Bir süredir piyasalarda ABD tahvilleri konuşulmakta. Hatırlanacağı gibi ayın başında açıklanan Ortalama Saatlik Kazançlar verisinin senelik bazda 2009 Haziran ayından bu yana en yüksek seviyeye yükselmiş olması FED’in enflasyon hedefine doğru yaklaşılacağı ve sene içerisinde 3’den fazla faiz artırımı yapılacağı şeklinde algıya neden olmuştu. Bu algının ortaya çıkması elinde tahvil bulunduran yatırımcılar açısından daha yüksek faiz beklentisiyle “satış” dalgasını beraberinde getirdi. Zira, tahvil yatırımı yapmak isteyen ve ya satışa geçen yatırımcılardan yeni ihalelere gelen talepler de düşük kalınca bir anda tahvil faizleri yükselişe geçti. Akabinde oluşan yüksek faiz oranlarını değerlendirmek isteyen hisse senedi yatırımcıları ile Wall Street’te çok sert satışlar, yatırımcılar arasında “Korku Endeksi” olarak da adlandırılan VIX(SP500 Volatilite Endeksi) endeksinin ise 2,5 yıl sonra yeniden 50 seviyesi üzerine çıktığını görmüştük. Buraya kadar yazdığımız hikâyeyle ilgili olarak bundan sonraki sürece “Dejavu” dememiz mümkün. Yani şuan herkesin odaklandığı ABD 2 yıllık tahvil getirileri yüzde 2,5 olur mu?, ABD 10 yıllık tahvil getirileri 3,5 olur mu?, ABD 30 yıllık tahvil getirileri 4,0 olur mu? soruları belki de gerçeğe dönüşecek ve Sermaye Piyasaları başta olmak üzere piyasalarda bunların yıkıcı sonuçları ortaya çıkacak. Ve yine muhtemeldir ki Dolar Endeksi ile Tahvil Getirileri arasında bozulan doğru orantılı korelasyon da normale dönecek. Ancak bir de meselenin farklı bir boyutu var ve ben bunun altını çizmek istiyorum.
Bilindiği gibi piyasada tahvil getirileri ve FED faiz artış adetleri kadar merak edilen konulardan bir tanesi de “ECB’nin yapmış olduğu parasal teşvik uygulamasını ne zaman sonlandıracağı?” Şuanki mevcut durumda Eylül sonuna kadar gidecek aylık 30 Milyar Euro tutarında bir tahvil alım programı devam etmekte. Ve yine biliyoruz ki 8 Mart’ta yapılacak toplantıda bu konu ciddi şekilde tartışılacak. 8 Mart’ta ECB toplantısında faiz artırımı yapılmayacağını düşünüyoruz. Yüksek ihtimalle parasal genişleme programı için de sonraki toplantılar adres gösterilecek. Ancak, şu da bir gerçek ki; bazen siz piyasaları değil, piyasa sizi yönlendirir. Henüz göz ardı edilen diğer hikâye ise işte burada başlıyor.
*Mavi: ABD 10 yıllık tahvil getirisi - Turuncu:Almanya 10 yıllık tahvil getirisi
Yukarıdaki grafikte de görüldüğü gibi ABD tahvil getirileri ile Euro Bölgesi/Almanya tahvil getirileri arasındaki fark(spread) her geçen gün artıyor. ABD’nin yükselmeye başlayan enflasyonu, FED’in faiz beklentileri ve Euro Bölgesi’nin devam eden genişleme programı düşünüldüğünde bu gayet normal gibi duruyor. Ancak piyasalarda işler her zaman veriler üzerinden işlemez. Bir de arz talep mekanizması vardır ki; ABD tahvil faizlerindeki artışı tetikleyen unsurlardan birisi olan talep düşüklüklerinin; -ülkelerin artan borçları, bütçe açıkları vb. diğer unsurları değerlendirme dışında tutarak- Avrupa tahvil piyasasında da görülmesi halinde hiç beklenmedik durumlar ortaya çıkabilir. Yatırımcı davranışları kaynaklı bu Domino Etkisi; henüz tam olarak enflasyon görünümü iyileşmesine ikna olmayan ECB’yi tahvil alım programını erken bitirmeye, faizleri artırmaya ve hatta hızlı bir tapering’e götürecek sürecin fitilini ateşleyebilir. Bu yeni senaryo hiç beklenmedik piyasa fiyatlamalarını da beraberinde getirebilir.
Özetle şunu söyleyebiliriz ki; herkes ABD tahvil getirilerine, FED politikalarına ve piyasanın olası Dolarizasyon tepkisine odaklanmışken, asıl tehlike kapının diğer tarafında mı?