Hazine ve Maliye Bakanlığı, Hazine’nin Mart – Nisan – Mayıs aylarını kapsayan finansman programını açıkladı. Buna göre Hazine bu üç ayda (159,8 milyar TL’si iç borç, 113,4 milyar TL’si de dış borç olmak üzere) toplam 273,2 milyar TL borç geri ödemesi yapacak (bu toplamlara borç ana parasıyla birlikte ödeme tarihine kadar birikmiş faizleri de dâhil). Programa göre bu üç aylık dönemde yapılacak 273,2 milyar TL tutarındaki borç ödemelerini karşılamak için Hazinenin 93,2 milyar TL’lik borçlanma dışı kaynak [1] bulması ve 180 milyar TL’lik de borçlanma yapacağı anlaşılıyor.
Program bu üç ayda dış borçlanma yapılmayacağını öngörüyor. Bu çok normal çünkü CDS priminin aşırı riskli alanda olması dolayısıyla dış borçlanma faizleri çok yüksek. Bu durumda Hazine toplam 180 milyar TL tutarındaki borçlanmanın tamamını iç borçlanma olarak piyasadan yapacak [2]. Bugün itibarıyla gösterge faizin oranı yüzde 10,49 [3]. Bu faizi, Hazine’nin iç borçlanma faizi olarak kabul edebiliriz. Resmi enflasyonun yüzde 57,68 olduğu bir ekonomide bankaların niçin yüzde 10,49 faizle Hazineye borç verdiği sorusunun yanıtını "zorunlu kaldıkları için" diye verebiliriz. Hükûmet, yaptığı çeşitli düzenlemelerle bankaları bu düşük faizle Hazine’ye borç vermeye zorluyor. Buna karşılık da Merkez Bankasının bankalara verdiği borcun faizini yüzde 8,5 gibi bir oranda tutmasını sağlayarak bankaları, zarar etmeden, ellerindeki mevduatı Hazine’ye ucuza kullandırtmaya yönlendiriyor. Faizi düşük göstermek amacıyla yaratılan bu yapay dengeyi tutmaya çalışırken de birçok başka dengeyi alt üst eden bir piyasa bozulması yaratıyor.
Buraya kadar yaptığımız açıklamalar bu finansman programının tümüyle mevcut borçların ödenmesine yönelik olduğunu ortaya koyuyor. Bir başka ifadeyle burada depremlerin yarattığı büyük yıkımlar nedeniyle ortaya çıkan enkazın kaldırılması, konut ve işyeri birimlerinin, altyapının yenilenmesi ve depremden zarar gören ailelere yapılacak bir seferlik yardımlar, kira yardımları ve ölenlerin ailelerine verilecek bir seferlik ödemeler yer almıyor. Programa göre Hazine, Mart - Nisan - Mayıs aylarında bu depremle ilgili ödemeler için borçlanma yapmayacak görünüyor. Oysa daha önce bir yazımda yaptığım hesaplamaya göre bu işler için, toplanan bağışlar ve yardımlar düşüldükten sonra yaklaşık 45 milyar dolar gerekiyor[4]. Söz konusu ödemelerin vergi gelirlerinden yapılacağı düşünülebilir. Ne var ki deprem bölgesinden vergi tahsilatı yapılamayacağı, birçok verginin tahsilinin ertelendiği düşünüldüğünde bu iddianın da geçerliliği kalmıyor. Kuşkusuz bu para hemen gerekmiyor, zamana yayılı olarak toparlanması gerekiyor ama yine de bu üç ay içinde yapılmaya başlanan nakdi yardımlar ve önümüzdeki günlerde yapılacak ödemeler var. Bunlar için borçlanma yapılmayacaksa gereken parayı toplamak için geriye vergilerin artırılması, yenilerinin konulması, yeni bağış toplanması veya seçime kadar yıllık bütçenin tamamını kullanıp sonrasına yeni bütçe hazırlanması (ki bu da yeni vergiler demek) ya da bu finansman programına uyulmaması alternatifleri kalıyor.
[1] Borçlanma dışı kaynaklar; nakit bazlı faiz dışı denge, özelleştirme gelirleri, 2/B satış gelirleri, TMSF’den sağlanan gelirler, devirli/garantili borç geri dönüşleri, kasa/banka değişimi, kur farkı gibi kaynaklardır.
[2] Doğrudan satışlar ve kamu kesimine satışlar da piyasa koşullarına göre yapıldığı için onları da piyasadan borçlanma içinde kabul edebiliriz.
[3] Hazine’nin çıkardığı vadesine 2 yıl kalmış 3 veya 6 ayda bir kupon ödemesi yapılan tahviller arasında likiditesi en yüksek ve en çok işlem gören Devlet Tahvilinin faizine gösterge faiz deniyor.
[4] https://www.mahfiegilmez.com/2023/02/depremlerin-ekonomiye-etkisi.html