Bakkal Ahmet abinin, tekstilci Rıza beyin, internetten 5$'a kulaklık alan Deniz'in, yani iç piyasanın ekonomiden anladığı tek ücretsiz gösterge kur'dur. Ekonomiyle ilgili olalım yada olmayalım, hepimiz haber bültenlerinden sonra dolar, euro nerede bir dinleriz, yada bir döviz bürosunun önünden geçerken iki bakış atarız kur ekranına, öyle değil mi? Bu diğer dünya ülkelerinde pekte böyle olan bir durum değildir. Fakat ülkemizde en göze çarpan, her kesimin ilk dikkat ettiği unsur kur'dur. Yeni yayınlanan Ekonomik güven endeksindeki geri çekilmede kur yükselirken endeksin negatif etkilendiğini gözler önüne seriyor. Yani insanlar gerçekten kısa vade de öncelikli olarak kur fiyatlamasına göre ekonomiye bakışlarını revize ediyorlar. Bu konuyu akademik olarak saatlerce konuşabiliriz.
Ekim ayında üstteki tabloda görüldüğü gibi, ekonomik güven endeksi 87,81 seviyesinden 80,56 seviyesine geriledi. Yine dikkat kesilmemiz gereken reel kesim güven endeksi 107,10 seviyesinden 103,80 seviyesine geriledi. Bu piyasaya olan güveni bankaların kredi verme iştahlarındaki azalış ile ve piyasanın kredi talebindeki azalma ile de açıklayabiliriz. Örnekleri çok. Özetle; başlangıç olarak şunu vurgulamak istedim. Aylık olarak hesaplanan ekonomik güven endeksindeki hassasiyetlerin öncelikli olarak kur ile başladığı, bu yüzden kur önemli.
Geçmiş yazılarımda detaylı olarak Türkiye'nin bir ithalat-ihracat denge problemi olduğundan bahsetmiştim. Burada bu konuyu kısa özetleyeceğim, fakat detaylı analiz'e buradan ulaşabilirsiniz. Özetle; Türkiye olarak ürettiğimizden fazla tüketen, dolaylı olarakta arz açığını ithalat yaparak tedarik eden bir ülkeyiz. Bu sebeple dış açık-bütçe açığı problemi yaşıyoruz. Geçmiş dönemde TCMB politikalarına göre bu yaraya kısa vadeli bir çözüm yaratmak için yüksek kur etkisiyle ithalat'a balta vurmak ve iç piyasayı ithal ettiğimiz ürünleri üretmeye yönlendirme eğilimi vardı. Bu sebeple kur yükselirken, yazının en başında bahsettiğim Bakkal Ahmet abinin, tekstilci Rıza beyin, internetten 5$'a kulaklık alan Deniz'in talep etme eğilimine bir miktar negatif etki yarattık.
Madalyonun diğer yüzü ise, faiz. TCMB bir süredir üst bant hamleleri ile indirim sürecine gidiyor. Burada faiz indirimi ile esas amaçlananın iç piyasada bir canlanma isteği, yatırıma teşvik etme eğilimi yaratma olduğu aşikar. Fakat yatırım meselesi, öyle kısa vadeli yaptım oldu! denilecek bir mesele değil tabi ki... Yabancı yatırımcı açısından getirisi düşen TL varlıklar Dolar tarafına geçen yatırımcı ile kur yükselirken, iç piyasada istihdam canlanmasını bekliyoruz. Fakat faiz indiriminde bu aşamadan sonra biraz ağırbaşlı, istihdam konusunda tezcanlı olma vaktidir. Bu konudaki detaylı görüşlerimede buradan ulaşabilirsiniz.
Yeni yayınlanan enflasyon raporunda üstte eklediğim tablo gösteriyor ki, carry trade iştahında TL pekte cazip görünmüyor. Raporun detaylarına göre faiz indirim sürecine son sürat devam edileceğini düşünmesemde bu konudaki çekincemi vurguluyorum. Bir süre faiz konusunda daha ağır başlı olup, özellikle bankacılık sisteminin bu konuyu kredi-mevduat tarafına yansıtmasını beklemekte ve yönetimsel açıdan reformlar ile teşvik meselesinin ithal edilen ürünleri üretmek amacıyla piyasaya sağlanması gerek. Her zaman olduğundan daha fazla, daha çok...
Yılın son çeyreğinde; yeni zirve denemeleri beklediğim kur ortalama 3.15 seviyesi civarında bir kapanış gerçekleştirebilir. Burada her ne kadar bu konuştuğumuz konuların dışında, jeopolitik riskler, Suriye meselesi, terör, Türkiye iç gündemi gibi konuların etkili olacağını düşünsem de, temel veriler kurda özellikle yıl kapanışında bir miktar kapanmak isteyen iç piyasanın talep artışıyla kurda yükseliş isteği yaratabileceğini gösteriyor.
Serhat Yıldız
twitter @yildizserhat