkları indirim ve istisnalar üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere %10 oranında ek vergi alınmasını öngören teklif, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Muhtemelen önümüzdeki günlerde deprem yaralarının sarılması amacıyla yeni ek vergiler de gündeme gelecektir.
Türkiye için 2022 yılı; dış ticaret açığı, enflasyon, cari açık ve gelir dağılımı adaleti açısından zor bir yıl olarak kayıtlara geçerken 2023 yılı da Türkiye ekonomisi açısından özellikle deprem sonrası süreç nedeniyle uzun ve zor bir yıl olacak gibi görünüyor. Yine depremin yarattığı maliyetler, ekonomi üzerinde birkaç yıl etkisini gösterecektir.
Depremin Türkiye Ekonomisine Olası Etkileri
Depremin Türkiye ekonomisi üzerinde yaratacağı olası ekonomik sonuçların geniş ve kapsamlı olacağı kesin. Bu olası etkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
· Maliyetler: Deprem sonrası yıkım, yeniden yapılanma ve insan kayıpları nedeniyle ortaya çıkan maliyetler, Türkiye ekonomisi için büyük bir yük olacaktır. Diğer taraftan kira, gıda, konut gibi temel ihtiyaç malzemelerinin fiyatları da yükselecektir.
· Cari açık: Tedarik zincirindeki bozulma; stok ve iş kayıpları; ihracattaki yavaşlama ve deprem yardımları nedeniyle ithalattaki artış, cari açığı artırabilir.
· İstihdam: Deprem sonrasında birçok insan evsiz kaldığı gibi deprem bölgesinden 2,5 milyondan fazla kişi başka bölgelere göç etti. Bu durum, önümüzdeki günlerde işsizliğin artmasına neden olabilir.
· Tarım: Deprem sonrası arazi kaybı, sulama sistemlerinde yaşanan hasar ve ürün kaybı gibi nedenlerden ötürü tarım sektörü olumsuz etkilenecektir. Bu da tarım üretiminde azalmaya ve fiyatların yükselmesine yol açabilir.
· Turizm: Deprem sonrasında turistler seyahat planlarını değiştirme eğilimi gösterebilirler. Bu, turizm sektörü için olumsuz bir etki yaratabilir ve sektörde iş kaybına neden olabileceği gibi turizm gelirlerini azaltabilir.
· Sigorta: Deprem sonrası sigorta şirketleri büyük tazminat talepleriyle karşı karşıya kalmış durumdalar. Bu durum, sigorta şirketleri için bir mali yük oluşturacağı gibi primlerin artmasına da neden olacaktır.
· Enflasyon: Deprem sonrasında oluşan maddi kayıplar, yeniden yapılanma çalışmaları, malzeme ve ekipman ihtiyacı, fiyat artışlarına yol açacaktır. Bunun yanı sıra, üretimdeki aksaklıklar, mal arzının azalması ve tedarik zincirinde yaşanacak aksamalar, önümüzdeki günlerde enflasyonu olumsuz etkileyebilir.
· Dolar Kuru: Deprem sonrası maliyetler, yükselen cari açık ve dış finansman ihtiyacı USD/TL kuru üzerinde yukarı yönlü baskı yaratacaktır.
· Hazine Bütçesi: Deprem sonrası artan harcamalar, yeniden inşa maliyetleri, malzeme ve ekipman tedariki, acil yardım ve kurtarma faaliyetleri ile deprem yardımları, önümüzdeki günlerde bütçe açığını daha da arttırabilir.
· Borçlanma Maliyetleri: Depremin yol açtığı maliyetler sonucunda ortaya çıkan yüksek finansman ihtiyacı, önümüzdeki günlerde borçlanma maliyetlerinde artışlara neden olabilir.
· Tedarik Zinciri: Depremde en büyük zararı gören illerin başında gelen Kahramanmaraş, Türkiye iplik üretiminin yüzde 36'sını, Hatay ise demir çelik üretiminin yüzde 33’ünü gerçekleştiriyordu. Yine deprem sonrası İskenderun Limanı’nda çıkan yangın nedeniyle ithalat ve ihracat işlemlerine belli bir süre ara verilmek zorunda kalındı. Sonuç olarak depremden dolayı bu bölgelerde tedarik zincirlerindeki üretim, nakliye, depolama ve dağıtım gibi faaliyetlerde ciddi aksamalar meydana geldi. Bu nedenle önümüzdeki günlerde başta tekstil sektörü olmak üzere bazı ürünlerde arz azalması ve fiyatlarda yükselmeler meydana gelebilir.
· Ekonomik Büyüme: Ekonomistlerin, Türkiye’nin 2023 yılındaki büyüme beklentisi deprem öncesinde %3 seviyesindeydi. Başta tarım ve sanayi olmak üzere birçok sektörde depremin yarattığı olumsuz etkiler sonrası bu beklenti, yüzde 2,6 olarak revize edilmiş durumda.
Sonuç olarak Birleşmiş Milletler, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin, Türkiye'ye maliyetinin 100 milyar dolardan fazla olacağını belirtiyor. Türkiye’nin nispeten güçlü bir bilançosu, düşük bir kamu borcu olmasına rağmen deprem sonrası ortaya çıkan maliyetler, doğrudan cari açığı, enflasyonu, borçlanma maliyetlerini, işsizliği ve bütçe açığını artıracağı gibi USD/TL kurunda da yukarı yönlü baskı yaratacaktır. Bu çerçevede zor bir dönem geçiren Türkiye ekonomisi için depremle birlikte önümüzdeki günlerde durumun daha da kötüleşeceği söylenebilir.
Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızın mekânları cennet olsun.
Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileğiyle…